English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ M ] / Malesef

Malesef traduction Portugais

561 traduction parallèle
Oyunculuğuysa malesef...
De sua atuação, é absolutamente impossível... "
Oyunculuğuysa malesef bu eleştirmene göre eşi benzeri rastlanmamış bir kötülükte. - Bu eleştirmene göre
"De sua atuação, é impossível dizer nada... exceto que, na opinião deste crítico... ela representa o pior." Ouviu?
- Hayır, malesef.
- Não, receio que não.
Malesef, gece öldü efendimiz.
Infelizmente, ele foi morto durante a noite, Senhor.
- Malesef, orada değiller.
- Não, eles não estão lá.
Ama herkesin böyle bir kurali yok malesef.
Ainda que muita gente não o consiga cumprir.
Malesef arama suresi yeterince uzun degildi.
A chamada não durou o suficiente.
- Seni bir gece gözetimde tutmalıyım, malesef kanunlar böyle
Devo lhe ter em custódia uma noite. Por desgraça é assim a lei.
Malesef mesele bu değil.
Infelizmente, os tempos são difíceis.
Farkında olduğunuz üzere, Galaksinin Batı Sarmal'ının planları doğrultusunda sizin yıldız sisteminizden geçen bir üstuzay yoluna ihtiyaç var, malesef yıkılacak gezegenler arasında sizinki de var.
Como provavelmente sabem, os planos para as regiões exteriores da Espiral Ocidental da Galáxia requerem a construção de uma auto-estrada hiperespacial através do vosso Sistema Solar, e, lamentavelmente, o vosso planeta é um dos que terão que ser demolidos.
Malesef bu kadar basit değil.
Infelizmente, não e assim tão simples.
Hayatta kalmak için için mümkün olan her şeyi yapıyorlar, korkarım, ve, malesef, bunu bildikleri yoldan yapıyorlar.
Não achas? Eles tentaram salvar a pele, primo.
Malesef elinizde hiç birşey yok, halbuki benim elimde sadece aslardan oluşan bir deste var.
Mas vocês não têm cartas para jogar.
Üzgünüm ama malesef bu müm- -
Não houve ainda inquérito.
Malesef değil.
É o que é.
Hayır, malesef kalmamış.
Não, não temos nenhuma.
Malesef Ellie.
Tem que ser, Ellie.
- Yapamaz bebeğim. Malesef yapamaz.
Simplesmente não pode.
Malesef yeterli sayıda değiliz. Bu gece gelen insanlara bakın.
É óbvio que não estamos a chegar a bastantes pessoas.
Madam, malesef size şahane bir armağan veremiyorum ama güzelliğinizin, kendisi ile evlenmeyi reddetme onuruna sahip olduğum Büyük Katerinayı, bile aştığını söyleyebilirmiyim.
Senhora, sou incapaz de vos oferecer tamanho presente, mas devo dizer que a vossa beleza ultrapassa a de Catarina a Grande, cuja mão tive a honra de recusar.
Hayır, malesef George ve benim yapmamız gereken işlerimiz var.
Não, George, e receio ter trabalho para fazer.
Malesef birkaç gün ona katlanmak zorundayız.
A tua mãe nunca tinha mesmo matado alguém fisicamente antes.
- Malesef yok.
- Infelizmente não.
Malesef burda senin o sevdiğin abur cuburlardan olmaz, Poirot.
Aqui não terá dos seus petisquinhos franceses finos, Poirot.
Malesef son böğürtlenini yiyormuş.
Parece que comeu o seu último bolo de amoras silvestres.
- Malesef hayır. Sol azıdişim hala bana ciddi rahatsızlık veriyor.
O meu pequeno molar esquerdo continua a dar-me muitas chatices.
Malesef.
Está fora da cidade.
Malesef pek iyi değil.
Temo que mal.
Malesef ona hazımsızlıktandır dedim.
Disse-lhe que seria indigestão, temo.
Malesef briç konusunda biraz kalın kafalıyım.
Infelizmente tenho pouco jeito para o bridge.
Malesef dinim yılın bu vaktinde buna müsade etmiyor.
Infelizmente, a minha religião não o permite nesta altura do ano.
Malesef kaybettim.
Penso que o perdi.
- Evet, ama malesef size bir şey yoktu.
- Sim, mas não chegou nada para si.
Ama malesef yemek pişirmeyi bilmiyordu.
Mas ela não sabia cozinhar.
Malesef.
Lamento.
Malesef öyle.
- Sim, receio que sim.
Malesef, bu sefer değil.
Não, não é.
Bir politikacının eşe ihtiyacı vardır, ve malesef başkalarına da.
Um político precisa de uma mulher e de outras pessoas, infelizmente.
Malesef planlarımda bir değişiklik oldu.
Infelizmente tive de alterar totalmente os meus planos.
Evi seviyorum ama malesef bakımsızlıktan harabeye dönecek.
Adoro-a, mas infelizmente está em ruínas.
Hiç düşmanınız var mıdır, Mademoiselle? Malesef yok.
- Tem inimigos, Mademoiselle?
Malesef, söz konusu bile olamaz.
Está fora de questão, infelizmente.
Mademoiselle Nick'i ölmüş numarası yapmaya ikna eden bendim, malesef.
Fui eu que pedi a Mademoiselle Nick para fingir que morrera, lamento.
Malesef, evlat, biz Simpsonlar... benliğimiz korumak için bazen kuralları yıkmalıyız.
Infelizmente, filho, nós os Simpsons... às vezes temos que vergar as regras para nosso favor.
Turist sınıfı malesef ama bugünlerde başka ne bekleyebilirsin ki?
Em turística, lamento. Mas o que se podia esperar nestes tempos?
Malesef Joanie, gerçekten olmak istediği kadar titiz olamadığını anlayamayacak. Tabii her şeyi el yazısı ile yazmadığı sürece.
Enquanto que a Joanie não consegue ser tão obsessivamente precisa como gostaria, a não ser que escreva tudo à mão.
Malesef, ordaki dostumuzun kendi yöntemi varsa kimse ne yapmak istediğinizi bilemeyecek.
Desgraçadamente, se seu colega morrer ninguém saberá o que você tentou fazer.
Malesef hayır!
Fico feliz de o ver, professor.
Malesef bazen kazalar olur.
Tem razão. É um acidente lamentável.
Malesef bu benim nikahımın olduğu gündü.
Foi o dia do meu casamento.
Ben de şöyle cevapladım : "Bilirsin, Joana, bunu sana söylemeyi çok isterdim." "Ama malesef şaapmanin ne anlama geldiğini bilmiyorum."
Bem, Joana, gostaria de dizer-te mas eu não sei o que é felação.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]