Sebebi traduction Portugais
16,712 traduction parallèle
Ya iki testten de geçmesinin sebebi saçın gerçekten de Mina'nın olması ise?
E se tiver passado nos dois testes por o cabelo ser mesmo da Mina?
- Buraya gelmemin sebebi de o.
É por isso que aqui estou.
Drake'in beni sizi görmeye yollamasının sebebi gazeteci olmam.
Bem, o motivo pelo qual o Drake sugeriu vir falar consigo é porque sou jornalista.
Burada oynadığımız cesetleri gömmek için lüks tabut satma oyunundan keyif alabilmemin bir sebebi de bu.
É parte da razão pela qual eu gosto deste esquema que temos aqui, vender caixas luxuosas para pôr no seu interior cadáveres.
Ve bugün tekrar gelmesine izin vermelerinin tek sebebi ünlü falan gibi bir şey olması.
E só o deixaram entrar esta noite, porque é famoso, ou assim.
Bir sebebi var ve üniversitenin büfesinde çalışan adam Bailey'nin öldüğü gece Brody'nin onun yemek kartını kullandığını söyledi.
Ele tem um motivo, e mais, o rapaz que trabalha no bar da universidade disse que o Brody usou o cartão de refeições da Bailey nessa noite.
Ziyaretimin sebebi...
Portanto, a razão da minha visita...
Bunun sebebi zaten onlar.
Isso foi provocado por eles.
- Sebebi belirtilmemiş olsa da...
Embora não seja apontada... O que é aquilo?
Raporda sebebi belirtilmemiş olsa da yaralanmanın saldırıcı sonucu oluştuğu anlaşılıyor.
Embora não seja apontada uma causa, são ferimentos compatíveis com agressão.
911'e yaptığım aramanın hiç bildirilmemesin bir sebebi var.
Há um motivo para a chamada para o 112 nunca ter sido alvo de um relatório.
Kütüphane, bu dengeyi korumak için yaratıldı. Ayrıca, Saf Kötülük'ün etrafta kol gezmesinin tek sebebi... ilk Kütüphaneci'nin bunu, asla açılmayacak bir portala hapsetmeyi başarmasıdır.
A Biblioteca foi criada para proteger esse equilíbrio e a única razão para o Mal Puro não estar solto e desenfreado é porque o primeiro Bibliotecário selou-o num portal, para nunca ser aberto.
Buna süper his denildiğini de duydum sebebi her neyse, bu frekansları hissetme kabiliyetimiz var.
Ouvi também chamar-lhe um "supersentido", em que, por algum motivo, temos a capacidade de sentir estas frequências.
Aslında, yaptığımız her şeyi makinelerin daha iyi yaptığını görüyoruz bunun sebebi de makinelerin insanlardan hızlı öğrenmesi.
Mas acho que, para quase tudo o que fazemos, há máquinas a fazê-lo melhor, e isso acontece porque as máquinas aprendem mais depressa do que as pessoas.
İlk bakışta ölüm sebebi göğsünden vurulması.
A causa da morte preliminar é um tiro no peito.
Bazılarına tanrıların neden dokunduğunu bilmiyoruz Tamam, bir sebebi yok
Não sabemos porque há pessoas tocadas pelos deuses.
Bunun bir sebebi de bana yardım edecek kimsenin olmamasıydı.
Parte da razão foi por que não havia ninguém a ajudar-me.
McCullough'u hiçbir şeyle suçlayamayız. Sebebi ve tanıklar olmadan elimizde meşru müdafaadan başka bir şey yok.
Não há como acusarmos o McCullough de nada... sem motivo ou testemunhas, só há a legítima defesa.
Adamlarınızın gardlarını düşürüp yardımına koşmalarının ve girdikleri zahmet dolayısıyla vurulmalarının sebebi bu.
Foi por isso que os seus homens baixaram a guarda e o ajudaram, sendo depois mortos por isso.
- Çık dışarı dedim! - Yılan Gözü triadıyla ilgili konuşmak istememin sebebi...
Quero falar sobre os Snake Eye, porque...
Daha cinayet sebebi mi istiyorsun?
Quer que lhe dê mais alguns motivos?
Müvekkilimi öldürdü, beni de öldürmeye kalktı al sana bal gibi cinayet sebebi.
Ele matou a minha cliente e tentou matar-me a mim, por isso aí tem. Sim, existem toda a porra de espécie de motivos.
Buraya gelmemin asıl sebebi ona destek olabilecek tek kişi sensin bence.
A razão... a razão porque eu... porque estou aqui... é... Tu pareces ser a única pessoa que sabe como o fazer pôr os pés na terra.
Bu kadar güçlü olmalarının sebebi kaynakları olması.
A razão porque eles são tão poderosos, é porque eles têm tantos recursos, sabes?
Beni yanında tutmanın tek sebebi orospuluk yapmamdı işine yararım diye düşündün!
A única razão para me contratares, foi porque fodo gajos para sobreviver e pensaste que por isso eu poderia ser-te útil!
Anladın mı, patlamanın sebebi yakıt.
Ok? O combustível foi o que provocou todos os danos.
Rayna'nın kılıcıyla işaretlenmenin sebebi Caroline değil mi?
A Caroline é a razão da espada da Rayna ter acabado na tua carne?
Bunun sebebi, benim merhametim değil de o genç deve kötü davranılması olamaz mı?
- Já alguma vez pensaste que a nossa tortura ao jovem ogre pode ter causado este conflito e não o meu acto de misericórdia?
Biliyor musun, dönmek istememin sebebi Morrison'ı bulmaya çalışmak.
Sabes, queria voltar porque queria trabalhar na busca pelo Morrison.
Önemli olan burada olmanın sebebi benim.
O que interessa é que estás aqui por minha causa.
- Çöküşün tek sebebi.
- Única falha.
Eğer o tavşana sıkı sarılıyorsam sebebi tavşanı bir daha kaybetmek istemeyişimden.
Se abraço forte o coelhinho, é porque não quero perdê-lo.
Filmin berbat olma sebebi de bu herhâlde.
Dever ser por isso que o filme é uma porcaria.
Birbirinizi tanıyalı bir gün olmadı ama bu huysuzluğun sebebi gününüzde olmanız olabilir mi?
Percebo que só se conhecem a menos de um dia, mas é possível que este mau humor seja porque os vossos ciclos estão sincronizados?
Bunun sebebi sensin, Jackson.
A culpa é tua, Jackson.
Nicole, bunun olmasının sebebi... senin farklı olmandan.
A razão pela qual isto aconteceu à Nicole... É por sermos diferentes.
Ölüm sebebi ; birden fazla silah yarası.
Causa da morte : Vários tiros.
Saldırının sebebi şuan olduğu gibi bilinmiyor ama soruşturma hala devam ediyor.
O motivo por trás do ataque não está claro, a investigação ainda em curso. - Duas baixas confirmadas.
öldüğüne inanamıyorum bu kadar kısa sürede bu kadar büyümemizin sebebi emil ve karen ın interenete beraber koydukları videolardı biz viral olma yolunda hidiyorduk yani enfeksiyöz hastalık sanırım şimdi erkekler şahlanıyordu ve sen de karın hepsini kendine kalmasını sağlama çalışıyon lütfen para benim için önemsiz haklısın
Nem consigo acreditar que ele faleceu. Um dos motivos de estarmos a crescer tão depressa é pelos vídeos maravilhosos que o Emil e o Karen postaram juntos. Adoramos espalhar os "vídeos virais".
Karen ı RGT ev güvenlik işini emil in eski karısının evine girebilmesi için kullanıyormuş emil'le neden gece beraber olduğuyla ilgili söylediğinin yalanın sebebi bu müşterinin güvenlik sistemini kapatmak onu tutuklamak için yeterli sebep değil şimdi asıl soru bunu neden yaptığı
A Karen usou o seu trabalho na RGT Segurança Residencial para ajudar o Emil a invadir a casa da ex-mulher. Isso explica porque é que a Karen mentiu sobre estar com Emil. Desligar a segurança de um cliente não a faria só ser demitida, podia ser presa.
- Tek sebebi bu.
- Só para isso.
Ölüm sebebi kafatasına sert bir cisimle vurulma. - Mm-hmm.
A causa da morte foi um trauma contundente na cabeça.
Eğer Eddie bu komployu açığa çıkarmakla tehdit ettiyse, hakimin onu öldürmek için son derece geçerli bir sebebi olur
Se o Eddie ameaçou expor a conspiração criminosa, o juiz teria um forte motivo para matá-lo.
Morrison'ı araştırmamızının sebebi senin araştırmam.
- O Morrison é quem estamos a procura porque foste procura-lo.
Ona yardım etmemin tek sebebi bu.
E é só por isso que o estou a ajudar.
Komik olan şu ki benim doğamın sebebi de aile.
O engraçado é que Família é a razão desta ser a minha natureza.
Burada olmamın asıl sebebi konusunda yalan söyleyerek kırdım mı seni?
Magoei os teu sentimentos por te mentir sobre as minhas verdadeiras intensões?
Merhemin nadir olmasının bir sebebi var.
Aquela erva é rara por uma razão.
Onu bu şekilde gömmek için bir sebebi olmalı.
Deve haver uma razão para o enterrarem assim.
Canlı olmamın tek sebebi o.
É graças a ela que estou vivo.
"Şimdi erkeklere" göre orta yaşlı beyaz erkekler de mazlum insanlar olabiliyor şuna bi bak kurban tarafından paylaşılmış video bu kendilerine feminist diuenler erkeklerden nefret eden lezbiyenlerden başka bir şey değil cinsellik haklarıyla iligi bu kadar bağırmalarının sebebi asıl ilgilendikleri olan
Segundo a Homens Agora, as pessoas oprimidas incluem homens brancos de meia idade. Olha para isto. Este é um vídeo postado pela vítima.