English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ N ] / Nl

Nl traduction Portugais

12,255 traduction parallèle
Steven Avery'nin Penny Beerntsen'a saldırıdan suçlu olmadığını söylemek için Denis Vogel'ı aradığımda bir şok, bir şaşkınlık bekledim.
Quando liguei ao Denis Vogel para lhe contar as novidades... PROCURADOR ADJUNTO... que o Steven Avery não era culpado do ataque à Penny Beerntsen... PROCURADOR DISTRITAL... estava à espera de um choque ou de uma reação de surpresa :
Meclis üyesi Mark Gundrum Avery'nin tutuklanmasıyla ilgili büyük şaşkınlık yaşadığını ifade etti.
O Representante Mark Gundrum, diz que está chocado com a prisão de Avery.
Şimdi biz bunları televizyondan yayınlıyoruz.
Estamos todos aqui. Isto vai passar na TV.
Yılın o zamanı, Kasım 2005'te o saatlerden birinde hava aydınlık, diğerinde ise zifirî karanlıktır.
Naquela altura do ano, novembro de 2005, é a diferença entre a luz do dia e o breu da noite.
Zaman zaman istedikleri cevabı almak için Brendan'a yakınlık gösteriyorlar.
Aproximaram-se do Brendan para obterem a resposta pretendida.
Ancak sözlü ya da fiziksel, yapılacak taşkınlıklara müsamaha gösterilmeyecektir.
No entanto, não serão toleradas manifestações vocais ou de emoção.
En azından sen saygınlığını koruyorsun.
Pelo menos, tens-te em boa conta.
Bu çılgınlık, adamım.
Isto é de doidos.
Bir saniyeliğine dur, bu çılgınlık!
Pára por um segundo, isto é de doidos!
Pek o yakınlıkta değiliz.
Sinto que não estamos para isso.
Burada da duman grisi tonuyla zenginleşmiş altınlı çiçek Très Beau markası var.
O Tre's Beau com sua gravação floral dourado... feito com um tom prata defumado.
İlk seferde şaşkınlık, ikinci seferde itiraf.
A primeira vez é uma confusão, e à segunda uma confissão.
Şaşkınlığım bunu ima etti sandım.
Desculpa, pensei que estava implícito na minha repugnância.
Çılgınlık bu.
Isto é de loucos.
Saygınlığımızdan bir parça koparmak peşindeler.
Eles estão atrás dum pouco do nosso prestígio.
Bu çılgınlığı reddediyorum.
Eu... eu recuso-me a esta loucura.
Sadece işe yaraması için bir varlıkla uygun yakınlık sağlayamadık.
Ainda não se aproximou suficientemente duma entidade para funcionar.
Bu resmen çılgınlık.
Isto é uma loucura!
Senden üstün bir adamın saygınlığını korumalıyım.
Então tenho de proteger a dignidade de um homem muito superior.
Yalnız anneleri, azınlıkları, eşcinselleri ve İtalyanları desteklemek için Pamela Jones'a oy verin.
( Vote Pamela Jones ; Apoia mães solteiras, minorias, a maioria dos homossexuais e italianos ) - Tu inspiraste-me.
Bu çılgınlık.
Mas isto é de loucos.
Bu tek kadınlık bir operasyon.
Sou uma operação de uma só mulher.
Basınç, vücudunun normal erkeklik gelişimini engelleyen kadınlık hormonu prolaktini üretmesine neden oluyor.
A pressão faz com que o seu corpo produza a hormona feminina prolactina, que bloqueou o seu desenvolvimento masculino.
Ve diğer haberlere gelince... Yerel haberler bugün Kozawa'daki taşkınlığınızı Norm'un kahramanlığını gördüler.
As notícias apanharam a sua reacção no restaurante e o heroísmo do Norm.
Gördüğün şey, buz gibi dekolmana maruz kalmış kontrollü kızgınlıktır.
O que está vendo é uma raiva controlada, temperada com um distanciamento glacial.
Yalınlık dediğiniz şey, eksiklik olarak karşımıza çıkıyor. "
O que vocês chamam de eufemismo se traduz como uma ausência de vitalidade. "
Burası tam çılgınlık!
Que loucura!
- Tarçınlı rulomu sen mi yedin?
Comeste o meu pastel? !
Galibiyetin verdiği saygınlığı kazanmak.
Para ter o respeito dos vencedores.
Ve bu yavşak bana azınlık ortaklığı mı öneriyor
E este sacana oferece uma associação minoritária?
- Nick. Azınlıktayım. Bence çocukları seksi olacak.
Estou certo que as filhas deles quando crescerem, vão ser umas brasas.
Kalınlığı, uzunluğu değil de tarzı aynı.
Não tem a mesma grossura nem o comprimento, mas tem o mesmo estilo.
Zaten hayatımdan memnun değilim. Çünkü sen ve senin bu manyak azgınlığın beni sikip durdu.
- Já estou infeliz com a minha vida, porque ainda não fiz mais nada senão ser lixado por ti desde que me arrastaste para estas "férias de quecas".
Bu benim için değil, senin için bir azgınlıktı.
Não eram "férias de quecas" para mim, eram para ti.
Senden biraz yakınlık göstermeni beklerdim.
Esperava que demostrasses um pouco mais de piedade.
"1915 yılında batan yolcu gemisi Augusta'nın... "... ebedi istirahatgahına yakınlığıyla meşhur.
Conhecido como o local mais próximo do ponto onde o cruzeiro Augusta afundou em 1915.
Kızgınlık bulaşıcı olabilir.
A raiva pode ser contagiosa.
Motorlar çok vınlıyor.
A soldadura está a zumbir.
Fırlamıyor efendim, motorlar vınlıyor.
Está a zumbir, Capitão. A soldadura está a zumbir.
Aydınlığa hizmet için karanlıkta çalışırız.
Trabalhamos na escuridão para servir a luz.
Tamam mı? Diğer yollar kapalı ya da mayınlı.
As estradas estão bloqueadas ou minadas.
- Bir de benim şaşkınlığımı düşün.
Imagina a minha surpresa!
Olmaz! Çılgınlık bu.
Isso é loucura!
Bu çılgınlık!
Isto é loucura!
Ve beni, bile bile suçlulara arkadaşlık eden bir kadınla arkadaşlık etmenin akla yatkınlığı sorgulamaya iten hislerim var.
E tenho sentimentos que me levam a questionar a sensatez de se dar com um tipo de mulher que se dá, conscientemente, com criminosos.
Çılgınlık bu.
É a loucura.
Aydınlık olur.
Haverá muita luz.
Şahsen tanışmadık bile. Tam çılgınlık!
Nem sequer os conheci em pessoa.
Ona güzel bir ev sözü verdim. Aile kurmak için para, saygınlık. Ama hiç bir şey veremedim.
Prometi-lhe uma casa digna, dinheiro para constituir família e respeitabilidade.
Taht uğruna öldürmeyi anlayabilirim. Ama bu çılgınlık.
Compreendo que se mate por uma coroa, mas isto é insano.
Yalnızca aydınlıkla karanlığı birbirinden ayırır.
Só divide a luz da escuridão.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]