Nda traduction Portugais
621,177 traduction parallèle
Gazeteler savaş sırasında olduğunu yazıyor da hadi ama. Gerçek hikayesi ne?
Os jornais dizem que são cicatrizes da guerra, mas qual é a verdadeira história?
Aslında onun buraya gelmesini biz istedik.
Na verdade, fomos nós que lhe pedimos para ele vir aqui.
Evet, 1954 yılında D.C.'de yapılacak toplantıyla ilgili bir şeyler.
Sim, algo sobre uma reunião em Washington, em 1954.
Babam mezarında ters dönmüştür şimdi.
O pai deve estar a dar voltas no túmulo.
Ve onlar tekrar sıçradıklarında yerlerini tespit edebilecek misin?
E conseguirá localizá-los, quando voltarem?
Bu süre zarfında sizin ve eşinizin etrafınızda yardımcı olabilecek birini bulundurmasını tavsiye ederim.
Recomendo que você e a sua esposa tenham alguém por perto para o ajudar durante este período.
Aslında Brian sana yardımcı olabilir.
Sabes, talvez o Brian te pudesse ajudar.
Babanla benim arasında hiç ortak bir bağ yok.
Eu e o teu pai não temos nada em comum.
Eğer yeni hobiler hakkında konuşuyorsak...
Bem, se estamos a falar de passatempos novos...
Aslında biliyor musun?
Sabem que mais?
Ve aslında, Dördümüzden iyi bir... Bizden dörtlü yaylı grup olur.
E, sabem, nós somos quatro, podíamos ser um quarteto de cordas.
Saatlerca aynanın karşısında dikildim. "Bittersweet Symphony ( 1997 )" ni hava kemanı mantığıyla çalabilmek için.
Fiquei em frente a um espelho durante horas a tocar violino invisível com a canção "Bittersweet Symphony".
Brian, yemeğe tam zamanında geldin.
Brian, mesmo a tempo para o jantar.
Bak, olay yaptığım iş hakkında değildi bile.
Ouçam, não é uma questão material.
Sonrasında söyleyeceği her neyse, bahse varım yanlıştır.
O que quer que vás dizer a seguir, aposto que está errado.
Woody de Baz-Işıkyılı hakkında öyle düşünüyordu.
Era o que o Woody pensava do Buzz Lightyear.
Aslında var ya? Bu harika bir fikir!
Sabes que mais, isso é uma óptima ideia!
Arkadaşlık hakında, anlarsın ya?
Sabes, por causa da amizade?
Aslında olan şey bunun hayatının olağan bir parçası haline gelmesiydi.
Ficou implícito que era uma parte normal da tua vida.
Senin hakkında söylediği şeye rağmen.
Ainda que ele tenha dito aquela coisa sobre ti...
Ne çok sıcak, ne çok soğuk, tam ayarında.
Nem muito quente, nem muito frio. No ponto.
Elini süreyim deme sakın, yoksa o eli alırım! Bu kadar saldırgan olma canım, hem de çocuğun yanında.
Não é preciso ser tão hostil, ainda mais em frente à criança.
Storybrooke'un altında kilometreler uzunluğunda. Onu orada kıstırmak kolay olmayacak.
A boa notícia é que, seja qual for o plano dela para a Batalha Final, precisa de ajuda.
Regina'nın kasasında yazdığın sayfa.
O Isaac disse que os poderes do Autor estão a dizer-me algo.
Kim olduğumun, yapabileceklerimin farkında mısın sen?
Sim.
Seni kurtarmak için, sevdiğim adamdan oldum. Ama bunun karşılığında hep suçlandım.
E, em troca, fiquei com a culpa e agora vieste dar-me um sermão.
Kahramanlar masasında da hoş karşılanmıyorum sonuçta, sorun yok.
Tudo bem. Eu trato disto sozinha. - Zelena.
Beni dinlemiş olsaydın Storybrook'un kmlerce altında tutsak kalmazdık. Sen eğlenceyi bozmasaydın şimdiyece Kara Peri'ye yerin tozunu aldırmıştım.
Se não tivesses aparecido sem ser convidada, estaria agora a esfregar o chão da mina com a Fada Preta.
Peki, Stanum, söylesene, niye sana yardım ediyorum? Çünkü yapacak daha iyi bir işin yok. Ya eski dostunla ormanda dolaşacaktın ya da tek başına Zümrüt Şato'nda oturacaktın.
Porque não tens nada melhor para fazer e preferes estar na floresta com um velho amigo do que sozinha naquele teu Castelo de Esmeralda.
- Aslında baya...
- Bem, é definitivamente... - Maior?
Koridorda kızımın yanında yürürken düşüneceği tek şeyin önündeki muhteşem yılları olmasını istiyorum ;
Quando a levar até ao altar, ela só deve estar a pensar nos anos bons que aí vêm.
Başında o kadar şey varken, bizim en azından ona gerçek bir düğün yapabilmemiz lazım.
Por tudo o que ela passou, o mínimo que podemos fazer é dar-lhe um verdadeiro dia de casamento.
Ya bunu yapmak için yanında olamazsak?
E se não estivermos por cá para lhe dar isso?
Ama anlarız yakında.
Vamos conseguir perceber.
Ama artık aile sorunlarım kontrol altında olduğuna göre geri dönebilirim.
Mas agora que as questões familiares já estão sob controlo, estou de volta a isso.
Belki umduğun gibi kontrol altında değildir.
Talvez não estejam tão sob controlo como desejas.
Hayır. Bunu söyleyen sendin. Ve aslında gitmek üzereydim.
Não, tu concordaste, e eu ia para lá.
Gold onu dükkanının arkasında tutuyor.
O Gold tem-na nas traseiras da loja.
Aslında ödüm koptu.
Estava todo borrado, na verdade.
Dalış takımında, yüzme takımında.
Estava nas equipas de natação e mergulho.
Tamamen kişiliği dışında bir şey bu.
Isto não é dele sequer.
Yardım etmek insanların yararınaymış gibi kulağa gelir ama aslında bencil bir davranıştır.
Pode parecer que é ajuda, mas, na verdade, é um acto egoísta.
Hakkında her şeyi anlattı.
Ele contou-me tudo sobre ti.
- Baban kaç yaşında? - Bilmiyorum.
- Quantos anos tem o teu pai?
Babamın nasıl öldüğü hakkında ayrıntılı hikâye mi istiyorsun?
Queres um relatório completo da morte do meu pai?
"Konuşmaya başladığında yataktan kalkmıştı..."
"Quando ele começava a falar, ele ressuscitou da cama quase como..."
Yeniden senin yaşında olmayı isterdim.
Gostava de ter a tua idade.
Geçen gün hakkında gerçekten üzgün olduğumu söylemek isterim.
Queria dizer-lhe que lamento aquilo do outro dia.
Hiçliğin ortasında, bir başına yaşıyorsun.
Parece-me que estás a precisar de uma amiga.
Fena fikir değil aslında.
Não é má ideia. - Vegas?
16 yaşında.
Tem dezasseis anos.