Sevecen traduction Portugais
606 traduction parallèle
Sevecen, cesur, sade Eskimo Nanook'un göründüğü. Nanook'un evinin kıyısında, taşlardan çok insan vardı.
foi exibido nos mais longínquos pontos do mundo, e mais pessoas do que as pedras que existiam ao redor da casa de Nanook conheceram o amável, bravo e simples esquimó.
- Her zaman sevecen, çok tatlı bir adamdı.
- Sempre simpático, um tipo muito bom.
Kimsenin davranmadığı kadar sevecen davrandı bana.
Foi simpático comigo como nenhum homem alguma vez foi.
Ne kadar da sevecen, değil mi?
Que querido!
Bence zavallı çocuğun mahkeme salonunda sevecen bir yüz görmesi fena olmaz.
Acho que o desgraçado devia ver uma cara amiga na sala de audiências.
Belki de O'nun en huysuz anlarını seviyorum çünkü bu anlarda aslında o kadar sevecen oluyor ki...
Gosto mais dela quando é mais difícil pois sei que é nessa altura que ela mais ama.
Onunla olan beraberliğimin ona göre anlamı sevecen ve iyi bir eş olmak değilmiş, onun yerine...
Quando percebi que a minha relação com ela não devia ser de um marido meigo e de um bom companheiro, mas de...
Onları senin aşırı sevecen insafına bıraksam, iki haftada karakterleri bozulur.
Eles ficariam estragados num mês se os deixasse nas tuas mãos!
Ancak ondaki kibar ve sevecen tüm yönler yavaş yavaş yok oldu.
Mas tudo o que ela tinha de bom e terno foi murchando aos poucos.
Ama her şeyin yaratıcısı, tüm yaşayanların kalplerindeki sevecen ruhtur.
não é uma coisa palpável... mas, o Criador de todas as coisas. É o espírito de amor que vive dentro dos nossos corações.
Tıpkı babası gibi o da sadık, sevecen ve neşelidir. Ama her zaman birine ihtiyacı vardır.
É muito parecida com ele, leal, afectuosa e alegre, mas sempre a precisar de alguém.
Dokunmasına bile tahammül edemezken sevecen eş rolü oynadım.
Representei o papel de mulher apaixonada, quando nem sequer suporto que me toque.
Ve senin, o sevecen babanın içinde bile hala akılsız bir ilkel var. Her yeni üzüntüde daha kuduruyor, daha alevleniyor.
Até em si, no pai que ama a filha, existe a criatura primitiva sem cérebro, mais enfurecida e inflamada a cada nova frustracäo.
- O sadece sevecen oluyor.
- Ela só está a ser gentil.
Çünkü ben Moskova'nın en sevecen ve çekici kadınıyla evlendim ve buna dayanamıyorum.
Porque é que eu me casei com a mais bela mulher de Moscovo... e não consigo suportar isso.
Herkes çok sevecen.
Toda a gente é muito simpática.
Arthur'dan bıktık usandık, hep ondan kurtulmaktan söz ettin, şimdi de, ardından onun hakkında sevecen ve duygusal sözler ediyorsun.
Tu estavas farta do Arthur, só falavas em ver-te livre dele, e agora que ele se foi estás toda sentimental com ele.
Çok sevecen biri olmalı.
Deve ser uma senhora adorável.
Cehennemin bu tarafındaki en sevecen ihtiyar.
É o velho mais carinhoso deste lado do lnferno.
Sevecen bir ihtiyar olduğunu söylemiştim.
Eu disse-te que ele era um velho carinhoso.
- Siz duyarlı, sevecen bir erkeksiniz.
Você é um homem fantástico.
Bu his, Jules'un balodaki ilgili, sakin, esprili ve sevecen tavırlarıyla gelişti.
Ela cresceu durante o baile onde Jules foi tranquilamente com olhos como duas bolas cheios de humor e de ternura.
Bu alaycı bir gülümseyiş miydi, yoksa sevecen mi?
Esse é um sorriso de deboche ou um sorriso de ternura?
Sevecen bir tebessüm.
Um sorriso de ternura.
En azından birbirimize karşı... -... sevecen olmaya çalışalım.
Vamos tentar, pelo menos, ser amáveis um com o outro.
Tamam, eğer bu çok fazlaysa ben sana karşı sevecen olacağım ve sen de bana karşı nazik olacaksın.
Se isso é de mais, eu serei amável para ti e tu serás educada para mim.
Defalarca kendini topladığına tanık olmuş..... ayrıca da sıcak..... ve sevecen halini görmüş. Komik şeyler söylediğini de.
Viu-o a recompor-se... e a ser caloroso, terno, e engraçado.
Bakın, sevecen olmaya çalışıyorlardı, ama utanç içindeydiler.
Veja, eles estavam tentando ser bons, mas na verdade estavam envergonhados.
Hayır bayım, sevecen kocam. Ben gözlerimi kapatmıyorum.
Não, meu querido marido, eu não fecho os olhos.
O çok sevecen bir adamdı, sense ondan hiçbir şey öğrenememişsin.
Ele era bom e tu não aprendeste nada.
Ve kibar ve yumuşak... ve görgülü... ve sevecen ve umarsız...
E meiga, terna e... elegante e atraente e despreocupada...
İçinizden biri Jason'a bana gelmesini söyleyecek. Sevecen bir biçimde ona şunu diyeceğim :
Serei muito carinhosa com ele e lhe direi... é justo que você se case com a filha do rei.
Sevecen bir kızdı ama biraz sıra dışıydı.
- Adorável, mas um pouco estranha.
Gördüğüm kadarıyla burada insanlara gayetle sevecen davranıyorlar.
Vi a forma como tratam aqui os humanos.
Sevecen biri oldum çıktım.
Me engajei.
Onları zorlamadan sevecen olmayı öğrenmeyecekler.
Não vão aprender a serem bons até que lhes ensinemos.
- Han! Vali Bey, sevecen bir hancı.
O Governador, um amável hoteleiro.
Ve daha az sevecen eşi.
E sua esposa, menos amável. Correto.
Güzellik eninde sonunda geçip gider ama sevecen bir ruh sonsuza dek kalıcıdır.
Depressa passa a beleza corporal mas uma alma boa é eterna.
- İnsanlar Villefort'un sevecen bir baba, sadık bir evlat ve kanunun dürüst bir hizmetlisi sanıyor
A gente considera o Villefort um pai afetuoso, um filho devoto, e um fiel servidor da lei.
Çok sevecen biri olmalı.
Parece ser boa pessoa.
Sonra da, onu atlatınca seni çok, çok sevecen biri haline getirir.
Depois, quando passa, deixa-nos muito... amorosos.
Başrolde Oliver Wendell Holmes'i andıran huysuz ama sevecen eski bir yüksek mahkeme yargıcı Dr. Zorba var.
Os protagonistas são : um ex-juiz do Supremo Tribunal, amargo, mas com bom coração, presumivelmente Oliver Wendell, o Holmes de Dr. Zorba.
Başrollerde, kadınların mutfaktan çıkmaması gerektiğini düşünen komiserinden sürekli fırça yiyen alkolik, huysuz ama sevecen bir üsteğmen ve feminist görüşlü genç, güzel ve cıvıl cıvıl bir kadın polis var.
As personagens principais incluem um Delegado amargo mas com bom coração, que está sempre a ser repreendido pelo Comissário, um detective esperto e duro, que bebe demais, e acha que lugar da mulher é na cozinha e uma brilhante jovem polícia feminista, que luta pelos direitos das mulheres. Estamos fartos de mulheres polícias.
Huysuz ama sevecen bir şef gazeteci...
Uma chefe amarga, mas que no fundo tem bom coração que sempre...
Daha sevecen olamaz mısınız?
- Olá, como vai? Eles não podem ser mais amigáveis?
Çok sevecen.
É muito carinhoso.
Oysa sıcak ve sevecen biridir.
Ela é mesmo quente e apaixonada.
Sevecen bir arkadaş.
Bom rapaz.
Sevecen ve güzel bir bayansınız.
É uma mulher encantadora e atraente.
- Sevecen mi?
Amáveis!