Perdido traduction Portugais
10,327 traduction parallèle
Tüm bu olanlardan sonra, Mary hala ona yardım ediyor olabilir mi? Evet.
Depois de tudo isto, será que a Maria ainda o ajudou? Por culpa ou afeto, apesar de ele estar perdido para ela.
Eğer sen ve leydilerin olmasaydı, birçok hayatı ve kocamın tahtını kaybedecektik.
Se não fosses tu e as tuas damas, nós teríamos perdido inúmeras vidas, e o meu marido a sua Coroa.
Hiçbir şey kaybedilmiş değil.
Nada está perdido.
Sinyal Kayboldu Sistemi Yeniden Başlatın
SINAL PERDIDO. REINICIAR O SISTEMA
Jack'ı kaçırmış olabilirim ama eski bir dosta rastladım. Daha doğrusu o bana rastladı...
Posso ter perdido o Jack, mas... encontrei um velho amigo, ou melhor ele encontrou-me.
Geçmiş olsun, evinizi kaybetmişsiniz.
Lamento que tenha perdido a sua casa.
Empire onun herşeyi. O olmadan kaybolmuş halde.
A Empire é tudo para ele, sem ela, ele está totalmente perdido.
İzi kayboldu. Yeniden bulunmaya çalışılıyor.
CONTACTO PERDIDO A TENTAR RELIGAR...
- Neyin eksik olduğunu anlamamı sağladı.
Fez-me lembrar o que eu tenho perdido. O que é?
Bu kiminse gelsin de alsın!
Quem quer que tenha perdido isto, venha aqui buscar!
Sadece bizimle buluşmak ve kaybedilen zamanı telafi etmek istedi.
Ela, apenas... nos queria conhecer, recuperar o tempo perdido.
Onu nasıl gözümden kaçırırım?
Como posso tê-la perdido de vista?
Kaçırdığım tüm fırsatlara gidip bakacağım.
Vou atrás de todas as coisas que tenho perdido.
- Elektriği çok artırsaydı seni kaybedebilirdik.
E se ele tivesse ligado a energia demasiado, - podíamos ter-te perdido.
Onları kaybettiğini söylemiştin.
Disse que os tinha perdido.
Buraya geldiğinde kaybolmuştun.
Quando chegou aqui, estava perdido.
- Russell'ın yanındaydım.
- O que queres dizer com "perdido"?
- O zaman sağda solda bırakma!
- Então, não o deixes por aí perdido.
Melekler cennetten Tanrının somut kanıtıyla inerken, senin imanını kaybetmen çok ironik bence.
É irónico que quando os anjos desceram do céu com provas concretas da existência de Deus, tu tenhas perdido a tua fé.
Zaman kaybı olduğunu biliyordum.
Eu sabia que ele era tempo perdido.
Sen resmen kaybolmuşsun.
És um caso perdido.
Teknik olarak NCIS'in yüzü olarak düşünülmediğin için yenilmiş sayılmazsın.
Tecnicamente, não podes ter perdido
Herkese işten atıldığımı hali hazırda iş aradığımı söyledim.
Contei a todos que tinha perdido o meu emprego, mas que andava activamente à procura de outro.
Eve döndüğümde, üç ayağı kaybettiğimi fark ettim.
Quando cheguei a casa, percebi que tinha perdido o meu tripé.
Ama kahya yardımcısısınız kayıp dünyanın anılarıyla dolu bir pozisyon.
Você é assistente de mordomo, um posto que é perfumado com memórias de um mundo perdido.
İşini kaybetmiş olabilir.
Pode ter perdido o emprego.
- Maalesef çayı kaçırdınız.
- Temo que tenha perdido o chá.
- Benimle kaybolduğu zaman hakkında hiç konuşmadı.
Ele nunca falou comigo sobre o tempo perdido.
Beni kaçırdıklarını bu kadar çabuk söyleyeceklerini sanmadım.
Pensava que não admitiriam ter-me perdido, assim tão cedo.
Ahbap bana kayıp gibi göründü.
Ele parece perdido cá para mim
Vali zararda.
"Governador perdido."
Geçen yıl bebeğinizle ilgili yaşadıklarınızdan sonra bacağını kaybetti.
Com tudo que se passou neste último ano contigo e o bebé, é como se ela tivesse perdido uma perna.
Teşekkürler. Bu sefer harbiden gittim sandım.
Obrigado, apensava que tinha me perdido.
- Seni kaybettiğimi düşündüm.
- Achei que te tinha perdido.
Yine mi kayboldun, Green?
INTERFONE Perdido de novo, Green?
Üşümüştüm ve tamamen kaybolmuştum.
Eu estava com frio e completamente perdido.
Ben olsaydım, ben de en çok kahveyi özlerdim sanırım...
Acho que teria perdido o melhor café se...
- Köpeğin kaybolduğunu bahsetmeyi unutmuşsunuz.
Esqueceu-se de mencionar que o seu cão esteve perdido a semana passada.
Ayrıca bu, New York'ta kaybolmuş biri için çok güzel bir senaryo.
E essa é uma pior hipótese adorável para alguém perdido e sozinho em Nova Iorque.
Hayatını değiştirecek olan Brad Honeycutt'la el sıkışma tecrübesini kaçırdığın için üzgünüm.
Lamento que tenhas perdido a oportunidade única de apertares a mão do Brad Honeycutt.
Seni kaybettiğimi sandım.
Julgava que te tinha perdido.
Ben sandım ki seni kaybettim.
Julguei que te tinha perdido.
Bay Callen'ın içinde bir parça hâlâ o koruyucu aile sisteminde kendine yuva arayan o genç çocuk olacak.
Há uma parte do Sr. Callen que sempre será aquele rapaz, perdido no sistema de adopção, à procura de um lar.
Odaklanmanı kaybettiğini söylediler.
Disseram que tinha perdido o foco.
- Ben çok uzun zaman önce kayboldum.
- Já estou perdido há muito tempo.
Doktor dünyada birini kaybeden sadece sen değilsin.
Doutor, não é a única pessoa a ter perdido alguém.
Ben umudumu kaybedene kadar bekleyeceksin, her şey kaybolacak ve kendini beğenmiş gülümsemenle günü kurtaracaksın.
Vais esperar até eu ter perdido a esperança, tudo estar perdido, e depois darás aquele pequeno sorrisoe e irás salvar o dia...
Daha önce kızdığım için üzgünüm.
Sim, eu só... Desculpa ter perdido a calma contigo mais cedo.
Bu elimi kaybettikten sonra bu elim oldukça hassaslaştı.
Depois de ter perdido esta mão, esta mão tornou-se "extra sensível".
Evimi kaybedebilirdim.
Podia ter perdido a minha casa.
Mike'a denetmiştim. O kırbaçlıysa benim yapacabileceğim bir şey yok.
Não posso fazer nada, se o rapaz está perdido.