Saatler traduction Portugais
2,187 traduction parallèle
Saatler önce evde olmalıydı.
- Ela devia estar em casa há horas.
Tam da kadeh kaldırmaya geç kaldığın için sana kızgın olduğum saatler.
Foi exactamente a essa hora que fiquei furiosa contigo por teres falhado o brinde.
Saatler oldu.
Já passaram horas.
Maya, eğer bana dürüst olsaydın saatler sürmezdi.
Se tivesses sido honesta comigo, não teria demorado horas.
Güneşin doğmasına saatler var.
Ainda faltam horas para o nascer do sol.
Uzun saatler boyunca sizi izlemenin hazzını benden iyi kim bilebilir?
Tendo tido a alegria de a observar tantas horas, quem a conhece melhor do que eu?
Elektriği kesip, iletişim kurmak için bağlantı sağlayacaklarmış. Bu saatler sürer.
Desligar a energia, depois abrir uma linha de comunicação.
Yani, hala ressam veya pasta aşçısı ya da resimleri magazinlerin kapaklarında çıkan ve çok güzel eski saatler satan bir antika mağazasının sahibi olmanın hayalini kurabilirsin.
Ainda podes sonhar ser pintora ou pasteleira. Ou dona de uma loja de antiguidades em Paris que vende relógios lindos e que aparece na capa das revistas.
Sadece, saatler boyu eğlence.
Só horas de prazer.
Evet, eminim ki bu geceyi geciktirmemek için uzun saatler çalışıyorsundur.
Imagino que tem trabalhado muitas horas, pela noite dentro.
Haydi ama, Bones, saatler oldu. Bir şeyler yemelisin artık.
Vá lá, estás de volta disso há horas.
İstediğin saatler, istediğin gibi gelip çalışabileceksin. Kotayı doldurduğun sürece tabii.
Escolheria o seu horário, claro, entrava e saía quando desejasse desde que a cota seja metanfetaminas.
Saatler sürebilir ama onu görebileceğiniz en kısa zamanda size haber veririz.
Pode demorar horas. Mas nós avisamos assim que o puderem visitar.
38 yaşındaki üniteryen papazın naaşı dün geceki ölümünün üzerinden sadece saatler sonra yakıldı.
O corpo de um ministro Unitário de 38 anos foi cremado horas depois da sua morte, ontem à noite.
- Saatler önce yattığını sanmıştım. - Lynch için bir not yazıyordum.
Achei que se tinha ido deitar há horas.
İşe geç geliyor uzun saatler boyunca ortada görünmüyorsun.
Tens chegado tarde, de vez em quando desapareces...
Dolabında, siyah noktalı botunun içinde, holdeki dolapta duran ceketin sol cebinde, ve banyo çekmecesinde çok şık mücevherler var... yaka düğmeleri, saatler...
No armário, nas botas pretas pontiagudas. No bolso esquerdo do casaco de Inverno no armário da entrada. E ele tem umas belas jóias na gaveta da casa de banho dele.
Tanrım. Saatler önce evde olmalıydım.
Meu Deus, já devia estar em casa há horas.
Hatırlıyorum da, bir yılbaşı gecesi saatler 12'yi vurduğunda bana beşlik çakmıştı.
Uma vez, numa festa de fim de ano, à meia-noite, deu-me "mais cinco". Há dois problemas com isso :
Saatler, büyüleyici.
Os seus relógios... deslumbrantes.
Özel Birlik 232 saatler önce buradaydı.
A Força Operacional 232 chegou aqui há horas atrás.
Sanırım Will ile uzun saatler beraber çalışıyorsunuz.
Acho que você está passando muitas horas com o Will.
Saatler sonra geri döndü.
Horas mais tarde ela regressou...
İmkânsızı keşfetme yolunda harcadığımız saatler hatırına küçük bir teşekkür hediyem olacak.
"pelas muitas horas a explorar o possivel, " um pequeno obrigado.
Gizli mesaj bulmak için Beatles albümlerini tersten dinleyerek saatler geçirirdim.
Lembro-me das horas alucinantes que passei a ouvir Beatles ao contrário enquanto procurava mensagens secretas.
Park, gece işleri için çok tehlikelidir. Son görevi de saatler öncesinde bitmiş olmalıydı.
O parque é perigoso demais à noite, e a última missão dele devia ter terminado umas horas antes.
Aksi halde aşağıya gelmesi saatler alıyor.
De outra forma, ele demora uma eternidade para descer.
Saatler sonra salonda kimse olmaz mı?
Ninguém esteve na arena fora de horas?
Hayatımdan o saatler silinmişti.
Foram horas da minha vida que desapareceram.
Faturalanabilir saatler Alicia.
Horas cobradas, Alicia.
- Faturalanabilir saatler. - Sağ ol Kalinda.
Obrigada, Kalinda.
Durmadan konuşarak saatler geçirebilirim.
Consigo passar horas a divagar.
Onu kavramış hiçbir sinyal yok. Onları bulmak saatler alabilir.
Sem um sinal para seguir, poderemos demorar horas.
Hayır, hayır, bu saatler sürer.
Não. Isso iria demorar horas.
Pekala, sorularınız almadan önce hepinizin bildiği gibi, bu gibi davalarda ilk saatler çok önemlidir. Yani basının yardımı sayesinde Teresa'nın yüzünü halka unutturmayın.
Certo, antes de responder perguntas, como sabem, as primeiras horas são cruciais em casos assim, por isso peço à mídia que mantenha o rosto de Teresa à vista do público.
Saatler sonra, ölür.
Horas depois, morre.
Kalabalık saatler değil.
Não foi em hora de ponta.
Bu saatler hatta yıllar alabilir.
Pode levar horas... ou anos.
Saatler ilerledikçe, birinin Şey'i alıp eve götürme ihtimali giderek azalıyordu.
Com o passar das horas, parecia cada vez mais evidente que ninguém viria buscá-la.
Para saatler içinde aktarılır.
O dinheiro será creditado em poucas horas.
Orada çalışmaya yeni başlamıştım. Olaydan saatler önce oradan ayrılmıştık.
Trabalhava lá há pouco tempo e saímos horas antes daquilo acontecer.
Bazen insanların çıkması saatler sürüyor.
Algumas pessoas demoram horas para encontrar a saída.
Bu da saatler sürebilir.
Pode levar horas.
Kasetlerdeki saatler kovulduğu gün başlayıp öldüğü gün bitiyor.
A gravação começa no dia em que ela foi despedida e termina no dia que ela morreu.
Onun, saatler boyunca hayranlıkla sana bakıp durduğunu gördüm.
Vi-o a olhar-te durante horas em total reverência.
Enfeksiyon için tedavi verirsek ve yanılıyorsak saatler içinde ölür.
Se tratarmos para infecção e estivermos errados, ela deve estar morta numas horas.
- Saatler.
Horas e horas.
Aynı gün, ilerleyen saatler...
Depois deste dia
Saatler içinde.
- No espaço de horas.
Saatler geçtiği halde hiçbir şey olmadı.
" Passou mais de uma hora e nada aconteceu.
Barda mutlu saatler.
É happy hour na tasca.