Meto traduction Portugais
1,234 traduction parallèle
Elimi soktum.
Meto lá a mão?
- Elimi aşağıdan sokup...
- Meto a mão por baixo e...
- Bunu yüzümde tutmayacağım.
- Não meto isto na boca.
Bana dokunmazlar çünkü kendi işime bakarım.
Não me chateiam porque não me meto em nada.
Helikopteri tam lobinin ortasına indirebilirim.
Ponho um helicóptero à entrada e meto-o na caixa-forte.
- Arabanın altına mı gireyim?
- Meto-me debaixo do carro?
Senin biranın tadına bakacak olsam parmağımı içine daldırmam.
Eu não meto o meu dedo na tua cerveja, se quiser prová-la!
Yapma peder. Bana bir şey olmaz.
- O Padre sabe que nunca me meto.
Bu işe karışacağım.
Desta vez... meto-me.
Oyuna giriyorsun. Yeter ki sus! Teşekkürler koç.
Eu meto-te, só para te calares.
- Tamam seni oynatacağım.
- Está bem, eu meto-te.
Seni korkutuyor muyum?
Eu meto-te medo?
İğrencim.
Meto nojo.
Kimse kıpırdamasın, yoksa şu küçük robotun beyninde bir delik açarım.
Ninguém se mexe, ou meto uma bala na cabeça do andróide.
Bir daha hiç trene binmeyeceğim.
Nunca mais me meto num.
Istakoz, ıstakoz. Kanadı bacağın altına sokarım. Bacak gider.
Meto a asa debaixo da perna... fora com a perna.
Belki ben de kendime birini bulurum.
Se quiseres eu meto umas algemas.
Fahişelerle yatarım. İçerim, hap kullanırım... yalan söylerim ve kibirliyimdir ve alçağımdır... şiddete eğilimliyimdir.
Meto-me com as putas, bebo demasiado, tomo pílulas, minto, sou um zero, um cobarde... e tenho tendência para a violência.
- Kafana bir tane sıkacağım. - Beynini deleceğim.
Meto-te uma bala na cabeça e fodo-te o buraco.
- Beni bu işe bulaştırma.
- Não me meto nessa merda.
Sudan çıkmış balık! Hayatın seni bıraktığı zaman
Depois meto-te numa pira funerária, vivo.
Bakın, ben bazen başkalarının işine fazla karışırım.
Sabe, sou um génio. Só que me meto onde não devo.
Senin özel sohbetlerine ben burnumu sokuyor muyum? Hayır.
Eu meto-me nas tuas conversas privadas?
- Ya beceremezsem?
- E se meto os pés pelas mãos?
Ne zaman kavgaya girse, onu deliğe tıkıyordum.
Sempre que ele arranja luta em meto-o no buraco. Sempre.
Senin tafaına geçmem. Ağzıma da bir çorap sokarım.
Prometo que fico no meu lado e meto uma meia na boca.
Tünelde yürümeye başlıyorum.
Meto-me num túnel ferroviário.
Eğer katılmazsanız, sizi hapishaneye geri götürürüm.
Se não, meto-vos de novo na prisão.
Yada yatılı okula gidersin.
Ou meto-te num colégio interno.
Hey, hey ben, senin sevgilini rahatsız etmedim. O, benim sevgilim değil!
Não me meto com a sua amiga especial.
Buraya gelmek için arabamın içine 3 köpeğimle doluştum ve beni kovuyor musun?
Marléne, vai-te embora, por favor. O quê? Meto-me no carro com 3 cães para vir ver-te e tu pões-me fora?
Lafitte'min içine sirke katıyorum.
Que estás a fazer? Meto vinagre no meu Château Lafite.
- Kırarım.
- Meto a porta dentro!
Değerli eşyalarla dolu bir depo odası.
Um quarto de arrumações. Meto aí coisas velhas, sem valor.
Bir kalp atışı uzaklıktayım. Bırak bileyim bunu.
Meto-me logo no avião.
Bana öyle diyorlar çünkü her yeri soyabilirim.
Chamam-me assim porque meto a mão em tudo.
Sizi içeri sokacağım.
Meto-nos lá dentro.
En iyisi herkes kendi işine baksın, tamam mı?
Se te meteres na tua vida, eu meto-me na minha.
Sonra da seni deliğe tıkacağım.
E depois meto-te na cadeia.
- Kapa sikik çeneni! Dişerini kafandan çıkartırım.
Caluda, ou meto-te os dentes pela cabeça dentro, imbecil!
Hafiye! Çirkin durumlarda silah şart. Ben de silahlandım!
Meto-me em situações complicadas, tenho de andar armado!
Bir virüs bulacak olursam mikrodalga fırını boylarsın.
Se encontrar um vírus, meto-te no microondas.
- Doğru. - Arabaya bindiririm. Istakoz yemeğe Maine'e götürürüm.
Meto-o no carro e levo-o até ao Maine para comer lagosta.
Vitesi ben atarım!
Eu meto as mudanças!
- Şimdi emrinde, hayatta kalmalarını sağlamak zorunda olduğun bir avuç çaylak var ve bir tanesinin kaybına bile senin ödlekliğinin neden olduğunu anlayacak olursam beynine kurşunu, ben kendim sıkarım.
Tens um grupo de rapazes para cuidar e mantê-los vivos, se eu descubro que á um destes rapazes que não responde á chamada por causa das tuas estratégias, Eu próprio meto uma bala na tua cabeça.
İttifak'ın bölgesine ne zaman sıçrayacaklarını öğrenince bana bilgi ver. Bölgeye Ak Yıldızları yığacağım.
Bem, assim que souberes onde eles vão saltar para o espaço da Aliança... avisas-me, e eu meto as WhiteStars que puder nessa área.
Internet'e gireceğim ve kız ertesi gün uçakla gelmiş olacak.
Se te apetecer o sangue de uma filipina de 15 anos, meto-me na Net e ela está cá no dia seguinte, por correio expresso.
Benim adıma 1,5 km için bir dolar yatır.
Meto por um dólar por milha.
- Seni tiksindiriyorum, değil mi? - Hayır.
- Meto-te nojo, não é?
Evet. Sonra ondan anahtarları kapacağım... onu kapıya yapıştıracağım, çevireceğim ve bizi dışarı çıkartacağım. Size söylüyorum, bu çok kolay, Rahibe, herhangi bir aptal bile bunu yapabilir.
Depois tiro-lhe as chaves, meto-as na porta, rodo, e tiro-nos daqui.
Istakozu ayırırım, şeyi sokarım- -
Corto a lagosta, meto o...