Mürekkep traduction Portugais
943 traduction parallèle
Pelerin, mürekkep lekesi gibi yayıldı doğaüstü varlıkların emri altında kurbanını içine çekerek ortadan kayboldu.
O manto, estendeu-se como uma mancha de tinta, e desapareceu por obra do ser sobrenatural que empalideceu enquanto absorvia a sua vítima.
Gazeteye göre, öldürdüğü adama mürekkep atmış.
Ele atirou tinta para cima do homem que matou.
Eline bir pipet al, ve onu vurana kadar mürekkep fışkırt.
Façam o mesmo. Atirem-lhe tinta com uma mangueira até acertarem.
Mürekkep üzerine yapışıp kalacaktır.
A tinta pega-se a ele.
Önemli değil, kalemde de mürekkep yok.
Não faz mal, a caneta não tem tinta.
Senin de damarlarinda mürekkep akiyor.
A tinta das impressoras corre-lhe nas veias.
Bu binada daktilolar, yazıcılar, matbaa makinesi, kâğıt, mürekkep ve masalar da var.
Tal como as máquinas de escrever, as rotativas, teletipos, tinta, secretárias.
Fazla olursa, mürekkep dağılmaya başlar.
Demasiada, e as linhas finas irão romper-se.
Dev bir mürekkep balığı efendim!
Um polvo gigante à ré!
Nedenini sorabilir miyim? Ben seyir defteri tutmam, ve açıkçası, dev mürekkep balığıyla ilgili yazdıklarınızı merak ettim, özellikle de kurtarılmam kısmını.
Quis ver o que escreveu sobre o polvo gigante, e como fui salvo.
Bana mürekkep ve kâğıt ver.
Dai-me tinta e papel.
Evinde mürekkep var mı?
- Você tem alguma almofada de tinta?
Hey, şu kurutulmuş mürekkep balığını al.
Pegue estas lulas.
Kağıdındaki mürekkep kadar değeri yok.
Não vale nem a tinta com que está escrito.
Mürekkep henüz kurumamıştı.
A tinta ainda não estava seca.
Görünmez mürekkep.
Tinta secreta.
Mürekkep biterse her zaman kuş pisliği kullanabilirsin.
Se a tinta se acabar, pode utilizar excrementos de pássaro.
Kodlar, mürekkep, mikro fotoğraf çekimi.
Códigos, tintas, microfotografia.
Boşanma kağıdındaki mürekkep daha kurumadan evleniyor musun?
A tinta do teu divórcio ainda não está seca e tu vais casar?
Ama mürekkep yalamışlar, okumuşlar sana her şeyi anlatırlar.
Mas os crânios, os licenciados, esses contam tudo.
Siz mürekkep yalamışları bilmiyorum, ama amiyâne kişiler olarak bizler uyumalıyız.
Quanto a vós, gente letrada, não sei mas nós, os ignorantes, temos de ir embora.
Mürekkep sizden.
Você fornece a tinta.
Bu kağıt senin tenin, bu mürekkep benim kanım. Bastırıyorum içine girsin diye. Acele cevap yaz.
Este papel é a tua pele, esta tinta o meu sangue, carrego com força para que penetre.
Suratıma bir ton mürekkep dökmen hiç hoş olmadı!
me atirar um tinteiro à cara!
Mor mürekkep çok tutkulu.
A tinta roxa é sinal de paixão.
Mürekkep.
Ink ( TINTA ).
Mürekkep çıkaran bir şeyler... Yüzlerce metre uzunluğundaymışlar... balinaları olduğu gibi yutarlarmış.
Produzem tinta e têm dezenas de metros de comprimento... e comem baleias inteiras.
Elbette, iyiyim. Yalnızca bluzuma biraz mürekkep sıçradı.
Só entornei um pouco de tinta na blusa.
Tüm olup biten, yalnızca bluzuma biraz mürekkep dökülmüş olması.
- Não estou. Só entornei tinta na blusa.
Biliyorum basit, cahil bir kızım, sense mürekkep yalamış bir beyefendisin... ama ben ayağının altındaki pislik değilim.
Sei que sou vulgar e ignorante, e que o você é um homem letrado... mas näo sou lixo debaixo dos seus pés.
Benim kayıtlarımda yoksa, belki hala sağdır. Bir yanlışlık olmalı, o çok akıllı... Tarak, mürekkep...
Sapatos pente, estojo de maquilhagem dois anéis, uma mala.
Masa başında oturup mürekkep lekelerini saymanın dışında bir şeyler yapmalıyım.
Tenho de fazer alguma coisa, além de estar atrás de uma secretária e contar as manchas de tinta no mata-borrão.
Mürekkep ve müsvedde kâğıtlarını da. Diğer bir deyişle Meclis toplantıları için genel hazırlıklar.
E tinta e blocos de rascunho. os preparativos comuns para os encontros do Conselho.
Buralarda mürekkep olacaktı?
Onde há tinta?
Kalem ve mürekkep yeter.
Não? Ele rouba com pena e tinta.
Mürekkep mi?
Tinta?
- Mürekkep.
- Com tinta!
Bay Polly Papağan, eğer uyanırsan, sana güzel bir mürekkep balığı çalışır!
Tenho uma bela lula fresquinha para ti se acordares, Sr. Papagaio Loiro!
Yoksa Luther gibi mürekkep hokkası mı attın?
Não atiraria um tinteiro como fez Lutero?
Laboatuardaki çocuk, bana kesinlikle aynı mürekkep olduğunu söyledi, ve muhtemelen de aynı kalem, onu Bay Dudek elveda notunu yazmak için kullanmıştı.. Innuendo.
Os rapazes do laboratório dizem-me que é a mesma tinta e possivelmente a mesma caneta que o Sr. Dudek usou para escrever o seu bilhete de despedida.
Atla aşağı, mürekkep yalamış hırsız!
Rua, ladrão sujo de tinta!
"College" mürekkep şişesinde moda olmadı mı?
- "College" não vinha num frasco como de tinta?
Mürekkep, ketende solgun pembe bir iz bırakarak çıkar.
A tinta sai bem do linho, mas deixa uma mancha rosa pálido.
İyi, mürekkep bulaşmıştır her yanına.
Óptimo. Devem estar bem lambuzados.
18 Aralık'tan itibaren trilobitler deniz tabanında beslenerek çok aşırı miktarlarda çoğaldılar, ve kabukları rengârenk mürekkep balığına benzeyen canlılar da heryerde bol olarak bulunuyorlardı.
Em 18 de Dezembro, havia vastos bandos de trilobitas, caçando nos fundos marinhos, e criaturas semelhantes a lulas com conchas multicoloridas, estavam por toda a parte.
Yildizlarin arasinda mürekkep lekeleri gibi durmaktalar.
Há nuvens que aderem como manchas de tinta, entre as estrelas.
Fakat sonrasında Çin'de 2. ve 6. yüzyıllar arasında kağıt, mürekkep ve ağaç baskı kalıpları icat edilerek bir şekilde çok sayıda kopyayı kısa zamanda üreterek yayabildiler.
Foi então que na China, entre o século II e o século VI, o papel, a tinta e a impressão em blocos de madeira gravada, foram todos inventados, mais ou menos juntos, permitindo fazer e distribuir muitas cópias do mesmo trabalho.
Ruhlarımızı kirleten mürekkep lekesi gibidir.
Quando arde na alma, como uma acha.
- Bir miktar mürekkep getirdim.
- Trouxe-lhe tinta.
Çünkü o gün, Ren nehriyle aramızda yalnızca yaşlı askerlerden mürekkep bir tümen kalmıştı.
era uma divisão de cavalheiros muito idosos.
Çay mürekkep rengine gelecek galiba.
Este chá vai ficar preto como tinta.