Parçalanmış traduction Portugais
1,115 traduction parallèle
Uyluk atar damarı parçalanmış.
A artéria femoral dela foi cortada.
Dördüncü dönüşte parçalanmış sana doğru gelen bir araç var.
Há um acidente à saída da curva 4.
Parçalanmış mı?
Rachou?
O parçalanmış Tess.
Ele está dividido, Tess.
Devrelerden biri parçalanmış.
O circuito tampão desfez-se.
Şapkasını elinde tutuyor, ki bileği parçalanmış olsaydı bunu yapamazdı.
tem o chapéu na mão, impossível com o pulso esmigalhado.
O burada. Parçalanmış.
Ela está aqui aos bocados.
Burada parçalanmış her şey onarılabilir.
Nesta loja, tudo o que está avariado pode ser consertado.
Parçalanmış sabun gibi.
Parecem bocados de sabonete.
Polis sırtı bütün diğerleri gibi parçalanmış şekilde bulunan blusun kıza ait olduğunu belirtti,
A Polícia refere que a blusa da rapariga já foi identificada, rasgada nas costas, naquilo que se tornou já um sinistro cartão de visita.
Hayır. Ama burnu parçalanmış.
O nariz dele está partido.
Kafası parçalanmış.
Com a cabeça esmagada.
Parçalanmış.
Esmagado.
Kalbi parçalanmış.
O seu coração foi dilacerado fora.
Neticede, yedi genç kadının parçalanmış cesetleri sığ mezarlarda bulunmuş.
Foram identificados os corpos de sete jovens mulheres que foram encontrados em sepulturas rasas.
Tamamen parçalanmış.
Isto está completamente destruído.
Ana güç çekirdeği parçalanmış.
Seu núcleo principal se rompeu.
Hükümet parçalanmış.
O governo está dividido.
Sanki boğazları içerinden parçalanmış gibi.
É como se as suas gargantas tivessem sido esmagadas pelo interior.
Parçalanmış.
- Está rasgado.
Onun kayalıklarda parçalanmış vücudunu kendim kaldırdım.
Ergui o corpo quebrado dela das pedras eu mesmo.
Bay Moran, yüzü, parçalanmış.
Mr. Moran, a face, foi danificada.
Onu parçalanmış olarak istemiyorum.
Não o quero em pedaços.
Tanınmayacak şekilde parçalanmış ve kesilmiş.
Decompostos. Mutilados até ficar irreconhecíveis.
- Boğazı parçalanmış.
- Tinha a garganta rasgada.
Kurban öldürüldükten sonra parçalanmış olabilir.
A vítima pode ter sido mordida depois de ter sido morta.
Boşanma yoktur, parçalanmış aile yoktur. Sadece huzurlu ve mutlu aileler var.
Não há divórcio, nem lares desfeitos apenas beatitude conjugal tranquila.
Çamurdaki izler, parçalanmış deri, -... bir hayvan dişine sahip bir adam.
Pegadas na lama, o pedaço de pele, um homem com dentes de animal.
Korkuyla düğümlenmiş ve ihanetle parçalanmış kötü bir aileydi bu. Ancak kendi ülkenize hizmet ediyormuşçasına meşruluğunu zerre kadar sorgulamadan hizmet ederdiniz.
Como Al Pacino descobriu ao regressar da II Guerra Mundial, o filho tinha de seguir o caminho de crime do pai.
Geminin bir tarafı tamamen parçalanmış.
Uma das partes laterais desapareceu.
Motor egzozu da parçalanmış görünüyor.
Parece que também atingiu o motor.
Detektif Levesque'nin cesedi bulunmuş.. .. parçalanmış haldeymiş..
O corpo do Detective Levesque's foi encontrado... mutilado.
- Bunun kafatası parçalanmış.
- O crânio deste foi esmagado.
Adam parçalanmış.
Deste cabo dele.
Fakir ve parçalanmış bir aileden geliyorum.
Venho de um lar desfeito e somos pobres.
Çok fazla parçalanmış...
Ela foi um verdadeiro desafio.
Fakat doğrulanmayan bir habere göre... Yaşları arasındaki kadının... vücudu gaddarca parçalanmış.
Segundo informação não confirmada, a vítima, uma mulher entre os 25 e os 30 anos foi selvaticamente mutilada.
Çok şanslıymışsın. Bir ara, eyaletin güneyinde bulunan parçalanmış cesedin sen olduğunu sandık.
Pensámos que tinha sido morta e mutilada.
Bir adam parçalanmış.
Um deles foi estraçalhado.
Benim de en sevdiğim ressam, etrafında kimsenin anlamadığı hayallerle parçalanmış.
É o meu favorito, também, assolado por visões que mais ninguém entendia.
Babanın çığlıkları daha acı idi.. .. karnı açıkça parçalanmıştı.. .. ve bağırsakları dışına akmıştı.
Realmente, valeu a pena ouvir os gritos do teu pai quando o estômago dele foi aberto e os intestinos deitados na sarjeta.
Bunu arka taraftaki kalorifer dairesinde kesilip parçalanmış halde bulduk. Ve kızlardan biri, Patricia, bir pırlanta yüzük kaybetti... neyse ki bunu da bulduk.
- encontrámo-la retalhada na sala da caldeira, no pátio das traseiras - e uma das raparigas, a Patricia, perdeu o anel de diamantes, mas conseguimos recuperá-lo.
Spor sayfasında, parçalanmış kurabiyeler var.
Isto são bolachas esmagadas no caderno de desporto.
Bir tanesi ona doğru geldi. Parçalanmış kolları ile kucaklayamadı. Ve ona yardım edemedi.
Um deles aproxima-se dele... com seus destroçados braços abertos... mas ele, sem poder evitá-lo, afasta-se, assustado.
- Sadece bir kurban bulunabilmiş,... fakat kadının vücudu otopsi yapılamayacak kadar parçalanmış.
- Só uma foi encontrada. O corpo estava demasiado decomposto para viabilizar uma autópsia.
- Gördüğümüz her neyse parçalanmış değil. - Biliyorum.
- O que vimos não foi um corpo decomposto.
Final sınavınızdaki notunuz, parçalanmış bir domuz embriyosunu çiziminize göre verilecek.
No exame final, a nota vai basear-se no vosso diagrama de um embrião de porco dissecado.
- Kafatası parçalanmış.
- Tem uma fractura no crânio.
Parçalanmış gazete ihtiyaç duyulan besini ve gerekli mürekkepleri içeriyor.
Jornais desfeitos proporcionam nutrientes e tintas essenciais.
Hava taşıtı parçalanmış.
Avião desintegrado.
Şuradan parçalanmış.
Foi arrancada aqui.