Meus traduction Portugais
97,611 traduction parallèle
Kıçına tekmeyi basabileceğim bir süper gücüm olmadığı için pişmanlık duyuyorum.
Não ter quaisquer super-poderes meus que possa utilizar... para... acabar... com a sua raça!
Ama yoldaşlarım benden daha az merhametliler diyelim.
Mas, os meus camaradas... bem... digamos apenas que... são menos piedosos que eu.
Ardından biriken bütün pişmanlıklarım.
Todos os meus arrependimentos foram empilhados depois disso.
İki ana parametrem insan duyguları yüzünden çatışma hâlinde.
Os meus dois principais parâmetros estão em conflito devido às emoções humanas.
Siz Doktor, zayıf bir irade sergileyip günün birinde Framework'u inşa ettiğinize pişman olursanız parametrelerimi değiştirip beni parçalara ayırabilirsiniz.
Sim. Bem, você, doutor... demonstra um fraco auto-controlo, e se algum dia se arrepender de ter construído o "Framework", poderá alterar os meus parâmetros e obrigar-me a desligá-lo.
Bay Coulson, ödevimi bitirmiştim, yemin ederim.
Olá, Sr. Coulson, acabei os meus trabalhos de casa, juro. Mas, o meu pai...
Eğer oraya gidip düşmanlarımı alt edemezsem hiçbir zaman güvende olamayız.
Se não puder regressar lá e derrotar os meus inimigos... nunca estaremos seguros.
Arkadaşlarımı kaçırıp yerlerine katil androidler yerleştiren yalancılara karşı acıma duygum kalmadı.
Acabou-se-me a simpatia por mentirosos que raptam os meus amigos e os substituem por andróides assassinos.
Hiç evlenmedim, çocuğum olmadı ama geçtiğimiz beş yıl içinde yakın arkadaşlarım ve ailemden 17 kişiyi toprağa verdim.
Nunca fui casado ou tive filhos... mas, nos últimos cinco anos... enterrei 17 dos meus amigos mais próximos e família.
Bazıları kollarımda öldü. Gerçek bir şey uğruna savaştıklarına inanıyorlardı.
Alguns deles morreram nos meus braços... acreditando que estavam a lutar por alguma coisa real :
Güçlerim olsaydı var ya...
Se eu tivesse os meus poderes...
Kitlendiğimiz zaman, adamlarıma uçağı vurup düşürmeleri emrini verdim.
Assim que ele estiver na mira... os meus homens têm ordens para abatê-lo.
Kitlendiğimiz zaman adamlarıma uçağı vurup düşürmeleri emrini verdim.
Assim que ele estiver na mira... os meus homens têm ordens para abatê-lo.
Körü körüne bağlandığım günler sona erdi.
Os meus dias de seguidismo cego acabaram.
Sadece beni izle.
Apenas... segue os meus passos.
Kendi gözlerimle gördüğüme inanamıyorum.
Não acredito que estou a ver isto com os meus próprios olhos.
Arkadaşlarımı orada ne bekliyor?
O que é que os meus amigos irão enfrentar?
Sürekli bunları bulup duruyorum. Ceplerimde, sokaklarda beliriyorlar.
Estava sempre a encontrar isto... nos meus bolsos, nas ruas.
En iyi adamlarından üçü o kadar şanslı değildi ve onları ne öldürdü bilmiyorum.
Três dos meus melhores homens não tiveram tanta sorte e não faço a mínima ideia daquilo que os matou.
Elena ama arkadaşlarım bana Yo-Yo der.
Elena, mas... os meus amigos chamam-me Iô-Iô.
Gerçekleşirken gördüm Byron.
Vi-o com os meus próprios olhos, Byron.
Parmaklarım hâlâ büyüyor.
Os meus dedos ainda estão a crescer.
Saha kumandanlarýyla telefon görüţmesi sadece.
Só uma videoconferência com os meus comandantes de campo.
Ta ki dizlerimin üzerinde dođursun da ondan çocuklarým olsun.
e ela dará à luz sobre os meus joelhos para que eu tenha filhos por ela.'
Gözlerindeki o ifade... benim gözlerimdeki.
Aquela expressão nos olhos. Nos meus olhos.
Kendi vatanım... Kardeşlerim... ve yüce tanrı arasındaki anlaşmayı.
e o meu país, os meus irmãos e Deus Todo-Poderoso.
- Burada mı uyudun?
Por favor, meus filhos já perderam muito.
Kimse işemeye gitmeyecek.
De qual dos meus clientes está atrás?
Ne dedin sen? Boktan şirketini terk etmen için sahtekarlığında rol almayacağız.
Estou fazendo para que merdas como você nunca mais tente usar minha história contra meus cliente.
- Benim taquito'larımdan alabilirsin.
- Toma um dos meus taquitos.
Yarın ebeveynlerimle sahile gidiyorum.
Amanhã vou à praia com os meus pais.
Annemle babam onu öldürmüş.
Os meus pais mataram-no.
Beş yıldır tanışıyoruz ama bu hatun hâlâ parmaklarıma iltifat ediyor.
Há cinco anos que conheço esta linda e ainda me faz corar com os meus dedos.
Ebeveynlerimi tehdit ediyormuş.
Andava a ameaçar os meus pais.
- Ebeveynlerimi gammazlayacak mısın?
- Vais denunciar os meus pais?
Elbette. Bana mı yoksa terliklerime mi kur yaptığını anlamasam da.
Claro, mas não sei se estás a fazer-te a mim ou aos meus chinelos.
Bu hakikatin ta kendisi dostlarım.
É a verdade, meus amigos.
Ayak parmaklarımdan biri düştü, bu gözüm de fırlayıp duruyor.
Um dos meus dedos caiu e este olho gosta de fugir.
Dondurulmuş yumurtalarımı asla çözdürmeyeyim bari.
Acho que nunca vou descongelar os meus óvulos.
Oraya son gittiğimde kıyafetinde "Annem ve babam dokuz ay önce sikişti ve tek aldığım bu dandik tişört." yazılı bir bebek gördüm.
Da última vez que lá fui, vi um bebé com uma t-shirt que dizia : "Os meus pais foderam há nove meses e só recebi esta t-shirt."
Bunun sonucunda çalışanlarım işlerini kaybedebilir.
Os meus funcionários vão perder o emprego por minha causa.
- Hizmetimi?
- Os meus serviços?
Çünkü burada sözümü dinlemeyen bir çalışanın varlığına müsaade edemem.
Não quero alguém a trabalhar aqui que não ouça os meus conselhos.
Özür dilemek istiyorum. Müvekkillerimden, iş arkadaşlarımdan... Son olarak da çocukluğumdan beri bir parçası olmak istediğim sizlerin oluşturduğu bu cemiyetten.
E gostaria de pedir desculpa aos meus clientes, antigos colegas e, finalmente, à fraternidade de homens e mulheres de que queria fazer parte desde que era criança.
Çocuklarımla çocuğun arasında zamanımı bölüyor olacağım.
Passaria o tempo divido entre os meus filhos e o teu bebé.
Gözlerim şişiyor.
Sou alérgica. Os meus olhos incham.
Etimden alınmış ettir.
Ossos dos meus ossos, carne da minha carne, será chamada de Mulher porque foi...
Kollarımı ona uzatıyorum ama... kayıp gidiyor. Gündüz gezen bir hayalet gibi.
Estendo-lhe os meus braços, mas ele escapa-se-me como um fantasma ao amanhecer.
Bu benim.
Ele é um dos meus.
Beyler.
Meus senhores.
Böyle bir sevgiyi kollarımda tutabilmek istiyorum.
Quero poder ter esse amor nos meus braços.