Sürekli traduction Portugais
24,324 traduction parallèle
Randevü gecemizi planlama sırası bende ama unuttum, Ve Castle onun yaptığını geçemezsem Sürekli böbürlenecek kendi yaptığıyla.
É a minha vez de planear a noite do encontro, mas esqueci-me e o Castle vai gabar-se se eu não superar o que ele fez a semana passada.
Bunun ne kadar üzerimde baskı oluşturduğunun farkında mısın, Sürekli birbirimizden daha iyi olmaya çalışmak?
Sabes a pressão que é estar sempre a tentar superar o outro?
Zihnimde sürekli olarak dönüp duruyor.
Repetidamente, na minha cabeça.
Sürekli öfkeliyim.
Estou sempre zangada.
Şey, Marcus bir hırsız. Sürekli tetikte olmak zorundaydı.
O Marcus é um ladrão, ele devia estar em alerta.
İnsani tarafımla sürekli olarak bağlantıda kal.
Mantém-me conectada ao meu lado humano.
Dinle abi, sana sürekli bu kadar fazla ödeyemem.
- Ouve, não posso continuar a pagar tanto.
Sürekli unutuyorum.
Eu esqueço-me sempre.
Her zaman size inandım, karşılığını sürekli vermeseniz bile.
Sempre tive fé em ti... Mesmo que não retornasses o favor.
İnsanlar sürekli böyle yapıyor.
As pessoas fazem sempre isso.
Kocam birkaç yıl önce öldü. Çocuklarım bana sürekli huzur evi reklamları yolluyor.
Meu marido morreu há uns anos, e o meu filho continua a dar-me esses folhetos de comunidades de reformados...
Dormammu'yu sürekli kontrol altında tutmak çocuk oyuncağı fakat bu gece değil.
Manter Dormammu ocupado deve ser fácil demais. Mas não esta noite!
Sürekli kırıIıyor.
Parte.
Belki de sürekli evlilikten bahsettiğimiz ve paraya ihtiyacımız olduğunu düşündüğü içindir. Ama söylüyorum size bir şantaj planı hakkında bana hiçbir şey söylemedi.
Falámos de casamento e ele pensou que precisávamos de dinheiro, mas eu estou a dizer-vos que ele não me contou nada de chantagem.
Bu öfkenin sürekli sürmesini istemiyorum.
Não quero estar sempre tão zangado.
Ev Cücesi ve Noel Baba için çalışıyor ve sürekli seni izliyor.
Chama-se o Gnomo na Tua Casa, e trabalha para o Pai Natal vigiando-te o tempo todo.
Bana sürekli...
Não paravam de dizer...
Polisler 10 saat boyunca onları hırpalamış, sürekli bilgi vermişler.
A polícia interrogou-os durante 10 horas, forneceu-lhes informação.
Sürekli bunu ima ediyordum.
Estive sempre a pedir isso.
Sürekli midem bulanıyor.
Estou sempre enjoada.
Bu kişiler müvekkilimi o olaydan beri sürekli korkutmuş ve tehdit etmişlerdir.
Estes rapazes estavam constantemente a ameaçar e a intimidar a minha cliente desde esse incidente.
O zaman sürekli paraya ihtiyacınız oluyor.
Então, está sempre a precisar de dinheiro.
Sadece sürekli paraya ihtiyacınız olduğunu ve başka gelirinizin olmadığını anlamak istedim.
Só queria fazer entender que está sempre a precisar de dinheiro pois não tem mais fontes de rendimento.
Mağdurun karakteri sürekli sorgulanıyor.
O carácter da vítima foi continuamente questionado.
Bir kıza uygunsuz bir şekilde sürekli dokunmak!
Tocar de forma imprópria numa rapariga, repetidamente!
Gerektiği zaman ödemiş gibi yapıyorsunuz ve sürekli paraya ihtiyacınız var.
Está a fingir que o devolve quando é preciso e está sempre a precisar de dinheiro.
- Sürekli "hortlak" diyor.
- Está a repetir "espectro".
Sürekli olarak kasırganın ne kadar hızlı ve ne kadar yakın olduğunu bilmemiz lazım yani bir devlet hava uydusunu hackle.
Precisamos da velocidade e da proximidade do tornado, entrem no satélite climático do governo.
Denzel Washington'ın bacakları arasında duruyorum ve sürekli " Ikın, Danzel.
Então, lá estou eu, Entre as pernas do Denzel Washington, e a dizer, "empurra, Denzel, empurra."
Neden sürekli mesaj yazıyor? Bu hiç iyi değil.
- Porque está sempre a mandar mensagens?
Çok prensiplisin. Sen sürekli Tommy'nin içmesinden şikayet etmemin kötü olduğunu düşünüyorsun ama bu benim onbeşinci votkam.
É mau eu estar sempre a queixar-me por o Tommy beber mas esta ser a minha quinta vodca?
Doğu Avrupa Dark Web'ini tarıyoruz ve Sofya'da cezai konularda sürekli adı geçen tek kişi Dimitri Borosevich, nam-ı diğer "Na Skunks".
Temos vasculhado a Internet no Leste Europeu e o nome que continua em alta em matéria criminal em Sofia é um Dimitri Borosevich, conhecido como "Na Skunk".
Sürekli götünü sallıyor musun?
Tu abanas-te muito?
Aynı zamanda karbon monoksit dedektöründe de piller olmalıydı ama sürekli ötmesini dinlemekten bıktım.
E devíamos ter posto pilhas no detector de incêndio, mas já não aguento o barulho do alarme.
Sürekli "Doktor Gomulka nerede?" diye sorup durdu.
Ela estava sempre dizendo "Onde está o dr. Gomulka?"
Adamlar titiz, profesyonel ve sürekli anlaşma içindeydi.
Aqueles tipos eram precisos, profissionais, e estavam sempre em acordo.
Nanomoleküler reaksiyonun sürekli sorun çıkarmasının sebebi yinelenmenin üssel değil...
A reacção nano-molecular continua a desfazer-se porque a replicação é sequencial e não...
Barry, şu adama da sürekli dediğim gibi, kendin kendini affetmelisin.
Barry, é como eu continuo a dizer a este tipo. Tu é que tens que te perdoar a ti próprio.
Sürekli Dante ile olan anılarım geliyor aklıma.
Lembro-me do Dante em todos os momentos.
Sürekli iyi adam ayakları yapıyorsun, değil mi?
Tu realmente finges ser bonzinho.
Hızcıların karnı sürekli açtır derken şaka yapmıyormuşsunuz.
Não estavam a brincar ao dizer que ser velocista dá fome a qualquer momento.
Çünkü sürekli birimizi kaçırıyorlar.
Porque somos raptados frequentemente.
- Bunu sürekli diyorsun.
- Dizes isso o tempo todo.
- Ayrıca birden fazla kural ihlali sürekli işe gelmeme, gün ortasında ortadan kaybolma cep telefonuyla bölünmeler, laboratuvara misafir getirme var.
Além de outras infracções, diversas ausências, desapareces ao longo do dia, interrompes para chamadas telefónicas, convidados no laboratório.
Sürekli korkmaktan bıktım artık.
E estou cansado de sentir-me assustado em todos os momentos.
Kendine sürekli bunu yapamazsın durup dinlenip "ya şöyle olsaydı" ları düşünemezsin. Yoksa kafayı yersin.
Não podes continuar a martirizar-te, a pensar constantemente no que podia ter sido.
Sebepsiz yere işe gelmeyişini, kuralları ve yönetmelikleri sürekli ihlal edişini göz ardı edebilirim ama ahlaki pusulan bozulmuş dostum.
Posso ignorar as ausências inexplicáveis, o desprezo constante pelas regras e regulamentos, mas a tua bússola moral está avariada, meu amigo.
Oliver ile artık öyle bir ilişkimiz yok ve haklısın, garip davranıyorum ve onun sürekli takımda olması ise bana ne yaptığımı hatırlatıyor.
Não, eu e ele já não temos esse tipo de relação. E tu tens razão, fico estranha porque tê-lo na equipa é uma lembrança do que fiz.
Üzgünüm. Galiba ikinizi sürekli bölüyorum.
Desculpem, interrompi-vos mais uma vez.
Felicity bana kayıplarımı sürekli olarak hatırlatacak.
A Felicity é um lembrança constante do que perdi.
Sürekli Kovar'ı soruyorsun.
- Continuas a fazer perguntas sobre o Kovar.