Tuzu traduction Portugais
504 traduction parallèle
Tam aksine tuz olabilir ama sadece deniz tuzu.
Pelo contrário, muito sal, mas sal marinho!
Şef, Bayan La Bruyère için deniz tuzu aldın mı?
- Obrigado! Lembrou-se do sal marinho para a mãe La Bruyère?
Bu gece yaşadıklarımız evliliğin tuzu biberi.
O que aconteceu esta noite, acontece em todas as famílias.
Tatlı Robin, sensiz tadı tuzu yok bu dünyanın
O gentil Robin é a minha alegria.
Oturamam, tuzu bekliyorlar!
Não posso ficar, estão à minha espera para a salga.
Fosforik asit tuzu... - Sodyum fosforik asit tuzu.
Glicerofosfato de quê?
Tuzu vermesini söyledim.
Pedi-lhe para me passar o sal.
Dünyanın Tuzu
O SAL DA TERRA
Tuzu kazmaya devam edin.
Continuem a tirar o sal.
Barb çiftliğinden geliyoruz, çalmakta olduğun şey de Barb tuzu.
Somos homens do Barb, e estão a roubar sal do Barb.
Ben denizlerin tuzu, dağların kralıyım.
Sou o sal do mar e o rei das montanhas.
Hayatın tadı tuzu olmaz yoksa.
Nós, os texanos, gostamos de algum vinagre na salada.
Tuzu uzatır mısınız, lütfen?
Pode me passar osal, por f avor?
Caddenin karşısına geçip biraz amonyak tuzu alacağım.
Vou num instante à rua comprar sais de amónio.
Kader sana beklenmedik şakalar yapar, güldemetine hapşurma tuzu yerleştirir ve biz onunla yaşamayı sürdürürüz.
O destino traz-te o inesperado, arranja-te uma chatice quando estás feliz, e eu apenas deixo correr.
Tuzu uzatsana Pauly.
Passa-me o sal.
Tuzu versene.
Passe-me o sal.
- O sofra tuzu değil.
É grosso...
Tuzu uzat.
Passa-me o sal.
- Tuzu eksik! Tabii, Antonio parkın tekine gidip bir kadına beş yüz liret verse... kimse ilgilenmez.
Claro, porque se Antonio for a pular com uma garota ao parque... e depois lhe dá de presente 500 liras... não importa a ninguém.
Çorbada demiryolcuların da tuzu olsun diye.
Eles são o sal da terra.
Yeryüzünün tuzu sizsiniz.
Vós sois o sal da terra.
Tuzu verir misiniz Iütfen?
O sal, por favor, Monsieur.
O... yani o şey, tepsimden tuzu alana kadar. Mr. Spock?
Enquanto ele... aquilo julgou que podia apanhar o meu sal.
Tuzu alabilir miyim?
Passas-me o sal?
Sana neredeyse 5 kilo kaya tuzu getirdim. En iyi kalite, çok pahalı, elde etmek çok zordu.
Trago-vos quase cinco quilos de sal mineral... da melhor qualidade, muito caro e difícil de encontrar.
Okello, bunun tuzu eksik!
Okello, o peixe está sem sal.
Sen gerçekten sıradan bir insansın Andrew, toprağın tuzu gibi, bunu biliyor musun?
O Andrew é mesmo o sal da terra, sabia?
"Toprağın tuzu" mu?
Sal da terra?
Şey, tek bildiğim... masanın başında ayakta duruyordum, şarap dağıtıyordum... o sırada aksanlı küçük toparlak bey, tuzu öne doğru itti, ve ah, bu bey de biberi dışarı itti, ve çok geçmeden onlar masadaki her şeyi itiyorlardı,
Tudo o que eu sei é que estava nesta mesa a deitar vinho nos copos quando o cavalheiro forte que tinha pronúncia pegou no sal e este cavalheiro pegou na pimenta e, pouco depois, estavam a mexer em tudo o que estava em cima da mesa
Çünkü lokantacının, "masaya kadar geldim, şarap dolduruyordum", dediğini anımsıyorum. Ve oyun başladığında, aksanlı küçük toparlak adam tuzu uzattı, ve sonra sen biberle ona cevap verdin.
Lembro-me de o proprietário ter dito que foi até à mesa colocar vinho nos copos e, que quando o jogo começou, o tipo forte com pronúncia pegou no sal e o senhor respondeu com a pimenta.
- Tuzu yeterli mi?
- Está boa de sal?
Bir de, tuzu güreş...
Agora. "Çacarola de Robego"...
Tuzu verir misin lütfen?
Passe aí o sal.
Tanrım, çok gerginim. Sen de tuzu biberisin.
Estou uma pilha de nervos, e você não ajuda nada.
Bu kent kokuşmuş bir anı olurken Florida'da Chiefs'in tuzu kuru olacak.
- Não, juro-te. Chiefs estarão bem colocados na Florida e esta cidade passará ao esquecimento.
Tuzu uzatın lütfen.
Passem-me o sal, por favor!
Sen ayrıldığından beri teknenin tadı tuzu kaçtı.
Sem ti, está-se mal no " "... Timiriazef " ". - O quê?
Toprağın tuzu, hayatın ışığı olabilirsin.
Podes ser o sal da terra, a luz da vida.
"Hindistan'ın tuzu Hindistan'a aittir."
"Sal indiano pertence à Índia."
Tuzu az.
Precisa de sal.
Onu teslim ederseniz hiçbir şeyiniz olmaz. Benim teslim ederseniz de kafe eskisi gibi olmaz. Neşeli, şen, cömert René olmadan tadı tuzu kalmaz.
Se o entregar, ficará com nada e se me entregar, o restaurante jamais será o mesmo, sem o alegre e generoso René, a alegria de qualquer festa.
Bir yıl önce ilk manyetik tuz arındırma islemini mükemmellestirmek üzereydim. O kadar olağanüstüydü ki günde 2 milyon metreküp deniz suyundaki tuzu çıkartabilecek durumdaydı.
Há um ano atrás, estava quase descobrindo... o primeiro processo magnético de desalinização... tão revolucionário que era capaz de remover o sal... de aproximadamente 500 milhões de litros de agua do mar por dia.
Bu da tuzu biberi oldu.
Um ponto a nosso favor.
- Kaya tuzu.
- Sal grosso.
Ben de tuzu getireyim. Haydi Brian.
- Eu trago os enfeites.
Banyo tuzu gibi bir şeyin var mı?
Tens sais de banho ou algo assim?
Deniz tuzu yapıyorlar tuz ve soya sosu yapmak için.
Fazem sal. O sal está racionado, tal como o molho de soja Soy.
Delikanlı, tuzu saçmaktan nefret ederim.
Odeio entornar sal.
Tuzu boşver?
- Deixa lá o sal.
Toprağın tuzu.
É o sal da vida.