English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ P ] / Prat

Prat traduction Portugais

207 traduction parallèle
Ama kullanmaktan vazgeçildi, çünkü kumaşı da yıpratıyordu.
E desistiram, porque destruía o tecido.
Yıpratıcı ve hüzünlü bir dünyada yaşıyoruz, ama güzellikler onu anlamlı kılıyor.
É um mundo estúpido e um mundo muito triste, mas a bondade pode torná-lo belo.
Borç almaksa, tutumluluk alışkanlığını yıpratır. Her şeyden önce de, kendine karşı dürüst ol. O zaman nasıl gece gündüze varırsa, sen de o kesinlikle aldatmaz olursun kimseyi.
Sobretudo, sê sempre verdadeiro para contigo mesmo, assim como o dia segue a noite, não sejas falso com ninguém.
Onu yıpratır.
Prejudicá-lo-ia.
Oo, Buttons, içim acılarla dolu, Sorun yumağı bir erkekle birlikte olmak beni yıpratıyor.
Buttons, sinto uma dor muito grande no meu íntimo... por ter um homem que ama mais a serradura do que a mim.
Kendini yıpratıp bitap düşmeni istemem. - Görülecek ufak bir hesabım var.
- Tenho um assunto a resolver.
Bir sonraki adım ya onu düzeltir ya da yıpratır.
A próxima fase é crucial.
Unutma ; çoraplarını kullanılamayacak kadar yıpratırsan daha sonra onaramazsın.
Esteja certo : os deixam tão destroçados que não podem mais remendar.
" Vücudu yıprat,..
" Destrua o corpo...
... ruhu yıprat, kalbi yıprat. "
"quebre o espírito... " parta o coração. "
Demokrasimiz vardı, evet,....... ama ilgili kişiler tarafından yıpratılmıştı.
Nós tínhamos uma democracia, sim. Mas estava arruinada por elementos internos.
Kendini çok yıpratıyorsun, Jerry.
Estás a dar cabo da saúde, Jerry.
Ve, içeri tıktığı suçlular yıpratıcı hikâyelerin kahramanları olabilirler dedi.
Disse que não podía dormir e estava a fumar muito e eh, pensava que este, esse criminoso, palavras suas, Podia fazer parte de um plano subversivo
Dünya mallannı toplamaya kalkma yoksa güveler ve toz onları yıpratır. Ve hırsızlar da gelir çalar.
É assim "Não se encham de tesouros na Terra, onde as traças e a ferrugem corrompem e onde os ladrões roubam."
"Siz sadece işinizi yapıyorsunuz" yıpratılmış bir cümle, değil mi?
Cumpre apenas o seu dever. A frase não é essa?
"Yıpratılmış cümle." Bunu sevdim. Eşiniz ve Bay Tindle bir süredir birliktelermiş.
A sua mulher e o Sr. Tindel tinham um relacionamento íntimo há algum tempo.
İnsanı yıpratır.
Tem o seu preço.
Bu yolculuk yıpratıyordur.
Esta viagem está a dar cabo dele.
Bir süre sonra insanı yıpratıyor.
- Quer dizer, ele é muito eloquente. Mas, depois de um tempo, cansa.
Sana gereken çok amaçlı pratık bır sütyen.
O que precisas é de um sutiã bonito, útil e para todas as ocasiões.
Zamanda yolcukuk yapmak, insanın kafasını biraz karıştırıyor ve sinirlerini yıpratıyor biraz da dengesini bozuyor.
Viajar pelo tempo pode ser um pouco desorientador, um pouco irritante, uma sacudidela no... equilíbrio.
Onu yalnızca yıllar sonra hayat tarafından yıpratılmış bir halde gördüm.
Só o conheci anos depois, já desgastado pela vida.
Ama beni gerçekten mi demekten daha... öteye sürersen takımı yıpratırım.
E não saberia dizer nada além de : "E tu?"
Onu yıpratıyorum.
Vou dar cabo dele.
Güç, gücü olmayanları yıpratır.
O poder desgasta aqueles que o não têm.
Söylemesi yıpratıcı bir şeydi.
Foi uma coisa abrasiva para dizer.
Sürekli seyahat etmek zorunda değiliz. Bu denli yıpratıcı bir hayata mecbur değiliz.
Trabalhar onde não tenha que viajar constantemente e passar penúrias.
Bu çok yıpratıcı olurdu, fakat seni gömebilirdim.
Teria sido difícil, mas eu ter-te-ia enterrado.
Daha yıpratıcı birşey olamaz.
Não se pode ser mais corrupto do que isso.
Bütün bu cömertlik beni yıpratıyor.
Esta benevolência toda desgasta-me.
- Beni yıpratıyorsun!
Está me destruindo.
Herkesi yıpratıyorum.
Estou destruindo a todos.
Çünkü, eğer hayatın bu kadar yorucu... ve yıpratıcı olduğuna inansaydım... bağışıklık sistemim de buna inanacaktı.
Porque se realmente acreditar que a vida é... tão devastadora, tão destrutiva... Receio que o meu sistema Imunitário também acredite.
- Kendini çok yıpratıyorsun dostum.
- Estás numas autêntica roda-viva.
Ne borç ver ne de borç al çünkü borç vermek, çok kez hem paranı yitirmektir, hem dostunu. Borç almaksa, tutumluluk alışkanlığını yıpratır.
Não emprestes nem tomes emprestado... pois quem empresta perde o objeto e o amigo... e o que é emprestado jamais volta melhor.
İşimin ne kadar yıpratıcı olduğunu bilemezsiniz.
Nem queira saber a pressão do meu trabalho.
Kalkıştığı işin gerilimi, uzun çalışma saatleri... ve sonucun belirsizliği onu çok yıpratıyordu.
A tensão do lugar que ocupava, as horas de trabalho e a incerteza do desfecho, tiveram um enorme peso sobre ele.
Aptalca, yıpratıcı ve insani bir tepki.
É uma parvoíce, é destrutivo, é humano.
Her fırsatta, sana karşı koyuyorum ve bu karşı koyuşlarım, her seferinde seni yıpratıyor.
Estou lutando com você com cada pedaço de força que eu tenho e isso o está cansando.
Yoksa büyük ve yıpratıcı iç savaş korkumuz yüzünden mi hiç gerekmediği halde basit bir davayı simgeselleştirdik? Şimdi gözümüzün önünde bir dağ kadar büyük ve dimdik duran gerçeği gözardı ettirecek.
Ou será que foi o nosso incomensurável medo da guerra civil que nos levou a carregar de simbolismo um processo que não o devia ter, e é por esse motivo que desprezamos a verdade, mesmo que se eleve perante nós, orgulhosa como uma montanha?
Ama onun emrinde çalışmak duygusal olarak beni yıpratıyor.
Mas trabalhar por ele está a afectar-me emocionalmente.
Doktoru bu resimden bahsedecek. Akciğerlerinin sigaradaki karsinojenler tarafından yıpratıldığını gösterecek.
O médico vai falar sobre esta fotografia, que mostra os pulmões dela, corroídos pelo tabaco.
- Evet, daha az yıpratıyor.
- É, a manutenção é mais barata.
Yıpratıcı bir normal beysketbol sezonunun ardından şimdi play-off'ların 9. ayındayız.
Após a cansativa temporada normal de basequet, estamos agora no 9 ° mês dos finais.
Boşuna kendini yıpratıyorsun. Onun geçmişte kaldığını biliyorsun.
Vá lá, estás a martirizar-te por nada.
Bu çok yıpratıcı.
É intenso.
Kendine Prat diyor.
Diz que o seu nome é "Prat".
Ama güvensizlik çok yıpratıcıdır.
Mas a desconfiança é tão exaustiva...
O tiyatro için kendini çok yıpratıyor.
O teatro esgota-o.
- Prat'ta mı?
- Aqui no Pratt's?
Kendini fazla yıpratıyorsun.
Vais precisar de retemperar forças para o que te espera.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]