Sorarım traduction Portugais
1,460 traduction parallèle
Onlara gideriz... -... bu haftasonu. - Sabah Stan'e sorarım.
Vamos até lá no próximo fim-de-semana.
Ona hep isteğini sorarım.
Gosto de perguntar, em todo caso.
Daha sonra gördüğümde sorarım.
Pergunto-lhe para a próxima vez que o vir.
Yalnızca, gururumun kırılmasından korkmadan cevaplayacaksan sorarım.
Só a farei se responder sem medo de magoar o meu amor própio.
Soruları ben sorarım.
Eu faço as perguntas.
Ben sorarım.
Eu vou lá.
Biliyorum, biliyorum. Ona ben sorarım.
Eu sei, eu sei, eu pergunto-lhe.
Başka yanlış anlaşılmalara meydan vermeden, gidip tekrar sorarım.
Antes que haja algum outro mal entendido, eu vou verificar isso de novo.
Sen burda bekle ben sorarım Sen burda otur, lütfen
Espera aqui. Eu vou pedir. Espera mesmo aqui sentada... por favor
Ben de kendime hep aynı şeyi sorarım.
EU TAMBÉM ME PERGUNTO ISSO! REPETIDAMENTE.
Soruları ben sorarım, efendim.
Quem faz as perguntas sou eu.
- Ne ilginç bir soru ben de kendime sürekli sorarım.
Aí está uma pergunta que faço várias vezes.
Tamam Ari'ye sorarım o zaman ben de.
Óptimo. Vou perguntar ao Ari.
Tamam, sorarım!
Está bem, eu peço.
Bilemiyorum ama eğer sana kendini iyi hissetirecekse gidip ona sorarım.
Mas se te faz sentir melhor, posso perguntar.
Tim'e sorarım gelmek isterse. senle konuşmak hoştu seni görmekde hoştu, Jenny.
Eu pergunto ao Tim se ele quer ir. Prazer em conhecer-te. - Também foi um prazer, Jenny.
Çünkü bir adam evime gelip bana zor kazanılmış yüz altmış bin dolarımı bir avukatın eline bıraktığını söylerse kendime, ölümden kurtulmak için yapılan umutsuz bir yakarış mı duyuyorum diye sorarım.
Pois quando um homem me entra pela casa a dizer que deixou 160.000 dos meus ricos dólares nas mãos dum civil, pergunto-me se não será um desejo desesperado da doce libertação da morte.
İnsanlara sürekli sorular sorarım, Ve genelde hepsi şaşkına döner.
Estou sempre a fazer perguntas às pessoas, e muitas vezes elas ficam genuinamente desorientadas.
Barmenlerle konuşup, adamlardan birini görüp görmediğini sorarım.
Vê se algum empregado se lembra de algum deles.
Brooke'la konuşup nerede olduğunu bilip bilmediğini sorarım.
Eu falo com ela, para ver se ela sabe onde ele está.
- Sorarım.
- Eu pergunto.
Tamam, belki ona sorarım.
Tudo bem, talvez lhe pergunte.
Umarım bir gün bir tanesiyle karşılaşma ihtimalim olur. - Kendim sorarım.
Talvez um dia encontre um e lhe pergunte.
Tamam, ona sorarım.
Sei apenas.
Bazen kendime neden kör olduğumu sorarım ve sanırım Tanrı beni cezalandırıyor.
Às vezes, pergunto-me porque terei perdido a visão e penso que talvez Deus estivesse a castigar-me.
Onun arkadaşları olup olmadığını bu gece kendisine sorarım isterseniz.
Posso perguntar-lhe se tem amigas, ela quer ver-me hoje.
Bilirsin bazı zamanlar vardır meteliğe kurşun attığımız acıktığımız ve üşüdüğümüz ve ben kendime sorarım, "Ne halt etmeye hala burada yaşıyorum?"
Sabes... Há alturas em que estamos completamente tesos... e com fome e gelados... e eu pergunto-me, "Porque é que ainda estou a viver aqui?"
Sonra muhtemelen şöyle derim... Ona şeyi sorarım...
Depois posso começar por... perguntar se ela alguma vez...
- Ben. 11 aydır bir adamla berabersem ve onun çocuğunu doğurabilmeyi düşünüyorsam, kendime şunu sorarım, "aradığım adam bu mu?"
Ben... se estou com um homem à onze meses... e estou prestes a ter uma criança, tenho que me perguntar se é o homem certo.
Yeni gösterilerinden birinin sahne tasarımı olmadığı müddetçe... Kendime hep şunu sorarım.
Então, isso é um adereço para um dos teus shows... eu pergunto-me a mim mesmo... o que um homem dançarino, porque é isso que tu fazes..
Bazen biraz sert sorarım.
Às vezes sem muita meiguice...
O zaman kendim sorarım!
Então, pergunto-lhe a ela.
Sorarım sana iyi yürekli Billy Bobby. Kadınsız bir Kızılderili grubu nedir ki?
Pois pergunto-lhe, Billy Bobby, meu gentil homem... o que é um bando de índios sem uma mulher?
Ben de Mimi'ye sorarım.
Está bem, como queiras. Convido a Mimi a ir comigo.
Bu yüzden düzenli bir yiyecek ikmaline ve öğünleri tartmak için terazi gibi şeylere ihtiyacımız var. Bunları sağlayabilir misiniz? Tabii, peder Christofer'a sorarım.
Ok, então precisamos de comida, digamos as 4 horas, sim vou dizer ao padre cristopher.
Ona inanıp inanmadığımı bile bilmezken ona nasıl sorarım?
Como é que lho pergunto se nem sei se acredito Nele?
Bunu ağzına sokabilirim, herşeyi dramatikleştirebilirim, ve tekrarar sorarım, ama peki ya lütfen desem?
Eu poderia enfiar isso na sua boca, fazer um drama, e perguntar de novo, mas... e se eu só pedisse "por favor"?
Telefon numarasını verebilir miyiz, bir sorar mısın?
Pergunta-lhe se lhe podemos dar o número dela, OK?
Baloda görünce kendim sorarım.
Já se interrogou porquê?
Sorar mısın herkes fotoğraf makinesini almış mı?
Um minuto. Pergunte se estão todos com as câmeras.
Sorarım. 10 dakika önce karakoldan içeri girmiş.
A Lydia Lopez é casada? Vou perguntar-lhe.
Ben sana sorarım.
Eu mostro-lhe.
Megan, hemşireye gidip sorar mısın Bay Altman ziyaretçi görmeye hazır mı?
Megan, podes perguntar à enfermeira se o Mr. Altman já pode receber visitas?
Her üç dakikada bir aynı soruları sorar mı?
Não o ouve a perguntar as mesmas coisas a cada três minutos?
- Tamam, sorarım dedim.
- Ela quer voltar para mim.
Sadakat nerede kaldı, sorarım sana?
Diz-me.
Soğan... tabii, sorarım.
Onion, tudo bem, eu pergunto.
Telefonu kullanmadan önce sorar mı?
Pede permissão antes de usar o telefone?
Rahip gence sorar "Nehire de fıstık attın mı peki?"
O Padre disse para o camarada : "Você amandou o amendoim ao rio também?"
Myrna, Dot'a işaret diliyle sorar mısın?
Podia fazer-me um favor, e perguntar através de linguagem gestual
Ona ne istersem sorarım.
Posso perguntar-lhe o que me apetecer.