Meter traduction Portugais
11,663 traduction parallèle
Onun leydilerinden biriyle yatmaya hangi ara karar verdin?
Quando é que decidiste meter-te com uma das minhas damas?
Kanca neden onları herkesin kolayca bulabileceği bir yere koymuş ki?
Porque havia o Gancho de meter os caçadores de sonhos onde os pudéssemos encontrar?
Artık Karanlık Olan'ın en iyi yaptığı şeyi yapma vakti geldi ışığı söndürme vakti.
E agora é meter mãos ao trabalho, fazer o que os Negros fazem melhor... sugar a luz.
Beni dinler misiniz lütfen? Defiance vatandaşları, Votan Birliği'nin onur konuğu. Sadece geçmişi arkamızda bırakma amaçlı burada toplanmadık.
Cidadãos de Defiance, honrados visitantes da Corporação Votanis, juntamo-nos aqui esta noite não apenas para iniciar o processo de meter o passado para trás das costas, mas para traçar um novo caminho para um futuro pacífico para todos, debaixo do Sol.
Bak, gideceğimiz yerde ne olacak hiçbir fikrimiz yok.
Olha, não temos ideia no que nos estamos a meter.
Hayatımla ilgili bilgilerinden etkilendiğimi mi sanıyorsun?
Acha que estou impressionada por conseguir meter-se na minha vida?
İşin sırrı ekmeğin iki tarafını da yağlamada.
O truque é meter manteiga nas duas fatias do pão.
Carsaflarini... ve yorganlarini gardirobina, ya da soyunma odana hatta gunes almayan bir yere bile koyabilirsin. Umrumda mi benim?
Podem meter os lençóis e as mantas no terraço ou no armário ou no cacifo.
Beni nasıl böyle tehlikeye atabilirsin?
Como pudeste meter-me em perigo desta maneira?
Kurt adamla arama giren her şeyi de. Mesela bir ayı veya geyik.
E qualquer coisa que se meter entre mim e o lobisomem, como um urso ou um veado, por exemplo.
Neden ailemi karıştırıp duruyorsun?
Porque continuas a meter-te com a minha família?
Bunca yıldan sonra, aranıza sadece La diosa girebilir.
Depois destes anos todos, só a diosa podia meter-se entre vocês.
Kargaşada o canavara yakalanıp ölmek mi istiyorsunuz?
Querem mesmo meter-se no meio daqueles monstros e morrer?
Eğer bir ortağım olacaksa gelip neyle uğraşacağımı göreyim istedim.
Já que vou ter um parceiro, vim ver no que me vou meter.
Hayatındaki birisini araştırıp, sorular sormak?
Ter alguém a meter-se na sua vida e a fazer perguntas?
Benimle resmen uğraşıyor.
Está a meter-se comigo.
Mesele çıkarsa Koothrappali'yi sürücü koltuğuna oturtur kafasına sombrero takarız.
Se alguma coisa correr mal, é só colocarmos o Koothrappali no banco do motorista e meter um sombreiro na tua cabeça.
Marc Marquez, Jorge Lorenzo'yu geçecek.
Marc Márquez vai meter-se com Jorge Lorenzo.
Beni hapse tıkacaksınız.
Vocês vão meter-me na prisão.
Neye bulaştığınızı bilmiyorsunuz.
Não fazes ideia onde estás a meter-te.
Sonrada onu ve fil'i balon'a götürsün.
Depois, vais meter o elefante com ela num balão.
Böylece belki kazadan kurtulursun.
É melhor competir a meter os cintos para talvez sobreviveres a esta queda.
Ve sen, sahte güneşinin batmadığı savaşından çekilebilirsin.
E podes meter a tua luta onde o teu sol artificial não brilhe.
Johnson ve Costello'yu masa başına almaktan daha fazlasını yapmalıydım.
Eu devia ter feito mais do que meter o Johnson e a Costello atrás de uma secretária.
Seni bu duruma sokmayı hiç istemedim.
Nunca quis meter-te nesta situação.
Dahası kardeşin Nellas'ın evine gitmiş.
Como se isso não bastasse, o seu irmão foi meter o nariz no apartamento do Nellas.
Benimle uğraşmak için yapıyor!
É para se meter comigo! Fui recomendado por outro advogado.
Burnumu sokmak istemem hiç.
Não me quero meter nos teus...
Bence kendi işine bakmalısın.
Precisas de te meter nos teus próprios assuntos.
Sözlerin cadılarını eğlendiriyor olabilir ama burada ne ile uğraştığımızdan Lucifer'in yapabileceklerinden haberin yok.
nbsp As tuas bocas podem divertir o teu circulo de bruxas, nbsp mas não fazes ideia com o que te estás a meter, nbsp do que o Lucifer é capaz.
Çünkü tanrı onu yeniden hapsetmek için yardımımı istiyor.
nbsp Bom, porque Deus precisa de mim nbsp para ajudar a meter o gato de novo dentro do saco.
Hiç çok yakın bir arkadaşınla sürekli beraber olup, takılmak istedin mi?
Já tiveste um amigo que era muito bom amigo, mas tu só querias meter-te sempre com ele?
Döndüğümde yüzünüzde gördüğüm o bakışlardan nereye gittiğinize dair fikriniz bile yok.
A vossa cara quando eu me virei. Não faziam ideia de onde se estavam a meter.
Çok yanlış kadına çattın.
Está a meter-se com a cabra errada.
- Hayır, beladan uzak durmaya çalışıyorum.
Não, só tento não me meter em sarilhos.
Burnumu onun davalarına sokmaya devam edeceğim. Ah.
E vou manter a minha conquista ao meter-me nos casos dela.
Ayrıca şunu bil ki, yanlış adama bulaştınız.
E, já agora, saiba que estão a meter-se com o tipo errado.
- Artık işe koyulma vakti geldi.
- Agora é meter mãos ao trabalho.
Benimle kafa bulmak istiyorsan sorun değil.
Se queres meter-te comigo, está bem.
Ama önemsediğim insanlara bunu yaparsan...
Mas meter-se com as pessoas que preocupo-me...
- Başını derde sokuyorsun.
- Ou vais-te meter em sarilhos.
Birkaç hafta önce buraya ataç koymaya çalışırken yakaladım seni.
Apanhei-te a tentar meter aqui uns clipes há umas semanas atrás.
Oğluna bir daha el sürme.
Não volte a meter as mãos em cima do seu filho outra vez.
Buraya gelirken karşılaştığınız sıkıntılar için üzgünüm.
Desculpa por meter-te nestas complicações para chegar aqui.
Sonra da en sevdiğim çiftimin değerli bir müşterimle köşe kapmaca oynadığını görüyorum.
Depois vejo o meu casal favorito a meter-se com um cliente valioso.
Riddle'ın herkesin işine karışmasının tek nedeni İtfaiye Genel Müdürlüğü'nde çalışma şansının olduğunu düşünmesi.
O único motivo do Riddle se meter em tudo é porque acha que pode ser Comissário. Todos sabem.
Şeytanlığa devam et de sonun Chesapeake'de olsun.
Continua a meter-te e vais acabar no Chesapeake ".
Tüm aile koca sene boyunca acımasızca dalga geçti bizimle.
A família passou o ano todo a meter-se connosco.
Sonra işte... Onlar itip kakarken kediyi alıp ateşe attım. Hayvan alev aldı.
Estávamos a brincar com o gato e estavam a meter-se com ele... em chamas... atirei-o por cima da fogueira...
Kararı açıklarken yargıç " Elimde olsa sana müebbet verirdim.
Tribunal de Brown O juiz que eu tive, durante a sentença, disse : "Se pudesse meter-te na prisão para sempre, metia."
- Ahlaksız teklif mi?
Meter-me?