Tribün traduction Portugais
108 traduction parallèle
Tribün.
Tribuno.
Teşekkürler, Tribün.
Obrigado, Tribuno.
Bir tribün.
Um tribuno.
Tribün Gallio neden benim otağıma geldi?
Que faz aqui o Tribuno Gálio?
- Tribün Quintus'a karşı.
- Contra o Tribuno Quinto.
- Dikkatli ol, Tribün.
- Toma cuidado, Tribuno.
Kalbimi kırdın, Tribün.
Ofendes-me, Tribuno.
Tribün Gallio'ya satıldı.
Vendido ao Tribuno Gálio.
- Efendim, Tribün Quintus kapıda.
- Senhor, é o Tribuno Quinto.
Eve gelince şunu Tribün Gallio'ya ver.
Dá isto ao Tribuno Gálio quando ele chegar.
Ömrün yeterse, Tribün, görürsün.
Logo verás, Tribuno, se viveres o suficiente.
Bu Tribün için.
Isto é para o Tribuno.
Buyurun, Tribün, sözümü tuttum.
Ora aqui tendes, Tribuno, como prometi.
Tribün çok şakacı.
O Tribuno tem sentido de humor.
Tribün'le anlaşmamız var.
O tribuno e eu temos um acordo.
Tribün, ne yaptın?
Tribuno, que fazeis?
Sonra bilgi veririm. Tribün.
Dar-te-ei notícias, Tribuno.
Tribün, uyan.
Tribuno, acorda.
- Bekletilmekten hoşlanmam, Tribün.
- Não gosto que me façam esperar, Tribuno.
Bugün şanslısın, Tribün.
Hoje estás com sorte, Tribuno.
- Sana bir önerim var, Tribün.
- Tenho uma proposta para te fazer.
- Onu nerede buldun, Tribün?
- Onde o descobriste, Tribuno?
- Tribün?
- Tribuno?
Tribün Gallio'nun Yahudilerin Kralından aldığı ilk savaş ganimeti.
O primeiro troféu do Tribuno Gálio, vitória sobre o rei dos Judeus.
- O bir Tribün.
- É um tribuno.
Tribün Gallio'yu hemen istiyor.
Quer ver imediatamente o Tribuno Gálio.
Efendim, Tribün Gallio emriniz üzerine burada.
O Tribuno Gálio apresenta-se, como mandastes.
- Hoş geldin, Tribün.
- Bem-vindo, Tribuno.
- Otur, Tribün.
- Senta-te, Tribuno.
Söyle, Tribün, orada ne oldu?
Tribuno, o que aconteceu?
Tribün Gallio, sen bir Roma subayısın.
Tribuno Gálio, és oficial romano.
Tribün Gallio hala orada mı?
O Tribuno Gálio ainda aqui está?
Tribün Gallio, sana kraliyet görevi veriyorum.
Tribuno Gálio, eis a missão que te confiro.
İsimlerini istiyorum, Tribün.
Quero nomes, Tribuno.
İsimler, Tribün.
Nomes, Tribuno.
Ama Tribün bu büyüyü bozarsa...
Mas se o tribuno quebrar o feitiço...
- Bana Tribün dememeni söylemiştim.
- Disse que não me chamasses Tribuno.
Liste için isimler, Tribün - Pardon, tüccar.
Nomes para a tua lista, Tribuno - isto é, mercador.
İmparatorun tebaasına şeref verdiniz Tribün.
Um humilde súbdito do império sente-se honrado.
Tribün.
Então, Tribuno.
- Ya senin yetkin, Tribün?
- E a tua autoridade, Tribuno?
İtaat ettir, Tribün.
Obriga-me a obedecer, Tribuno.
Tribün olma nedenin ailenin nüfuzu ve maiyetteki tanıdıkların.
És tribuno só por causa do teu nome, dos amigos que tens na Corte.
İtaat ettirmeyi dene, Tribün, o kadar aptalca cesaretin varsa.
Obriga-me a obedecer, Tribuno, se és tão parvo que o vás tentar.
- Tribün Gallio nerede?
- Onde está a Tribuno Gálio?
Yunanlı köle, Yahudi balıkçı ve bizim sadık Tribün.
O escravo Grego, o pescador Judeu e o tribuno leal.
- Şifre ne, Tribün?
- A senha, Tribuno?
Ne işi, Tribün?
Que serviço, Tribuno?
Ya sen Tribün Quintus, olay sırasında neredeydin?
Tribuno Quinto, onde estavas quando isto aconteceu?
Tribün Gallio'yu istiyorum.
Quero o Tribuno Gálio.
Bilimin de yapabilecekleri sınırlı Tribün.
Há limites para o que a ciência pode fazer.