Satıyorum traduction Portugais
1,529 traduction parallèle
Satıyorum.
- Vai uma.
Dokuza satıyorum. - 10.000 dolar.
Por nove, vão duas.
Satıyorum.
Dou-te uma.
Satıyorum.
Dou-te duas.
Satıyorum, satıyorum...
Vai uma... Vai duas...
Satıyorum.
- Está à venda.
Ruhumu satıyorum.
- Estou a vender a minha alma.
Satıyorum, satıyorum.
Vai uma, vão duas.
Satıyorum...
E vai uma.
Satıyorum...
E vão duas.
- İncil satıyorum.
O que andas a fazer?
Dadı kameraları satıyorum.
Eu vendo câmaras para babysitters.
Durum nedir? Evimi satıyorum ve ona bir şekilde hoşçakal demek istiyorum.
Vendi a minha casa e quero dizer-lhe adeus.
Satıyorum!
E vai uma!
Satıyorum!
E vão duas!
Satıyorum...
Uma vez.
Satıyorum...
Duas vezes.
$ 10,000'e satıyorum!
10.000 dólares vão duas!
$ 10,000'e satıyorum!
10.000 dólares e vão três!
- Bugün kölelerimi satıyorum.
- Vou vender os escravos, hoje.
Otuz bir? Satıyorum, satıyorum.
31... ninguém dá mais...
Evet, satıyorum.
Sim, estou.
Kalem vee şeker satıyorum.
Estou a vender canetas e rebuçados.
Satıyorum, yetiştiriyorum.
Vou traficando e cultivando.
Ben satıyorum o da bana komisyon veriyor.
Vendo-os e ele dá-me parte.
Ben de beni terk etmek istediği için uyuşturucu satıyorum.
E sou um traficante de droga porque ela me quer deixar.
Burası Com-Sat 3 operatörü, kanal 1 ile 5 arasını arıyorum. Lütfen mesajın alındığını onaylayın...
Estação de comunicação três chama canais AF1 um a cinco, por favor confirmem.
Satıyorum.
- Vão duas.
Ben satıyorum.
Eu é que lhe vendo.
Evet. Yani eğer o, onu satın aldıysa, orjinali olduğunu sanmıyorum.
Sim. por isso, se ele o comprou, acho que não foi o original.
Birçok insana satıyorum.
Talvez alguém lho tenha oferecido.
Ben rüya satıyorum.
Vendo sonhos.
Birkaç masum yorum yaptım ve sen gidip kendine harika bir elbise satın almışsın.
Bem, fiz alguns comentários inocentes e tu sais e vais logo comprar um fato novo.
Sanıyorum ki sana uyuşturucu satıcılığından da bahsetmedi?
Acho que ela não te contou que ele era um traficante de drogas.
Her ne satıyorsan almıyorum.
Não estou a comprar o que está a vender.
Çünkü hatırlıyorum da Sipowicz'in oğlu bir uyuşturucu satıcısına benziyor diye yanlışlıkla tutuklanınca Sipowicz,.. ... oğlu sistemde kayıtlı olacak diye delirmişti.
Porque lembrei-me que quando o filho do Sipowicz foi preso acidentalmente, porque parecia um traficante, o Sipowicz passou-se... porque o filho ia ficar "no sistema".
Evet, porno oyuncularınının çocukları için oyun yeri satın alıyorum.
É uma cabana para os filhos dos actores pornográficos brincarem.
Tamam, iyi, evi satın alıyorum.
- Está bem. Vou comprar um casa.
Evi size satıyorum.
- Vou vender-vos a casa.
Asıl hediyem Montecito'yu satın alıyorum.
O meu verdadeiro presente é... Vou comprar o Montecito.
Polis seni nasıl uyuşturucu satıcısı zannetti, hala anlamıyorum.
Ainda não percebi como é que a Polícia o confundiu com um traficante.
Dışarı çıkartıyorum, şekerini veriyorum, biraz dans ediyor, bilet satıyoruz kiramı ödüyorum.
Ela dança um pouco... eu vendo alguns bilhetes pago a renda. Eu levanto-a, dou-lhe um doce... Agora!
Evet ama onu satın alıyorum, kiralamıyorum.
Esta casa é mais pequena que a outra.
Tarafsız bir yatırım şirketi adına birleşme ve satın almalarla uğraşıyorum.
Trabalho em fusões e aquisições para um fundo privado de investimento agrícola. ( hedge fund )
Şimdi, geçen gece Seymour'da olan kasketli bir satıcıyı arıyorum.
Ando à procura do traficante que matou um mano na Seymour, ontem à noite.
Radyoda şarkı dinliyorum, beğenirsem CD'sini satın alıyorum.
Ouço canções na rádio e, se gosto delas, compro o CD.
Parçaları için satın alıyorum.
Estou a comprá-lo pelas peças.
Kitty, durman için sana yalvarıyorum. yüzlerce oto parçası satıcısı olacak,
Kitty, imploro-te que pares.
- Bunu burada satıyorlar mı ki? - Sanmıyorum. İlaç satışları sıkı denetlenir.
- Vendem disso aqui?
Hayır. Ayakkabılarını sana neden ben satın alıyorum?
Porque tenho que pagar os seus sapatos?
Hayatım dağılsın diye değil, bozulmasın diye satıcılık yapıyorum.
Comecei a vender para manter o estilo de vida, não desmantelá-lo.