Temas traduction Portugais
6,043 traduction parallèle
Onların değil. Kimseden korkmayın.
Não temas ninguém.
Her gece kapalı kapılar ardında buluşup özel bir gündemi tartışıyorlar.
Eles encontram-se em particular, todos os anos, para discutir temas secretos.
Ve bahçıvanın, Lana Brewster, Trent ve Stephanie'yle teması var.
A jardineira teria contacto com Brewster, Trent e Stephanie.
Kemikler... Kuyunun dibiyle temas ettiğinde bozuk paralarla kabuk bağlamış.
Os ossos, cujas superfícies estiveram em contacto com o fundo do poço, têm moedas incrustadas.
Ancak suyla temas ettikten sonra merminin hızı yavaşlar ve 2,5 metre derinlikte durur.
Ao embater na água, a velocidade da bala abrandaria e pararia a uma profundidade de 2,4 m.
Donna bu anlaşmada Mike ile ilk olarak Harold'ın temas kurduğunu ispatlamak için çalışıyor. Tam tersi değil.
A Donna mandou o Mike conseguir cada comunicação durante o acordo para provar que o Harold nos contactou antes, e não o contrário.
Liber8'in seninle temas kurmasını bekleyeceğiz.
Vamos esperar a Liber8 fazer contacto contigo.
En az bir hafta önce benimle temas Onlar... söyledi.
Disseram-me que passaria... ao menos uma semana antes de entrarem em contacto comigo.
Dua ve meditasyon ara... bildiğimiz gibi Tanrı ile bizim teması artırmak.
Buscar diante da oração e da meditação... o melhoramento do nosso contacto com Deus como o conhecemos.
- Temas kurarken ihtiyatlı davranıyoruz.
- Temos tido cuidado com o contacto.
Bu iş bitinceye kadar grubun dışında kimseyle temas kurulmayacak.
Não haverá contacto fora deste grupo, até tudo isto terminar.
Buradan oraya birçok defa seyahat etmiş olsan da bu belirsizlik seni korkutmasın.
Embora tenhas viajado daqui para ali muitas vezes, não temas as incertezas...
Sizinle kalırken hiç fiziksel temas oldu mu?
Houve algum contacto físico enquanto ficou contigo?
- Fiziksel temas oldu mu?
Se houve contacto físico?
- Ne teması?
Qual contacto?
O çocukla fiziksel temas sağlamak gibi garip niyetlerim olmadı.
Eu não tinha intenções anormais de ter contacto físico com aquela criança.
Etrafını kuşatın ama sakın temas kurmayın.
Encurralem-na, mas não se aproximem.
Güney merdivenlerinde temas sağlandı.
Contacto na escadaria Sul...
Alışveriş merkezinde kuru temizleme dükkanı var. Kurbanlar bu maddeyle temas etmiş.
Havia uma grande lavandaria, vítimas em poças do material.
Uzun süreli deri teması kızarıklığa neden oluyor.
Exposição longa pode causar erupções.
Muhtemelen bir psikiyatrik üniteye götürmüşlerdir çünkü benzinin ateşle temasında neler olabileceğiyle ilgili görsel bir denetime ihtiyacı olduğu besbelliydi. Nelere yol açabileceğinin farkında bile değildi.
Provavelmente para uma unidade psiquiátrica quando o que precisava era de uma pequena demonstração de como se comporta a gasolina quando há uma chama por perto, porque não tem ideia de como pode ser mau.
- H Salt, kendilerini ayrıcalıklı bir restoran temasında gösteriyor fastfood temasında değil.
Ted? O H. Salt vê-se como um restaurante de especialidade, não de fast food.
Menüde 2,5 kiloluk ıstakoz olsa ve büfede de soya teması olsa.
Se o menu tivesse uma lagosta com 2 kg. e o buffet fosse soja.
Yani ben bir sola gitar konseri sırasında ne kadar çok göz teması olduğunu bulan biriyim.
Eu sou o tipo que descobriu quanto tempo o membro de uma banda deve ficar fisgado a olhar durante um solo de guitarra.
Bu, bizim 18. yaş gününde tokalaşana dek yaptığımız son temasımız olacak.
Este será o nosso último contacto físico até te dar um aperto de mão firme no teu 18º aniversário.
Her ay "Genç Hollywood" teması yaparlar ya.
Sabes bem que todos os meses recebo antecipações da "Young Hollywood".
Evet. Kostüm sadece yüzeysel olarak direnerek temas ediyor.
O fato só aguenta contacto superficial.
Martin an önce temas kurdu.
O Martin entrou em contacto.
- Temas kuramıyoruz.
- Não há resposta.
- Üssümüzle temas kurmamıza yardım edecek.
- E que nos vai ajudar a contactar a base.
The New York Athletic Club saunalarında müşterilerinin birbirlerinle yakın temas kurmasını uygun görmez.
O New York Athletic Club não aprova esses atrevimentos na sauna.
Nereye gideceksin ya da ne yapacaksın bilmiyorum. Ama bir daha seninle asla ama asla temas kurmaya çalışmayacağım.
Não sei para onde vais ou o que vais fazer, mas nunca mais irei atrás de ti outra vez.
Her bir detayı hatırlardınız, her bir teması.
Você lembra-se de cada detalhe, cada toque.
- Korkma. Geri dönecektir.
- Não temas, ela voltará.
Şu odada otururken bile hâlâ o temasın keyfini yaşıyoruz.
Sentados nesta sala, ainda conseguimos sentir o prazer dessa ligação.
Görsel temas sağladıktan sonra tekrar burada buluşacağız.
Encontramo-nos aqui assim que tivermos contacto visual.
- Hedefle görsel temas var mı?
- Tens contacto visual do alvo?
Ben davamla kazanmaya inanırım, pis hilelerle değil.
Acredito na vitória nos temas que são importantes, não com truques sujos.
- Temas olursa haber verin.
- Informe intersecção, Tango.
Babam, ısıyla direkt temasın duyu sensörlerime zarar vereceğini söyledi.
O meu papá disse que calor directo podia danificar os meus receptores.
Kolayca gülümsüyor, göz teması kuruyor.
Sorri facilmente e procura contacto visual.
Ortiz, olumsuzluk devam ettiği sürece Norveç'le hiçbir temas kurmak istemediğini belirtti.
O Ortiz deixou claro que não quer contactos com a Noruega enquanto subsistir esta atenção negativa.
Dünya efsaneleri sıkıcı, tatsız ve hep kurgusal.
As lendas terrenas são temas secos e poeirentos, e são sempre ficção.
Lâkin, ne onlar için, ne de kendin için korkmana gerek var.
Mas não temas por elas nem por ti.
Bu eller bizatihi cehenneme temas etti.
Estas mãos tocaram no inferno.
Kısa zaman içinde de, ormanda o adamla dans ediyor birbirimize temas ediyor, sonra da birbiri peşi sıra onunla yatıyorduk.
E, pouco depois, estávamos a dançar com ele na floresta. Onde nos tocámos umas às outras e, uma a uma, deitámo-nos com ele.
Sadece damarlarında cadı kanı taşıyanlar veya buna temas edenler, bu frengiden emin kalacaklar.
Só aqueles que carregam o sangue de bruxa nas suas veias ou que foram tocadas por ele estarão a salvo desta peste.
Pariste temas kurmak için siber alt kanalında bir mesaj yayınlayacağım.
Vou plantar uma mensagem num cyber canal para marcar um encontro em Paris.
Beklicez. Kaçıranlar sizinle... tekrar temas kurmaya çalışana kadar.
Vamos esperar para que os raptores tentem fazer contacto consigo novamente.
Bir şekilde, onlarla temas kurulma ihtimalinin olduğunu biliyordu.
De alguma forma sabia que era possível estabelecer contacto.
Onunla temas kurmak için nasıl bir planınız var?
Como planeias entrar em contacto com ela?