Okuyor traduction Portugais
1,654 traduction parallèle
Bir kitap, ama yazar sizin için okuyor... teypten.
É um livro, mas lido pelo autor.
Oğlum sınıfta sizin firmanızın ders kitabını okuyor. Kitabın doğruluğu çok önemli.
O meu filho usa o manual da sua empresa na aula dele e é fundamental que esteja correcto.
Vonnegut okuyor.
Ela lê Vonnegut.
İyi biri, İncil okuyor falan ama... Kadınlarla çalışmakla ilgili bir sorunu var galiba.
Ele é boa pessoa, lê a Bíblia, mas talvez tenha problemas em trabalhar com mulheres...
Dava başladığında, gözlüklerle dokümanları okuyor-- - olmak istemem.
Quando o julgamento começar, não quero ficar lendo documentos, com óculos no Salão da Corte.
Okuyor olmalılar...
- Vamos receber os dados... agora!
Matematik okuyor.
É o máximo a matemática.
Canımıza okuyor.
Temos que sair daqui!
Yapmacık bir ingiliz aksanıyla "Altın Kap" ı okuyor hem de oldukça yüksek bir sesle.
Ela está a ler o "Infidelidades" de 1904 em voz alta e com um sotaque britânico falso.
Bak, ailem Lucky'nin bir aziz olduğunu düşünüyor. Çünkü gözlerini kapatıp ilahiler okuyor ve babamın klimayı taşımasına yardım etti.
Os meus pais pensam que o Lucky é um santo porque canta salmos com os olhos fechados e ajudou o meu pai a mudar o ar condicionado.
Generalin unvanı adamların okuyor, öksürüyor, Tanrı ne verdiyse yapıyor.
O título dele vejo os seus homens a ler, a tossir e a fazer tudo o que lhes apetece.
Kızım Alice de burada okuyor.
- A minha filha Alice anda aqui.
- Evet, kramplar adamın canına okuyor. - Öyle.
- Sim, isso é horrível.
Nicole şu nafakalarla canıma okuyor.
A Nicole está-me a estrangular os colhões com a pensão da criança.
Kitap okuyor.
Ela lê.
Bu Mary Warner, Sam. Acil Tıp teknisyeni olmak için okuyor.
Sam, a Mary Warner, que está a estudar para ser paramédica.
Başka bir kararlı kahramanlar grubu, efsanevi ödülü almak umuduyla, kadere meydan okuyor.
Outro grupo de heróis que vem tentar o seu destino na esperança de reclamar o prémio lendário.
- O bir telepatik, aklımızdan geçenleri okuyor
- Ele é um telepata. Ele sabe o que estamos a pensar.
Görünüşe göre Nova Grubu bol bol John Lecarre okuyor.
Para mim parece que o Nova Group está passando muito tempo lendo John LéCarre.
Bütün çocuklar okuyor.
Todos os miúdos as lêem.
Bugün Sezen Aksu bile ağzıyla teybe okuyor.
Hoje em dia, até Sezen Aksu canta diretamente para a cassete.
Sıkıcı biriymiş.Rahibe Teresa'nın hayatını okuyor gibi hissettim.
Ela é aborrecida. É como ler sobre a Madre Teresa.
Kozmonoloji okuyor.
Olá. Ela está a estudar sobre gosmétigos.
Baksana, çizgi roman okuyor.
Olhe, até lê banda desenhada.
"Düşüncelerimi okuyor, açıkça düşüncelerimi okudu."
Ela leu os meus pensamentos, ela leu mesmo os meus pensamentos. O que aconteceu?
Eğer ona artık çocuk denirse, o şuan üniversitede 1.sınıf okuyor 3 yaşından beri babası onu görmemişti
Bem, ela mal é uma criança. É uma júnior no State U. Ela não viu nem ouviu falar do pai desde os 3 anos.
Eğer insanlar hep böyle yazarsa belki daha fazla okuyor olabilirdim.
Eu era capaz de ler mais se as pessoas escrevessem assim.
- Heat okuyor demek ki.
- Ele lê a Heat, então?
Bu yüzden burslu okuyor.
É por isso que ele tem uma bolsa de estudo.
Profesör Kent manifestoyu okuyor.
A professora Kent está a ler o manifesto.
Bizim kızımız Melville okuyor.
Quem está atrás do balcão?
... farklı sınıftan fahişeleri seçmiş. - Meydan okuyor. - Asıl soru şu ki,..
Você tem uma classe diferente de prostitutas, das que não caminham na rua sózinhas.
Kur'an'ı ezberden okuyor.
Ele está recitando o Alcorão. Ele é quase como "Hafez".
Yok canım, üniversitede okuyor.
Não, ele está na universidade.
Anne de magazin okuyor. Sonra da dışarı çıkıp sigara içecek.
e a mãe está a ler uma revista, e depois ela vai lá para fora fumar um cigarro.
Nereden anladın? - Dudak okuyor.
Ela lê os lábios.
Harika, tamam, dinle, eğer senin için yapabileceğim başka bir şey varsa, odamda çizgi roman okuyor ve... -... Indie Rock dinliyor olacağım.
Olha, se tiveres mais alguma coisa que eu possa fazer por ti, eu estarei no meu quarto a ler uma BD e a ouvir rock independente.
Senin okuyor olman babanın umrunda bile değil.
- Vocês, virgula! Por que teu pai tá pouco se importando se você estuda ou não.
Şey, hayır benim kızım İsviçre'de, paralı okulda okuyor.
Não, a minha filha está na Suíça. Num internato.
Lokanta canıma okuyor.
O restaurante está a dar cabo de mim.
Orbitz denen firma canımıza okuyor.
As agências da Internet matam-nos.
- Canıma okuyor. - Biliyorum.
- Ele está a dar cabo de mim.
Şimdi bütün şehir okuyor.
Agora a cidade inteira está ler.
O da şimdi kimya okuyor.
Assim ele podia ir estudar Química.
Claire ile aynı okulda okuyor olmamız,... işleri biraz karıştırıyordu,... ama ben üstesinden geliyordum.
A Claire freqüentando a mesma escola, meio que complicava as coisas, mas eu dava um jeito.
Kuzenim orada okuyor, bize de bilet alabileceğini söyledi.
E ele disse que pode arranjar uns bilhetes.
Yürürken bile okuyor.
Ela lê enquanto caminha.
Benim de çocuğum Westbridge'de okuyor.
O meu filho também anda em Westbridge.
Hem o aşk romanları okuyor.
Ela lê muitos romances.
Penn'de okuyor.
Os outros são só rapazes.
Konunun tamamını okuyor musun?
Estás a ler as notícias?