Miles traduction Portugais
3,738 traduction parallèle
İmdat Miles!
Socorro, Miles!
Miles, bana söz ver.
Miles, tu prometeste-me.
Monroe'nun elinde çalışan bir tren olması onu çok tehlikeli yapar Miles.
Monroe com um comboio, torna-o bastante perigoso, Miles.
- 5 saat mi? Miles!
- Cinco horas?
Yardım bulabileceğimiz en yakın yer orası Aaron.
Miles! É a ajuda mais próxima que conheço, Aaron.
Drexel'a Miles Matheson'ın hemen onu görmek istediğini söyle.
Diz ao Drexel que Miles Matheson quer vê-lo.
Miles Matheson, seni orospu çocuğu.
Miles Matheson, seu filho da mãe.
Burada Miles'ın yanında Nora diye bir kadın olduğunu yazmışsın.
Mencionou uma mulher Nora, e o Miles.
Strausser bize o kolyeyi ve Miles'ı getirecek.
Bem, o Strausser irá trazer-nos o colar e o Miles.
Miles size nereden tanıştığımızı anlattı mı?
O Miles contou-vos como nos conhecemos?
Ve sırf Miles'ın birliğinde olduğum için ben de sanki pis bir hainmişim gibi insafsızca lekelendim.
E porque estava na equipa do Miles fui infelizmente tratado como um reles traidor.
Siktir Miles.
Vai-te lixar, Miles.
Hadi Miles. Eğleniyoruz işte.
Então, Miles é apenas uma diversão.
Bilemiyorum. Miles sorumluluğu sana yükleyip gitmiş.
Eu não percebo como é que o Miles o deixou para trás.
Aaron, Miles bizi neye bulaştırdı böyle?
Aaron, em que é o Miles nos meteu?
Miles ve Charlie'nin sana ihtiyacı var.
O Miles e a Charlie precisam de ti.
Miles, kes şunu.
Miles, para.
Monroe'nun elinde çalışan bir tren olması onu çok tehlikeli yapar Miles.
E o Monroe com um comboio a funcionar torna-se perigoso, Miles.
Bu kadar kolay mı Miles?
É mesmo isso que vou fazer, Miles.
Aaron. Miles'ı uyarmalısın. O trene bomba koyacağım.
Aaron, tens de avisar o Miles, vou pôr uma bomba naquele comboio.
Miles, onu durdurmalıyız.
- Disse que não tinha opção. - Miles, temos de impedi-la.
Kömür vagonunun önünde Miles. Üzgünüm.
Está à frente do vagão principal, Miles.
Miles, o bombayı alamasaydın...
Miles, se não tivesses apanhado a bomba...
Miles, sen?
Miles, e tu?
Miles o sırada yakaladı beni.
O Miles apanhou-me em flagrante.
Miles beni yakaladı.
O Miles apanhou-me.
Kokaini çalan Miles değildi, değil mi?
O Miles não roubou a cocaína, não foi?
Chuck? Teşekkürler, Miles.
- Obrigado, Miles.
WHNY muhabiri, Miles Haxton.
Repórter Miles Haxon.
Yani, Miles'ı duydun.
Ouviste o Miles.
Sen olduğunu biliyoruz, Miles.
Sabemos que foi você, Miles.
İstasyon müdürü, Miles'ın uçurumun kenarında olduğunu doğruladı.
O gerente da emissora confirmou que a Miles estava por um fio.
Miles'ın bu ilişkinin dağılacağının kaçınılmaz olduğunu parçalanmasının kaderinde olduğunu söylediğini hatırlıyor musun?
Lembras-te de que o Miles disse que é inevitável isso desmoronar, que está destinado a implodir?
Sırf hatırlatmak için söylüyorum Miles, yalancı bir katil.
Só como uma lembrança, Miles é um assassino mentiroso.
Miles Durham, Denver ofisinizdeki eski baş tüccar.
Miles Durham, antigo Director de Negócios no escritório de Denver.
Miles Durham, bu sözde cinayetlerin ilki.
Miles Durham, o primeiro dos alegados assassinatos.
Demek istediğim Miles Durham'ı öldürmüş olamazdım.
A questão é que eu não posso ter matado o Miles Durham.
Her şeyden önce Miles Durham'ın kayboluşu bir cinayet mi emin değilsin.
Primeiro, nem sabe se o desaparecimento do Miles Durham foi um assassinato.
Sen rehineleri al.
Miles, toma conta dos reféns.
Bu Miles Matheson. Monroe milislerinin komutanı.
Este é o Miles Matheson, o comandante general da milícia Monroe.
Miles, bir şey söylemeyecek misin?
- Miles, queres participar nisto?
Miles'ın nesi var?
- O que aconteceu com o Miles?
Miles milislerin başındayken.
Quando o Miles comandava a milícia.
Miles, bunu görmen lazım.
Miles, precisas de ver isto.
Miles!
Miles!
Miles Matheson.
Miles Matheson.
Miles nerede?
Onde é que ele está?
Miles.
Miles.
Miles önceden onu bulur.
O Miles vai encontrá-lo primeiro.
Miles önceden onu bulmak zorunda.
O Miles tem de encontrá-lo primeiro.
Anlıyorum Miles.
Eu entendo, Miles.