Ozlem traduction Portugais
294 traduction parallèle
Ailemle özlem gidermek için neden vakit vermezler?
Nem tenho tempo para estar com a minha família?
Acı, özlem, trajedi.
Desgosto, ânsia, tragédia.
Her şeye- -... her şeye öyle özlem duyuyorum ki.
Eu anseio ardentemente... por tudo.
Ve ayrıca, sürekli aşkını kaybetmiş bir adam için özlem çekmem.
Além disso, um homem não pode sofrer por um amor perdido para sempre.
Ama bazen, öyle bir özlem duyuyorum ki... Anlıyor musun Minus?
Mas às vezes tenho um desejo tão grande, sabes, Minus?
Özlem dolu bir uzaklik.
É uma distância melancólica, sublinhada por uma brisa suave...
Bak, bebeğim, buralarda, "O Sole Mio" bir tür "Altın varaklı" özlem türküsüdür
Olhe, boneca, aqui "O Sole Mio" é como o "The Star-Spangled Banner" em casa.
Anlaşılmaz bir özlem.
Vago desejo.
Anlaşılmaz bir özlem falan yok o zaman?
Bem, um vago desejo não, então?
"Arzu ve ürkeklik, şehvet ve dehşet" özlem ve korku, genç ve güzel bedeninde savaşıyordu. "
"Desejo e medo, tentação e terror... " A sede de prazer e o horror lutavam no interior do seu belo corpo jovem. "
Özlem, arayış, istek, beklemek, arzulamak, yanıp tutuşan umut, sevinç ve de gurur gözyaşları...
Toda a saudade, procura, ambição, espera e ansiedade, a esperança ardente, a alegria e as lágrimas de vaidade...
Bir kart bile atmadan beni özlem içinde bıraktın.
Deixar-me aqui a sofrer sem sequer um postal.
Baharın olduğu bir Eden için özlem duyuyorlar.
Anseiam por um Éden, onde haja Primavera.
Özlem çok büyük.
A saudade é muito grande.
Bir de sonsuz çekişme, Düş gibi bir özlem huzur sadece,
E outra vez o combate, Descanso só em sonho.
Mussolini, eski Roma konsülleri gibi Afrika İmparatorluğu'na özlem duyuyordu.
Tal como um antigo cônsul romano, Mussolini ansiava por um império africano.
Bu özlem değil...
Não o digo por nostalgia...
Geçen yıllarda yaşadıklarımızdan sonra geçmişe özlem duymak çok zor.
É difícil sentir nostalgia depois do que passámos nestes últimos anos.
- Bu yalnızca kuramsal bir özlem.
- É um desejo puramente teórico.
- Tanıştığıma memnun oldum. Cal, Burada doğup büyümüş ve şehir hayatına özlem duyuyor.
Ela nasceu aqui, mas quer as luzes da cidade.
Geçmişe özlem duyanlar için bir şey. Clarence "Böğüren Bizon" Swamptown.
Para os fãs nostálgicos, eis o Clarence "Búfalo Aos Berros" Swamptown.
- Özlem duymamaktır. - Öyle mi dersin?
- Achas que sim?
Onun dışında akla mantığa aykırı hayallerim ve beklentilerim var, bir çeşit özlem de duyuyorum. - Seni şaşırtan nedir?
- Com quê?
- Özlem mi?
- Saudades?
- Sana duyulan özlem.
- Sim, saudades de ti.
Dahası evlerindeymiş gibi yaptılar hemde özlem duydukları gibi.
Quanto mais tentavam fazer com parecesse que estavm em casa... Mais nos faziam a todos ter saudades.
Biz insanlar, kökenimizle bağlantıya geçmek için özlem duyuyoruz.. ve bu nedenle ayinler icat ediyoruz
Nós humanos, desejamos estar ligados com as nossas origens, e assim criamos rituais.
Özlem demişken Walloon'la...?
Por falar em pancadas foste lá...?
Ama onları hissedemiyor. Hissetmeye özlem duyuyor.
Porém, ele não sente e anseia sentir.
Geçmişe daima özlem duydum. Sende ister misin?
A nostalgia sempre existe...
Bu çok ani bir özlem.
Uma visão como a nossa.
Özlem, bir erkeği özlemek.
Nostalgia,
Çocuklar kadar masum bir şekilde geçmişe özlem duyarak... kapına gelecekler.
Chegarão á porta, inocentes como crianças, á procura do passado.
Ama önce, domuz ürünleri için.. özlem duyuyorum.
Mas primeiro, tenho um fraquinho... por produtos de porco.
Böyle bir anda,... pişmanlıklarını ya da özlem duyacağın şeyleri düşünmekten kendini alamıyorsun.
Num momento como este, curiosamente começamos a pensar nas coisas que nos arrependamos, ou que podemos falhar.
Neden böyle bir özlem yasiyorum
Porque estou eu ansiosa?
"Sana göz koydugumdan beri kalbim özlem içinde"
O meu coração deseja-te desde que te viu.
Evet, özlem patlaması yaşanıyor burada.
- Sim. Tivemos muitas saudades!
Sahiden de kargaşa ve uyumsuzluğa mı özlem duyuyorsunuz?
Deseja mesmo o caos e a desarmonia?
Hiç bilmediğim Bir özlem
Um desejo Que nunca senti
Bir sancı, şiddetli bir gönül yarası en tarif edilemez saadetle birleşmiş bir özlem içime düştü. Ama neydi o?
Sentia dentro de mim um tormento... um ferimento a arder, um anseio... juntamente com a mais indescritível beatitude... mas o que seria?
Okuyor, özlem çekiyor ve düşlüyor.
Ele lê, ele anseia, e ele sonha.
Şarkı özlem yüklü.
Esta música é triste, Menina Morgan.
Ama ayırma her iki taraftada... tekrar bir arada olmak için umutsuz bir özlem bırakmış.
Mas a separação deixou nas duas partes o anseio de se juntarem
Sevgili, tatlı, komik, özlem dolu Brenda.
Obrigada. A nossa doce, engraçada e terna Brenda.
Yaşlı insanlar, git gide geçmişe özlem duyarlar. Aslına bakarsan, ortada buluşursunuz.
As pessoas mais velhas começam a recuar a certa altura, e... bem, provávelmente encontram-se a meio.
Ne kadar zaman özlem çekeceğini sanıyorsun?
Quanto tempo esperas mandriar?
Bajor'la ilgili en çok özlem duyduğum şeylerden biri.
É uma das coisas de que mais sinto falta de Bajor.
Görüyor musunuz... hepimizin içinde iyilik yapmak için... iyi olmak için bir özlem vardır.
Irão ver que dentro de cada um de nós há um desejo de fazer o bem de sermos bons.
Ama ayırma her iki taraftada... tekrar bir arada olmak için umutsuz bir özlem bırakmış.
Mas a separação deixou ambos os lados...
Bana Harika Çocuk'un sonunu getirecek anahtarı getir... ben de sana en çok özlem duyduğun şeyi vereyim.
Descobre o modo de derrotar o Sopro Maravilha e eu dou-te aquilo que mais desejas no cosmos inteiro :