Nag traduction Portugais
3,339 traduction parallèle
- Burada bir sürü inşaat var. Buraya yapılan Hindu tapınağından dolayı.
Há aqui muitas obras, estão a construir um tempo hindu.
Hitler'ın sığınağında yaşıyor.
Vive no Abrigo de Hitler.
"Indiana Jones ve Yağlı Yumruk Tapınağı" nda gibi hissediyorum.
Sinto-me o "Indiana Jones e o Templo do Punho Lubrificado."
- Tahminimce Will Schuester'un korkunç oyuncak bebek evinden kaçıp bir çeşit kızıl barınağına sığınmıştır.
Deduzo que ela tenha dado entrada nalgum asilo para ruivos algures, agora que escapou da realista casa das bonecas malditas do Will Schuester.
Taşınmak zorundasın çünkü burası bizim sığınağımız bizim derken Kurt ve kendimi kastediyorum, ve açıkçası beni rahatsız ediyorsun ve Brody onu da rahatsız ettiğini söylüyor.
Vais ter que sair daqui, porque este é o nosso santuário, e refiro-me a mim e ao Kurt, e sinceramente, fazes-me sentir desconfortável, e o Brody diz que também sente isso.
Müthiş yalnız ve zengin bir adam ve yeraltı sığınağı.
Um super-rico com uma toca secreta subterrânea.
Bu yer bir seri katilin sığınağı gibi görünmeye başladı.
Isto começa a parecer o covil de um assassino em série.
Dallardan yapılmış bir barınağın ocağın hemen yanında olması gerekir ve yapraklarla kaplanmış hayvan derileri olmalı.
Devia haver um abrigo ao lado do forno... feito de ramos e peles de animais com o chão coberto de folhas.
Küçük bir kız vardı, sadece üç yaşında barınağın içinde bazı postların altında uyuyurdu.
Mas havia também uma rapariguinha com apenas três anos... que estava a dormir debaixo de umas peles, aqui no abrigo.
Paris Hayvan Kontrolü köpeğin cesedini almış. Cesedin içinde mikro çip varmış ve yerel bir hayvan barınağına kayıtlıymış.
Ele tinha um microchip implantado, registado num abrigo local para animais.
Anahtarın bende olduğunu öğrendiğinde A'in sığınağından her şeyi almazdı.
Não teria tirado tudo do covil de "A" quando soube que eu tinha a chave. Não tentaria fazer-me mal...
Bence Mona sığınağı bulmamıza az kaldığını biliyordu.
Acho que a Mona sabia que estávamos a aproximar-nos do covil deles.
Beni sığınağında yalnız bıraktı.
Ela deixou-me sozinha no covil dela.
Akşam saat yedi ile sabah altı arasında evsizler barınağındaymış.
Não, ele estava num abrigo das 19h às 6h.
Hayvan barınağından görevliler yolda.
O Controlo de Animais está a caminho.
Demişti ki, "eğer güneşler gezegenimizi yutacaksa kutsal tapınağın içinde olmalıyım".
Ele disse que se o sol ia engolir o nosso mundo, Ele necessitava de estar dentro das paredes do templo sagrado.
Gerçek vampirlerin barınağı olduğu söylenen bütün kalelere gece yarısı turu.
Visitas à meia-noite a todos os castelos que se diz serem covis dos vampiros originais.
Tepende çalışan adamları düşünecek olursak, buraya bir yan giriş düşünmen gerekebilir. Sığınağın için.
Com toda esta gente a trabalhar lá em cima, era melhor arranjar outra entrada para a sua caverna das flechas.
"... İsa'nın kehanetlerinin kanıtı tapınağın yıkılması. "
Profecias de Jesus previram que o templo ia cair.
Onun sığınağını Herald meydanındaki belediye kavşağının altında bulacaksınız.
Vão encontrar o esconderijo dele numa arrecadação abandonada, por baixo da Praça Herald.
Tek bir çadır bile olsa, orada bir sığınağı olmalı.
Ele deve ter alguma coisa lá, mesmo que seja uma barraca.
Görünen o ki, yaptıkları yeni bir baz istasyonu Önce Yeşil denen yerel bir sivil toplum kuruluşunun sinyaller baykuş barınağını rahatsız ediyor ve arıları öldürüyor diye gazabını çekmiş.
Parece que uma subestação que estão construindo... atraiu a ira da Green First, uma ONG local. Alegando que os sons estão perturbando... um local sagrado de corujas e talvez matando abelhas.
Bir yardım sığınağı işletiyorum.
Dirijo um refúgio.
Tapınağı terk etmek senin kararındı.
Foste tu quem decidiu sair do templo.
Demişti ki, "eğer güneşler gezegenimizi yutacaksa kutsal tapınağın içinde olmalıyım".
Disse que se o sol se preparava para absorver o nosso mundo... teria de estar no interior do templo sagrado.
Hayır, normalde sadece tapınağın dışında bir avuç dilenci olurdu.
Normalmente não há sempre abdominais de mendigos fora do templo.
Çayırları, dağları aşıp ülkedeki her bir tapınağı ziyaret ettim.
Cruzei prados e montanhas, visitando todos os templos.
Aslında burası onların sığınağı.
Isto é o esconderijo deles.
Bizi barınağına götürüyor.
Ela vai levar-nos ao covil dela.
Nükleer atık sığınağımı görmek ister misiniz?
Querem ver o meu abrigo antinuclear?
Dönmelisiniz Jedi Tapınağına hemen sen ve padawanın.
Regressar ao Templo Jedi rapidamente tu deves, tu e a tua Padawan.
Bombaladı biri tapınağın hangarını.
Bombardeado o hangar do Templo por alguém foi.
Jedi tapınağını bombalamayı kim başarabilir ki?
Quem podia bombardear com sucesso o Templo Jedi.
Olmalısınız dikkatli Skywalker. Eğer yok etmek istiyorsa Tapınağı saldırgan,.. ... daha fazla uğraşacaktır yakalanmamak için.
Cuidadoso você deve ser, Skywalker, se disposto a destruir o Templo o atacante está, mais longe irá para evitar ser apanhado.
Jedi Tapınağına olan kızgınlık ve kafa karışıklığını hissedebiliyorum.
Consigo sentir a raiva e a confusão por todo o Templo Jedi.
Letta, sence Jackar, tapınağı havaya uçurmak gibi bir şey yapabilir mi?
Letta, pensa que Jackar podia fazer algo como isto, explodir o Templo?
Birinin çalışmak için Jedi Tapınağında çalışmak zorunda olması konusunda bir fikriniz var mı?
Tem alguma ideia do que é preciso fazer para se trabalhar no Templo Jedi?
Değerli tapınağınıza herkes öyle elini kolunu sallayarak giremez.
Não é qualquer um que pode entrar no seu precioso Templo!
Jackar tapınağın diğer bölümlerine gidip gitmediğine bakmaya çalış.
Tente ver se Jackar foi a outras zonas do Templo.
Birkaç Jedi toplayıp tapınağı araştıracağım.
Vou reunir alguns Jedi e vasculhar o Templo.
Daha fazla sorgulamak için Letta'yı tapınağın altındaki hücrede tutuyoruz.
Detivemos Letta numa cela do Templo enquanto aguarda pelo interrogatório.
Jedi Tapınağı kargaşa içinde.
O Templo Jedi está um caos, depois de um cruel ataque terrorista.
Şimdi Jedi'lar, tapınağın normal haline dönmesi için uğraşıyorlar.
Agora os Jedi tentam repor a normalidade no Templo.
Jedi tapınağındaki bir saldırıdan sonra, Anakin Skywalker'ın genç padawan'ı kendisini, bombalardan sorumlu kişiyi öldürmekten sanık olarak buldu.
Após um ataque no Templo Jedi, a jovem Padawan de Anakin Skywalker deu de caras consigo mesma a ser acusada de assassinar a pessoa responsável pela explosão.
Klon askerlerini ve tapınağı havaya uçurmak için nano-droidleri kullanan kadını öldürmediğine inanıyorum.
Acredito que ela não matou os soldados clones ou a mulher que usou os nano-dróides para rebentar com o Templo.
Hain bir Jedi, Jedi Tapınağını havaya uçurmayı denedi bu ve diğer ölümler için bana tuzak kurdu.
Uma Jedi traiçoeira tentou rebentar o Templo Jedi e tramou-me por isso e por outras mortes.
Bunlar, Jedi tapınağını havaya uçurmakta kullanılanlarla aynı tipte nano-droidler.
É o mesmo tipo de nano-dróides que foram usados para rebentar com o Templo Jedi.
Tapınağın bombalanmasında kullanılan cihazlarla aynı olan tutuklandığın sırada bulunan nano droid silahları elde etmene yardım etti mi?
Ela ajudou-a a adquirir as armas nano-dróides encontradas na sua posse quando foi presa, o mesmo dispositivo usado na detonação no Templo?
Eski Padawan, Tano Jedi tapınağına yapılan saldırının arkasındaki beyin sizdiniz ve emirlerinizi yerine getirdikten sonra suç ortaklarınızı teker teker öldürdünüz.
Antiga Padawan Tano, irei provar que estava por trás do ataque ao Templo Jedi, e que assim que os seus cúmplices seguiram as suas ordens, eliminaste-os um por um.
Letta Turmond, Jedi Tapınağı'nın bombalanmasının arkasındaki asıl beynin adını açığa çıkarmak için Ahsoka'yı hücresine çağırdı.
A Letta Turmond chamou a Ahsoka à sua cela para revelar o nome de quem estava por detrás da explosão no Templo Jedi.
Evet, düşmanlarım tarafından bir yer altı sığınağında işkence görme ihtimalime karşı.
- No caso de eu ser, digamos, torturado por inimigos num secreto depósito subterrâneo.