Oyunlar traduction Portugais
5,017 traduction parallèle
Yani... bilgisayar oyunları.
Então... jogos de computador.
"Akıl Oyunları" gibi her tür şeyi gördüğün.
Como no filme "Uma Mente Brilhante" onde tu vês todo o tipo de coisas.
"Clinton, bilgisayar oyunlarına çok vakit harcıyorsun."
"Clinton, estás a passar demasiado tempo a jogar computador."
Üniversiteyi bitirdim ve şu an sadece bilgisayar oyunları oynuyorum.
Acabei a universidade e agora só jogo jogos de computador.
Akıl oyunları. Akıl oyunları.
Jogos psicológicos.
Bu, benim onları antrenmanlara yetiştirebilmem ve oyunlarını izleyebilmem için olan maksimum sayıydı.
Seria o máximo possível para poder levá-los aos treinos e assistir aos jogos deles.
Pekâlâ, ortak, bahis oyunlarımıza başladık.
Bem, parceiro, a nossa aposta valeu a pena. De que maneira.
Ormanları, ödül oyunlarını ve bembe'leri deneyebiliriz.
Podemos tentar o "The Woods", o "Thophy Bar" ou o "Bembe".
Cuma gecesi oyunlarına bazen de ben ev sahipliği yaptım.
De vez em quando sou anfitrião de uma jogada à sexta-feira.
Sizler içki oyunları oynayıp ne kadar kötü biri olduğum üzerine kadeh kaldırırken kendimi Elena'nın o şeker kafasına gezgin olarak yerleştirmek için plan kuruyordum.
Enquanto estavam a fazer jogos de bebida e a brindar à pessoa horrível que sou, eu estava a engendrar uma maneira de fazer a passagem para a cabeça fofinha da Elena.
Kısa süre içinde tekrar Charlie ve Ailish ile oyunlar oynayacaktır.
Não tarda nada está em casa a brincar com o Charlie e o Ailish.
Çok iyi öğrenciydi ama kelime oyunlarını çok severdi.
Muito bom estudante, mas gosta demasiado de trocadilhos.
- Kelime oyunlarından hoşlanmam.
- Não gosto de trocadilhos.
Bazen kelime oyunları komik olabiliyor.
Por vezes um trocadilho pode ser um sarilho.
Video oyunları demişken, sen ne tür bir oyuncuydun?
Por falar em videojogos, a que jogavas?
Sanırım dünya üzerindeki tüm masa oyunları vardı bizde.
Acho que tínhamos todos os jogos de mesa que existiam.
Böyle oyunlar ne kadar fazla kişiyle oynanırsa o kadar zevkli olur.
Os jogos eram mais divertidos quando tinham mais pessoas.
Sonra bu destansı macerayı hayal etti içinde araba takibi, geçit töreni, top oyunları falan olan.
E então imagina esta aventura épica com perseguições de carros, desfiles, jogos de bola, bla, bla, bla.
O lisedeki oyunları pek tanıdığım söylenemez.
Não conheço os atores desse liceu.
Zenci oyunlarına ayıracak vaktimiz yok.
Não temos tempo para os seus joguinhos trogloditas.
Onların oyunlarından anlamıyorum.
A qualidade de jogo deles não me convence.
Oyunlar oynayıp yalan söyledim. İnsanları aldattım ve gerçek duygularımdan kaçtım.
E faço partidas e minto e... e engano as pessoas... para evitar que saibam como me sinto na realidade.
Filmler, oyunlar, kızlar ve başka aptal şeyler geleceğiniz bekliyor.
Cinema, bowling, tipas... Só parvoíces. O vosso futuro espera-os lá!
Tiyatronun üyeleri olarak çıkardığımız oyunlar için sermaye bulmak bizim sorumluluğumuz.
Como membros é nossa responsabilidade mobilizar fundos próprios para as produções que realizamos.
Lydia'nın alt kattaki oyunlarından birine ne dersin?
Que tal aquelas obras que a Lydia tem lá em baixo?
Süpermarket TV'de sırada 2013 Uluslararası Market Oyunları'nın ev sahibi var.
A seguir uma produção do Canal Supermercado, casa dos Jogos de Supermercado de 2013.
2013 Uluslararası Market Oyunları Natesville'e bahşedildi.
Os Jogos Internacionais de Supermercado de 2013 serão sediados em Natesville.
Ben biraz Market Oyunları manyağıyımdır.
Sou um fã dos Jogos de Supermercado.
Market Oyunları.
Os Jogos de Supermercado.
Ve bugüne kadar, Amerika takımı hiçbir zaman oyunları kazanamadı.
E até hoje, a equipa americana nunca ganhou os Jogos.
Tam Natesville'li olmanın her zamankinden de berbat bir şey olduğunun anlaşıldığı sırada Barney Hughes Market oyunları tarihini değiştirebilecek bir şey keşfetti.
E quando parecia que ser de Natesville seria um pouco pior do que o normal, Barney Hughes fez uma descoberta que poderia mudar o rumo dos Jogos de Supermercado.
Eğer Market Oyunları'nı kazanabilseydik belki bir şansım olabilirdi.
Se ganharmos os Jogos de Supermercado, talvez eu tenha uma hipótese.
Amerika takımı diskalifiye edildiğinde felaket gibi görünen Market Oyunları şimdi en heyecanlı yarışmalardan birine dönmüştü.
O que parecia ser um desastre nos Jogos de Supermercado, quando a equipa Americana foi desclassificada, agora promete ser uma das competições mais emocionante.
Yetişkin oyunları.
Jogos adultos.
- Öyle tabii. Çünkü o oyunları oynamaman gerektiğini sen de biliyorsun.
Porque sabes que não devias jogar esses jogos.
Saçından bir tel lazım. Burası "Taht Oyunları" değil.
Não estás na "Guerra dos Tronos".
Kelime oyunlarıyla kendimizi küçük düşürmeyelim şimdi evlat.
Deixemo-nos de jogos de palavras.
Düzenli olarak okullarına gidecekler. Video oyunları oynayıp, kızlarla çıkacaklar.
Vão à escola, jogar consola, sair com raparigas.
Artık senin oyunlarını oynamayacağım!
Cansei dos teus jogos!
Düğünü ve Açlık Oyunları temalı bir doğum günü partisini aynı- -
Não terei um casamento / festa de 16 anos cujo tema é "Os Jogos da Fome"...
Akıl oyunlarıyla kafamı deşmek istiyor gibi mi görünüyorum?
Como se precisasse de jogos mentais e interrogatórios.
Siz kutuplarda savaş oyunlarınızı oynarken dünyada neler olup bittiğinden haberiniz var mı?
Sabe aquilo que estava a acontecer no mundo enquanto estava a jogar os seus jogos de guerra no Ártico?
Oyunlarını sergiliyorsun.
Boa. Boa jogada.
Açlık Oyunlarına döndük.
É como os "Os Jogos da Fome".
2000'deki Olimpiyat Oyunları'nda gümüş madalya kazanmış.
Ganhou uma medalha de prata nas Olimpíadas de 2000.
Oyunları hatırlıyor musunuz?
- Lembra-se?
Sence bu oyunların seni buradan kurtarabilecek mi sanıyorsun?
Achas que os teus truques de salão vão salvar-te aqui?
Ve yeni oyunlar uydurmaya başladık.
E inventámos jogos novos.
Sağlam oyunlar oynamışsın.
- Você é bom.
Zihnin sana oyunlar oynuyor.
A tua mente enganou-te.
- Video oyunlarından nefret ediyorum.
- Odeio jogos!