English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ R ] / Ruhsat

Ruhsat traduction Portugais

1,521 traduction parallèle
Ruhsatınızı görebilir miyim acaba?
Gostaria de ver a sua licença.
- Oyun oynatma ruhsatınızı.
- A sua licença de jogo.
Ruhsatı geçerli olsa iyi olur.
É bom que a licença seja actual.
Bir ay sonra, klasik bir ehliyet - ruhsat kontrolü için arabasını kenara çekmesi söylendi,... ve o da iki iyi polisi vurdu.
Passado um mês mandaram-no encostar por uma infracção de trânsito, e ele matou dois polícias.
Doğru mu? Buraya bir ay kadar önce geldin ve bize içecek ruhsatı izni verdin.
Veio cá, há cerca de um mês, e cedeu-nos uma licença.
Bu çok salakça. Postamı açtım ve içki ruhsatımızın iptal edildiğini gördüm.
Abri o correio... e vi que a licença para vender bebidas estava suspensa.
- Evet, ruhsatınız iptal edilmiş.
- A sua licença foi suspensa.
İçecek ruhsatı olmadan, bu yer hiçbir şey kazanamaz.
Sem uma licença para vender bebidas, este lugar nunca dará lucro.
Üzgünüm Bay Cohen, ancak geçici ruhsatınızın belge işlemleri yeni gelen delegenin masasına konmadan önce sonlandırıldı.
Lamento, mas a sua licença temporária foi emitida antes da sua ficha ir parar à mesa do novo comissário. - E depois?
- Ben de öyle sanıyordum. İçki ruhsatıyla ilgili olan karışıklığı biliyor musun?
Sabes aquela confusão com a licença das bebidas?
Bu ruhsat olmadan, açılışın bir anlamı yok.
Sem essa licença, nem vale a pena abrir.
- İçki ruhsatı olmadan asla karnımız doymaz.
Sem licença para vender álcool, em pouco tempo, estaremos falidos.
Sarhoş olduğunu duydum ki bu içki ruhsatını alma hevesime bir sekte daha vurdu.
Ouvi dizer que ele estava a beber o que o nos faz menos inspirados a ir atrás da nossa licença.
Gidip, içki ruhsatındaki engeli öğrenmeliyim.
Tenho de ver o que se passa com a licença para vender álcool.
Ruhsat yok. Açılış yok. Restoran yok.
Sem licença, não há inauguração, não há restaurante.
Sorun şu ki, içki ruhsatı almayı beceremedik.
O problema é que nós não conseguimos uma licença de licores.
Ruhsat ofisindekileri. Sendikanın adamlarını.
Os tipos do gabinete das licenças, os tipos do sindicato...
Ehliyet ve ruhsatını ver.
Dá-me a tua carta e documentos.
Ayrıca, hayvan doldurma eskiden hobimdi. Eyalet ruhsatımı elimden alana kadar.
E mais, a taxidermia costumava ser tipo um hobby meu, sabes, até o estado tirar-me a licença.
Ehliyet ve ruhsat.
Carta de condução e livrete.
Emlakçı ruhsatımı kaybedeyim mi istiyorsun?
Queres que perca a minha licença de agente imobiliária?
Yoksa emlakçi ruhsatımı alırlar.
Posso perder a minha licença de agente imobiliária.
Ruhsatımızı kaybedebiliriz.
Podemos perder a nossa licença.
İdare çok meşgul. Arkadaşlarına inşaat ruhsatı dağıtmakla meşguller.
A Administração também anda ocupada, a dar empreitadas de construção não competitivas a amigos.
Ehliyet ve ruhsat.
Carta e livrete.
Bayan Cancun'un dediğine göre Yedinci Peçe gevşek bir kimlik politikası olmasına rağmen içki ruhsatını kaybetmemenin bir yolunu bulmuş.
A Cancun diz que o Sétimo Véu Tem uma maneira interessante, de manter a licença de venda de álcool, apesar da falta de controlo na idade dos seus clientes.
Loretta Cancun, Yedinci Peçe'nin içki ruhsatını enteresan bir şekilde koruduğunu söylüyordu.
A Loretta Cancun diz que o Sétimo Véu tem uma maneira interessante de manter a licença de álcool.
Müşterinin usulüne uygun şekilde fatura ve ruhsat aldığını söyle.
O cliente tinha a factura e todos os papéis em ordem.
Aydınlatma ruhsatını aldın, değil mi? O geldi.
Já tens o "franchise" das lâmpadas, certo?
Bu Shogunate'nin ruhsatı.
[O Selo Escarlate.] É o... Selo Escarlate do Shogunato!
Meraklanma, ruhsatı benim üzerime değil.
Não te preocupes. Não estou com o slip cor-de-rosa.
... kendine bir içki ruhsatı alsın ya da kendini becersin.
Diz à mulher para obter uma licença de venda de bebidas ou vai-te catar!
- Ehliyet ve ruhsat. - Defol.
- Carta e documentos.
Lütfen ehliyet ve ruhsatınızı verin.
Por favor, mostre-me a carta e os documentos.
Afedersin ama, öğrenme ruhsatımı gelecek hafta alıyorum ve...
Desculpa, tiro a carta provisória para a semana e...
Bir shotgun'ınız var mı, ya da ruhsatınız?
Possui ou tem acesso a uma caçadeira?
- Ehliyet ve ruhsat lütfen?
- Licença e registro.
Ehliyet ve ruhsat.
Licença e registro?
Şu silah. Silah ruhsatın var mı?
- Tem permissão para levar a arma?
Komplo kurulduğu için hapse girdi. Çalışma ruhsatı da iptal edildi.
Acusaram-no de conspiração, revogaram-lhe a licença...
Ama sakin olmalısın. Buranın içki ruhsatı var.
Aqui têm permissão para vender licor.
Mitzi, ruhsatı alırsam, kendi müşterilerim olacağını söyledi.
A Mitzi diz que me dá uma cadeira se eu tirar a licença, para eu formar clientela.
Peşimdeler ahbap. Ruhsatım iptal edilmişti.
Estão atrás de mim e tenho a carta suspensa.
Henüz paintball ruhsatımız yok fakat arkadaşlar üzerinde çalışıyorlar
Não existe um lugar para praticarmos paintball ainda, mas estamos trabalhando nisso
Ruhsatın olduğunu sanmıyorum, değil mi?
Não deve ter registro dela, não é?
Bu yüzden mi tabanca ruhsatı için başvurdun?
Foi por isso que pediu uma licença de porte de arma?
Bu yüzden mi tabanca ruhsatı için başvurdun?
É por isso que solicitou porte de armas?
Bu yüzden ben de barmen ruhsatı almaya karar verdim.
Então, decidi pedir uma licença para empregado de bar.
İçki Yönetim Kurulu, içki ruhsatımızı geri alıyor. - Alamazlar.
- Não pode ser.
- Eğer onu bırakırsan, ruhsatı vereceklerdir.
- Se ele sair, dão-te a licença.
İyi günler Bayan Roby.Ehliyet ve ruhsat yanınızda mı?
Só para que saibas, queria ter-te dito, mas a Charlene não queria magoar-te. É bom.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]