Radikal traduction Portugais
904 traduction parallèle
Büyük Radikal ferman buyurur, siyahlar beyazlarla tam bir eşitliğe sahip olacaklardır.
O grande Radical emite seu decreto pelo que os negros conseguirão igualdade total com os brancos.
Babasının radikal politikasına karşı oğulun itirazı.
O alegação por escrito do filho contra a política radical de seu pai.
Böyle radikal konuşmaları dinlemeyi reddediyorum.
Recuso-me a dar atenção a essa conversa extrema.
- Doğru. - Gerçekten de biraz radikal.
O Rupert é um radical.
Şu radikal de olamaz. Yıllardır grev hattında değil.
INJUSTO Não pode ser o radical... ela não vai a um protesto há anos.
Evet. Kırmalara ve onların radikal fikirlerine ihtiyacımız yok.
Não precisamos de nenhum vira-latas de idéias radicais.
- Radikal gruplar hep vardır- -
- Os lunáticos...
Lawson öyle mi? Genç bir radikal.
Então Lawson é isso?
Roosevelt'in radikal olmayan dostları da vardı değil mi?
Roosevelt tinha alguns amigos que não eram radicais, não?
Davranışlarınızda radikal bir değişim olmak zorunda.
Deve haver uma mudança radical de atitude.
Rotamızı yine radikal bir şekilde değiştirebiliriz.
É provável que façamos outra alteração de rota radical.
- Radikal ama doğru.
Mas foi um palpite certeiro.
Öyle olsa bile, etrafta insanların radikal olmaya başladığımızı... düşünmelerini sağlayacak bir şeye başlamak istemem.
Mesmo assim, não quero começar algo que faça as pessoas pensarem que estamos ficando radicais por aqui.
Medusan duyu sistemleri bize kıyasla radikal derecede farklı.
O sistema sensorial medusano é radicalmente diferente do nosso.
Senin anlattığın şekildeki radikal bir cihaz hatası fark edilmedi mi?
Diz-me que uma tal avaria instrumental vos passou despercebida?
Sen, beni dinle, molotof kokteyli petrol ve kerosenin karışımıdır, radikal beyaz adam ise gevezeliğin ve bokun.
Um Cocktail Molotov é uma mistura de gasolina e querosene. Um radical branco é uma mistura de treta e conversa.
Aşırı çevreci radikal bir grup,
O extremamente radical grupo ambientalista,
Ne yaparsak yapalım oldukça radikal olacaktır.
Oh, uma acção dessas seria demasiado drástica.
Bir radikal.
- Um radical! - Suma daqui.
- O radikal biri.
- Amam? - Que horror.
Ve bunların hepsi radikal yeni teknikler sayesinde... - ki bunları bize bu genç adam öğretti -... mümkün olabiliyor.
e tudo isto graças às novas técnicas que este rapaz... nos ensinou.
Ünlü radikal işçi, bolşevik casusu Koca Bill Shelly suç ortaklarıyla birlikte Shelby Hapishanesi'nden kaçtı. - Bir nöbetçiyi yaraladılar.
"O notório radical e espião comunista, Big Bill Shelly, com o apoio dos seus confederados desesperados, fugiu da Prisão de Shelby County, após atacar um guarda."
Sokaktan aşağı dolaşıyorlar ikişer ikişer
Messias ( 37.3 % ) nOBeLium ( 13.0 % ) jamc ( 8.3 % ) craftlord ( 7.1 % ), Radikal ( 5.7 % ), _ HC _ ( 4.3 % ) figueirem ( 4.1 % ), Gornidah ( 3.5 % ), bruness ( 2.5 % ) Durvas ( 2.3 % ), Dharkblak ( 2.2 % ), Tarantula ( 1.9 % )
elele tutuşuyorlar. Eskiden bizim gülümsediğimiz gibi gülümsüyorlar.
craftlord ( 7.1 % ), Radikal ( 5.7 % ), _ HC _ ( 4.3 % ) figueirem ( 4.1 % ), Gornidah ( 3.5 % ), bruness ( 2.5 % ) Durvas ( 2.3 % ), Dharkblak ( 2.2 % ), Tarantula ( 1.9 % ) nina ( 1.5 % ), Thorgal ( 1.5 % ), joazito ( 1.1 % ) khutmah ( 1.0 % ), Caladinho ( 0.8 % ), Taranto ( 0.5 % ) jacerda ( 0.3 % ), PortisheadKas ( 0.2 % ), Limbo ( 0.2 % )
Mançurya'nın tümünün işgali konusunda kararsızlık yaşayan Japon siyasetçilerden önce davranan kimi radikal subaylar, harekete geçerek Mançurya'nın işgaline başladı [2].
Impacientes que os políticos em Tóquio não vissem a necessidade premente de controlar a Manchúria, em 1931, um grupo de extremistas infiltrou-se nas guarnições japonesas na área e "persuadiu-os" a controlar o frágil exército da Manchúria.
İnsanın radikal Marksizmle yeniden yaratılışının sembolü.
O símbolo da regeneração do homem através do marxismo radical.
Bir insanın böyle radikal bir adaptasyonu yapabilmesi milyarlarca yıl alır!
O ser humano precisa de milhares de milhões de anos para uma adaptação tão radical.
Nasıl söylesem? Radikal bir grup, Achebe adında biri.
Como direi... uma organização um tanto radical, liderada por Achebe.
# Radikal sorunlar, radikal çözümler gerektirir.
As desordens violentas requerem remédios violentos.
Komünist Parti günümüzde devrimin gerçekleşmesi için en gerekli politikanın radikal ve demokratik hareketlerin birleşmesi olduğunu düşünüyor.
O partido comunista acredita que a maior pressão política actualmente necessária, é a consolidação dos revoluionários radicais e dos movimentos democráticos.
Bu vakada, radikal bir plastik cerrahi tekniği uyguluyoruz yetersiz tıbbi donanımımız sebebiyle.
Mas neste caso usaremos uma técnica de cirurgia plástica radical para compensar a falta de instrumentos avançados.
Çağımızda Katolik Kilisesi'nin kötülük tanımlaması radikal bir biçimde değişti.
O conceito de mal da Igreja Católica sofreu uma mudança radical neste século.
Ama olası bir radikal reformu herkesin arzuladığını bilmelisin.
Compreenda que há uma grande necessidade de reformas radicais.
Hayal gücünün ötesinde egzotik yaşam formları barındıran radikal ve farklı dünyalar var mı?
Haverá aí espécies de mundos radicalmente diferentes, formas de vida exóticas e inimagináveis?
Sanki tüm medeniyet kasten radikal bir beyin ameliyatına girdi... tüm anıları... keşifleri, fikirleri ve tutkuları.. geri dönemez şekilde silindi..
Foi como se a civilização inteira tivesse efetuado, uma espécie de auto-lobotomia radical, e que a maioria das suas memórias, descobertas, idéias e paixões, fossem varridas e extintas para sempre.
Radikal sağcılar güçlü bir lider, radikal solcular barış istiyor.
" A ultra-direita quer um homem forte, a extrema esquerda, paz.
Amerika'da radikal bir eylemden korkuyorlardı.
Um movimento radical nos EUA. Tinham medo.
Liberal mi yoksa radikal mi?
Liberal ou radical?
Sayın kongre üyesi, oğlum radikal olamayacak kadar renksiz biridir.
Congressista, o meu filho é muito desligado para ser um radical.
Radikal bir siyasi grubun kurucuşlarındanmış. Ve üç tutuklanması var.
Foi fundador de um grupo político radical e foi detido três vezes.
Konuşmam eski topraklar için biraz radikal olabilir.
O meu discurso pode ser algo radical para os da velha guarda.
Çok fazla serbest radikal alıyorsun, senin problemin bu.
Muitos radicais livres, esse é o seu problema.
- Serbest radikal, efendim?
- Radicais livres, senhor?
Batı Teksas bunu yapanın Çin olduğunu duymuş Güney Amerika ise bunun bir çeşit radikal kurtuluş örgütünün işi olduğunu söylüyor.
O Oeste do Texas ouviu que foram os Chineses, A América do Sul ouviu que foi alguma organização de libertação radical.
- Gerçekten radikal.
É tão radical.
Babası radikal biriydi. İyi bir insan bence.
O pai é um pouco radical mas bom coração.
Radikal Kara Panter grubu mu?
São os radicais Panteras Negras?
- Radikal bir tahmindi, efendim.
Foi um palpite.
Radikal Cemiyet'e bağlı olan 25 öğrenci ve 6 profesör, bugün tutuklandılar.
Os distúrbios ao pé da cantina mobilizaram mais de 200 agentes das várias autoridade. Foram presos 25 estudantes e 3 professores que se julga serem militantes de uma organização.
Sonra radikal değişiklikler yapmaya başladı.
Ela chegou e começou a fazer alterações em todos os lados.
Radikal.
Que pinta!