English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ P ] / Pencere

Pencere traduction Portugais

2,179 traduction parallèle
Bize sadece zamanda küçük bir pencere açacak.
Isto vai dar-nos um tempo.
Pencere açıktı.
A janela estava aberta.
Kemerli pencere, renkli cam bir kilise olabilir.
Janela em forma de arco, vidro manchado, pode ser uma igreja.
Pencere mi, Mike?
Uma janela, Mike?
Eğer burada durmaya devam edeceksek bir pencere açabilir misiniz?
- Se vamos ficar, podes abrir a janela? Tenho nojo.
Pencere içeri doğru patlıyor, dışarı değil.
A janela rebenta para dentro do carro e não para fora.
Pencere ve kapı kollarında bir şey yok.
Ferrolhos nas janelas e portas.
- Pencere mi?
- A janela?
4. kat, 3. pencere.
Terceira janela. "
Sam? Çok fazla pencere var.
- São muitas janelas.
Bu binanın arkasına saklanıp, pencere ararım.
Posso esconder-me atrás deste edifício. Espero por uma aberta.
Bu pencere önü cumba olsun istemiştim.
Eu queria uma janela panorâmica com varanda.
Hayır, saksılı pencere.
Não, é uma janela em caixa.
Bir odadasın. Kapı yok, pencere yok. Dışarı nasıl çıkarsın?
Estás num quarto, sem portas nem janelas.
Bir odadasın. Kapı yok, pencere yok. Bir zincir testere ve masa var.
Estás num quarto, sem portas nem janelas.
Görüşüne bakılırsa, röntgenci kendine bir pencere açmış.
Parece que o observador arrombou a janela.
Pencere yok, kamera yok, kalabalık yok. Buluşmak için mükemmel bir yer.
- Sem janelas, câmaras, vazio, é o lugar perfeito para o encontro.
Pencere düşündüğümden yüksekmiş.
A janela era mais alta do que pensava.
Pencere de o kolonlar kadar eski görünüyor.
Essa janela parece tão velha quanto a coluna.
Kayar kapı pencere kadar etkili olmuyor.
As portas corrediças não tem o mesmo efeito que as janelas.
İkinci kattaki pencere.
A janela do segundo andar.
Açık bir pencere var ama ben yetişemiyorum.
Tenho uma janela aberta, mas não chego lá.
Latchmere'i ziyaret ettiği gün pencere kenarında uçak yolculuğu yapmış.
Ele morreu por azar. O dia em que visitou o Latchmere General, apanhou um voo que atravessa o país, num lugar à janela.
Açık pencere, veya taşın altına saklanmış bir anahtar- -
Uma janela aberta ou uma chave escondida numa pedra falsa.
Yedi yaşındaki bir çocuk biricik annesinin yanında oturabilsin diye pencere kenarı koltuğumu vermek zorunda kaldım.
Dei o meu lugar a um rapaz para se sentar perto da mãe.
Naylona sarılmış ve pencere oturağına saklanmış.
Estava envolvido em plástico e enfiado numa arca.
Her pencere, her oda, her çocuk, her sabah bu manzarayı görecek.
Todos os quartos, todas as crianças, têm esta visão todas as manhãs.
İyice sıkı giyinmelisin, Emma, genç dansçılardan biri pencere açmak gibi aklın almayacağı bir şey yaparsa diye.
Deve usar algo quente, Emma, no caso de alguns dos jovens dançarinos fazer algo notavelmente repreensível, como abrir uma janela.
Birileri bir pencere açsa iyi olur.
Deviam abrir as janelas!
Teneke kutu toplayacağım, pencere yıkayarak bozukluk kazanacağım.
Recolho latas ou ganho uns trocos a lavar janelas.
Pencere kenarındaki yatağı kaptım.
Fico com a cama à janela! - Como é que já te despiste?
On tane ağaç ev için yer var ve yatak odasının çatısında pencere var.
Tem espaço para, tipo, 10 casas de árvore. E o quarto tem uma janela no tecto.
Bir pencere mesela?
Uma janela?
Annesi bu çiçeği pencere önünde yetiştiriyor.
A mãe dela cultiva-os numa caixa no peitoril da janela.
Bay Alvarez pencere temizlikçisi olarak çalışıyordu.
O Sr. Alvanov estava a lavar janelas.
- Pencere temizlikçisi.
O lavador de janelas.
Adam yalan söylüyor, tamam mı? Pencere temizlikçisi yalan söylüyor, hepsi bu.
O lavador de janelas está a mentir.
Pencere temizlikçisini aklından çıkar ve bu işin peşini bırak.
Não penses no lavador de janelas e esquece-o.
Evdeki tek açık pencere buymuş yani buradan girip çıkmış.
Esta era a única janela aberta. Entrou e saiu por aqui.
Katilin kullandığı pencere arkadaki güvenlik kamerasının açısında değilmiş.
A janela que o assassino usou não tinha cobertura da câmara.
Abby'nin bulunduğu odada hiç pencere yok gibi.
Não é a casa dele. O lugar onde ela está parece que não tem nenhuma janela.
Eric pencere yok dedi.
Eric disse que não tem janelas.
Pencere açık.
A janela está aberta.
Pencere aralık.
A janela está aberta.
Pencere aralık.
- A janela está aberta.
Pencere aralıkmış.
A janela está aberta.
Lily, pencere aralıkmış.
- Lily, a janela está aberta.
Pencere meselesi nedir?
O que é a janela?
Onunla tanıştığım günden beri sadece üç kısa pencere şansım doğacak kadar yalnız kaldı.
Desde que a conheço, só esteve sozinha durante três breves janelas de oportunidade.
Pencere altlarında ayak izi de yok.
- Não vi marcas de arrombamento, nem pegadas junto às janelas.
- Açık pencere yok, değil mi?
Não há janelas abertas, pois não?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]