Marca traduction Portugais
8,132 traduction parallèle
Senin dışında işareti bilen tek kişi Josephine adında bir kadın.
Para além de vós, a única pessoa que viu a marca foi uma mulher chamada Josefina.
Kardinal Perazzo işaretin Protestan hainlere özgü olduğuna inanıyor.
O Cardeal Perazzo afirma que a marca é o selo incontestável de um traidor Protestante.
İşaretin üzerine bandaj yapıştırırken görülmüş.
Foi visto a colocar um curativo na marca da sua culpa.
O işaretin anlamını siz belirlediniz, ne kadar zor olsa da, bunu kabul etmeliyiz.
Mas vós próprio construístes a lógica do significado da marca, e nós temos de aceitar a verdade, por mais difícil que seja.
Randall'ın damgasını açıklayamam ama onun ruhu çok incedir.
Não sei explicar a marca do Randall, mas sei que ele é uma alma boa e leal.
Kardeşimi bu damganın radikallere ait olduğuna dair siz ikna ettiniz.
Convencestes o meu irmão de que a marca é um sinal de uma liga secreta de traidores extremistas.
Damgayı dağlamışsınız.
Removestes a marca.
Yarayı dağlayarak, birine yardım ettim.
Ao queimarmos a marca, tive de tocar noutra pessoa.
Bütün bu damgalama olayları bununla alakalı değil mi?
Era esse o objetivo da marca, não era?
25.000 Dolar. Ama mal felaket.
Mas eu tenho uma marca.
Tam istediğin model ve yapımda.
Marca e modelo pedidos.
Vetala'nın işareti.
É a marca da Vetala.
Ve senin hikayen, acımasız eğitimin Shaft'taki inanılmaz bir performansın markamızın mükemmel bir yansımasıdır.
E a tua história, o treino incansável, o teu incrível desempenho no Poço, é um reflexo perfeito da nossa marca.
Bunu Red Hawk markasının tekrar açılımının ilk etabı olarak düşünün.
Pense nisto como a primeira fase do relançamento da marca Falcão Vermelho.
Gol be!
Sim, ele marca!
Burberry marka köpek yatakları da sizin.
Também vai receber as camas da marca Burberry.
Markanızı büyütürsünüz.
Constrói uma marca.
Mühür layık olan kişiye geçebilir.
A Marca será transferida para alguém que mereça.
Sence Kabil mührü nasıl kaldıracağını bilseydi bunu yüzyıllar önce yapmaz mıydı?
Não achas que, se o Caim soubesse como remover a Marca, já o tinha feito há séculos?
Mühür bütün türler için açlık çekiyor.
A Marca quer todos os tipos.
Eğer mühür kan istiyorsa ona kendiminkini vereceğim.
Se a Marca quer sangue, dou-lhe o meu.
İlk Bıçak saklı olsa bile Dean mühre karşı savaşını kaybediyor.
Mesmo com o Primeiro Punhal escondido, o Dean está a perder a luta conta a Marca.
Bana mührü verdiğinde Kabil bugünün geleceğini söylemişti.
Quando o Caim me deu a Marca, disse que este dia chegaria.
Kabil uzun süre mühre karşı geldi.
O Caim resistiu à Marca durante muito tempo.
Mühre veya bıçağa karşı koymanın bir anlamı yok.
Não há como resistir à Marca ou ao Punhal.
Buna Kabil'in Mührü denmesinin bir nedeni var!
Chama-se Marca de Caim por um motivo.
Henüz kafatasını kısmen birleştirdim ama kafatasının alt kısmında bir delik buldum.
Só reconstruí o crânio parcialmente, mas encontrei uma marca de punção na base do occipital.
Efsane olmak istiyorsan... -... etiketini farklı şehirlere götür.
Tens de pôr a tua marca em várias cidades, se queres ser lendária.
Bu enerjiyi başka bir yere götürüp orada da iz bırakmalısın.
Tens de levar a energia que tens para um sítio novo e deixar lá a tua marca.
Ölümünün sebebi, tekerleklerin kafasını ezmesiydi.
A causa de morte, marca de pneus na cabeça.
Duvarlarda ya da cesetlerde kurşun deliği yoktu.
Não há marca de balas nas paredes nem nos corpos.
Elçilik replikasında bulduğumuz bot iziyle karşılaştır.
Compara-a com a marca de bota que encontramos - na réplica do consulado.
Botlar çok yaygın bir markanın. Yani tek başlarına pek faydaları olmadı.
As botas são de uma marca muito comum então não ajudaram muito.
Bot markasını, ayak numarasını saldırı sonrası uydu görüntülerim terörist videolarını ve Al Tunis Tugayı hakkındaki kendi dosyalarımızı birleştirince...
Quando combinamos a marca, o tamanho da bota, as imagens de satélite do consulado, os vídeos terroristas, e os nossos próprios arquivos da Brigada Al Tunis...
Melanie Vilkas ve Kitty'de kullandığı damgayı elimde tutuyorum.
Estou a segurar na marca usada na Melanie Vilkas e na Kitty.
Alanı giriş çıkışa kapatın.
Marca um perímetro.
Melek işareti bu kitabın içinde.
Tem nele a marca do Anjo.
Sırtındaki bu iz...
Esta marca nas suas costas...
Bütün bu başıma gelenler, hayallerim, sırtımdaki işaret... Kimim ben?
Tudo o que está a acontecer comigo, as visões, a marca nas minhas costas, quem sou eu?
Bu nedenle Molly sistemimden silinmiş olsa bile bir iz bırakmış.
Então mesmo que a Molly tenha sido apagada do meu sistema, ela deixou uma marca.
Yüzünüzdeki bu sıyrık bir tokat izi mi?
Essa contusão no seu rosto é uma marca de uma bofetada?
Kullandıkları yol, lastik izleri?
A estrada diferente, sem marca de derrapagem?
Kaygan olduğu için de teker izi yoktu.
Pista escorregadia... - Nenhuma marca de derrapagem.
Bir ayak izi var, sanki kamyonete tekme atılmış gibi.
Uma marca de bota, como se tivesse sido pontapeado.
Bir şey çıkmadı. Model. VIN numarası.
Nada combina, marca, modelo, registo.
Bu iz bana on sene önce verildi ve asla iyileşmeyecek.
Esta marca foi-me feita há dez anos e jamais será curada.
- Chummie, milyarder müvekkilimizin tescilli markası Chumhum'ın bir parçasıdır.
- O "Chummie" é a marca registada da nossa cliente bilionária, a "Chumhum".
Markalarını izinsiz kullandınız.
Você violou a marca deles.
Ne zamandır markaların izinsiz kullanımı adil kullanıma giriyor?
Desde quando é que denegrir uma marca registada é uma utilização justa?
Chummie'nin sayko bir katille aynı sahnede görünmesinin... Bay Gross'un itibarını zedelemeyeceğine jüriyi ikna edebilecek misiniz?
Acha que um júri irá acreditar que o facto do "Chummie" estar presente em inúmeras cenas com um assassino psicótico não denegrirá a marca do Sr. Gross?
Vücudundaki damga yüzünden seni arıyorlar.
Foi a marca que os trouxe até cá.