Sadık traduction Portugais
5,245 traduction parallèle
Evely'in yakın çevresinde sadık kişilere sahibim.
Tenho pessoas que me são leais, no círculo íntimo da Evelyn.
Bir görev üzerindeyiz. Göreve sadık kalmalıyız.
Estamos numa missão, vamos concentrarmo-nos nela.
O bunu biliyordu, ama o çocuğumun babası ve ben ona hep sadık oldum.
E ele sabia disso, mas ele era o pai do meu filho e eu era-lhe fiel.
İfademe sadık kalıyorum.
Sustento as minhas afirmações.
Ama diğerleri çok sadık olacak.
Mas o restante vai-te ser bem leal.
Plana sadık kalın tamam mı?
- Mantemos o plano, ok?
Bay Bohannon'ın borcuna sadık kalacağına eminim.
De certeza que o Sr. Bohannon é de confiança.
Seni buraya Frank'in getirdiğini biliyorum. Ayrıca ona sadık olduğunu da.
Sei que o Frank a trouxe para cá, e sei que você lhe é leal.
Olmanız gerektiği gibi yalnızca sadık İngiliz tebaası olarak davransaydınız sizleri mecbur bırakmaktan çok daha memnum oldurdum.
Eu ficaria mais que feliz em obsequiar, Senhor, se apenas vocês se comportassem como os leais súbditos britânicos que são supostos ser.
Korumasında yalnızca ona sadık 200 çalışanı var.
Tem 200 oficiais na Guarda de Elite, leais apenas a ele.
En önemlisi de sadık.
E mais importante : Leal.
Helena'daki yönetimin değişme zamanı geldi. Ve senin de bildiğin gibi Arika'nın tanıdığı bir çok sadık Helena'lı var.
Está na hora de mudar a liderança em Helena e, como sabes, Arika tem muitos apoiantes na terra natal.
Doğru olsaydı, ondan ülkesine sadık olmasını beklerdik.
Se fosse verdade, esperaríamos que ele fosse fiel ao seu país.
Plana sadık kalırsa, Tully sonunda... -... Lin'i öldürmesini ayarlar.
Se ele continuar o plano, o Tully irá prepará-lo para finalmente matar o Lin.
Sonuna kadar sadık kaldın.
Leal até ao fim.
Bakın kim gelmiş, Michael'ın sadık yüzbaşısı.
Olha quem está aqui, a tenente leal do Miguel.
Benim de bu işe karıştığımı Claire'e söyleyebilirdin ama sadık biri olduğun için söylemedin.
Podias ter dito à Claire que estava envolvido, mas não o fizeste porque és leal.
Beni işe aldığında, sana sadık olacağıma yemin etmiştim ve eğer şimdi sadık olamıyorsam, hiç olmamışım demektir.
Quando me aceitaste, jurei ser-te leal. E se não for leal agora, então nunca o fui.
Hep böyle sadık biriydi.
Ele era mesmo leal.
- Adamlarımıza sadık olduğumuz mu?
Não confias nas nossas pessoas?
Auggie her zaman sadık bir denetmen oldu.
O Auggie tem sido um controlador leal.
Sevdiğimiz sadık arkadaşlarımız. Mona bu gece burada olmalıydı.
A Mona devia de estar aqui hoje.
Ben hiç Hydra'ya sadık olmadım.
- Não. Nunca fui fiel à HYDRA.
Sen sadık birisin Donna.
És um amor como sempre, Donna.
- Öyle mi? Bunun yerine odaklanıp plana sadık kalmayı dene.
Bem, então mantêm-te focado e segue o plano.
Bir kere çıkarsız, güzel, dürüst, sadık.
Ela é bonita, honesta e fiel.
Sen iki sene boyunca, hayatta olmayan birisine sadık yaşadın.
Foste fiel durante dois anos a alguém que não está vivo.
Akortsuz destek şarkıcısı ve sadık bir eş.
Cantora de fundo reserva e esposa fiel.
Planıma sadık kalıp sabredeceğim.
Vou fingir-me leal e demorar o tempo necessário.
Hepimize, sadık soylularınıza, sizin hükmünüz altında hala güvende olduğumuzun teminatını verin.
Assegurai-nos a todos... À vossa leal nobreza, que ainda estamos a salvo sob o vosso governo.
Sadık ve itaatkardı ve önünde koskoca bir hayatı vardı.
Era leal e obediente, e tinha a vida toda pela frente.
Sana sadık olduğumu bilmelisin.
Devíeis saber que sou leal a vós.
Eğer bana sadık kalsaydın, Eduard hala yaşıyor olacaktı. Bunların hiç birisi olmayacaktı. Sen...
Se tivesses permanecido leal a mim, o Eduard ainda estaria vivo, nada disto teria acontecido.
Sevgili liderlerini tahtına kavuşturmak için elinden geleni ardına koymayan sadık vatandaşlarımın sevgisi beni çok duygulandırdı.
Estou comovido com o amor de meus dedicados compatriotas que trabalharam duro para colocarem o seu amado líder no trono.
Onun için çalıştığımı biliyorlardı ama ona sadık kaldım, adını bu işlerden uzak tuttum.
Nicky e Richard... Sabiam que trabalhava para ele, mas não falei no nome dele. Mantive-me leal.
Şu an ekibinin ihtiyacı olan şey onun görevine sadık bir lider olması.
Mas, de momento, a equipa precisa dele concentrado e pronto para liderar.
- Hayır, gerçeğe olabildiğince sadık kalıyoruz.
Não, ficamos tão perto da verdade quanto for possível.
Plana sadık kal.
Cumpre só o plano.
Tamam sizin suçunuza sadık kalalım.
Está bem, vamos cometer o seu crime.
Başkan Cooper'in düzenlenmesini istediği... cenaze planlarına sadık kaldık. Fakat açıkta kalan bir kaç husus var.
Eu mantive-me aos pedidos que o Presidente fez no plano do seu funeral, mas temos coisas que ele deixou em aberto.
Sadık biri.
Um leal.
Herkes kime sadık olduğunu gösterdiğine göre silahlarımızı indirelim mi?
Agora que estamos todos a agir em boa-fé, que tal abaixarmos as armas?
Başka kimse ülkesine sadık değil, ben neden olayım ki?
Já ninguém tem lealdade pela terra natal. Porque havia eu de ter?
Plana sadık kalın.
Mantenham o plano.
O insanlar benim sadık tebaamdır ve uygun gördüğüm şekilde İmparatorluğa hizmet ederler.
Aquelas pessoas são meus súbditos leais, e contribuem com o Império onde achar que elas devem.
Ben hep iyi ve sadık bir arkadaş oldum peki ya sen?
Tenho sido uma boa e leal amiga, e, tu, o que foste?
Ve Amien Dük'ü iyi ve sadık bir adamdır.
E o Duque de Amiens é um bom e leal homem.
Dikkat edin. Skull'un bazı sadık HYDRA'lıları Bir S.H.I.E.L.D. cephanesini ele geçirdi.
Atenção, alguns seguidores da HIDRA do círculo de amigos do Caveira tomaram um paiol da SHIELD
Sözümüze sadık kalacağız.
Vamos manter a nossa promessa.
- Plana sadık kalalım.
Vamos manter o plano.
Hadi. Plana sadık kalmalıydın.
Vamos.