Ucakta traduction Portugais
2,398 traduction parallèle
ABD'ye dönüyorlardı ve uçakta benim için yerleri vardı. Beni kargo bölümünde sakladılar.
Iam regressar aos Estados Unidos, e tinham lugar para mim a bordo, por isso esconderam-me no porão de carga.
Gizli kimliğimizin üzerinden bir kez daha geçmek için zamanımız olacak demektir. Uçakta sadece yarı dinler haldeydim.
Só estava a ouvir por alto, no avião.
Sanki uçakta gibiyim.
Parece que estou num avião.
- Çünkü uçakta uyudum.
- Porque dormi no avião.
Ben yarın bu uçakta olacağım.
Eu vou apanhar o avião amanhã.
Yarın bu uçakta olacağım.
Amanhã, vou estar neste avião.
Yani biz ölü adamları inceleyeceğiz, o ve ekibi de kayıp bir baba-kız olup olmadığına bakacak. Niye onlar da uçakta değil?
Depois vamos investigar os homens mortos e a equipa dele pode ver se há um pai e uma filha desaparecidos.
Ama şu an bir yerlerde bir baba ve kızının ölümüne 24 saatten az var ve ben o herif cesetleri atarken uçakta olmayı reddediyorum.
Mas agora tenho menos de 24 horas antes de um pai e a sua filha aparecerem mortos algures na cidade, e eu recuso-me a estar num avião enquanto o filho da mãe larga os seus corpos.
Angie o gece uçakta bana sırlarını anlattığında ona yardım edeceğime söz vermiştim. Neye mâl olursa olsun.
E naquela noite no avião, quando a Angie me contou os dela, prometi que a ajudaria... no que fosse preciso.
Uçakta uyursunuz.
Garcia, preciso que venhas connosco.
Emily'nin uçakta dediği gibi, dağınık biri.
É como a Emily disse, está em todo o lado.
Bizimle uçakta buluşacak.
Ele encontra-se connosco no avião. Para onde vamos?
Burada, ölüm saatinde kocanın, Çin gezisi için uçakta olduğu yazıyor.
Diz aqui que o marido estava num avião para a China numa viagem de negócios na hora da morte.
Uçakta hazırladığımız kahvenin poşetleri ağzı kapalı gelir.
O café que fazíamos no avião vinham em sacos fechados.
Japonya'ya yaptığımız bir yolculuk sırasında uçakta Güneşin Kalkışı * adlı film yayınlandığı için öğrendiğimiz terimler.
Termos que aprendemos na nossa viagem ao Japão porque passaram o filme "O Sol Nascente" no avião.
Onu bir uçakta izlememeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Aguardo ansiosamente para não ver isso num avião.
Uçakta okumak istiyorum.
Quero lê-la no avião.
Nasıl olur da romantik komedilerle dolu bir uçakta 7 saat geçiriip bir karara varamazsın?
Nem por isso. Sete horas de voo onde não faltaram comédias românticas e não se fez luz?
Uçakta on beş kişi varmış.
- 15 pessoas a bordo.
Kuzeybatı sınırından geçerken uçakta yayınlıyoruz.
Nós exibimo-lo durante o voo quando vamos para noroeste.
Uçakta uyusun diye uyanık tutmaya çalışıyorum.
Estou a tentar mantê-la acordada, para que durma no avião.
Kimse uçakta çocuk ağlaması duymayı sevmez. Çok gerginlik yaratan bir durum.
Ninguém gosta de bebés a chorar num avião.
O uçakta ben olmalıydım.
Deveria ter sido eu naquele avião.
Neal'ın önerisi ile size İtalya'ya uçan güvenli bir uçakta yer ayırttık.
Por sugestão do Neal, reservámos-lhe um voo seguro para Itália.
Her şeyi uçakta anlatacağım bebeğim.
Conto-te tudo no avião, querida.
- 2'nizi uçakta istiyorum.
- Quero os dois a bordo.
Alejandro Dean'in uçakta olduğundan emin mi?
Alejandro tem a certeza que Dean estava a bordo?
Çöle düşen bir uçakta olduğunuzu sayıklıyormuşsunuz.
Que só dizia que estava num avião que se tinha despenhado no deserto.
Bay Buchanan, Başkanı öldürmek için o uçakta olduğunuzu zaten biliyoruz.
Sr. Buchanan, já temos conhecimento de que entrou naquele avião com intenções de matar o Presidente.
Beyaz Saray'dan, uçakta bir bileşene maruz kalan Avias 514 seferi yolcularının durumlarının iyiye gittiğine dair bir bildiri yayınlandı.
A Casa Branca acabou de comunicar que os passageiros do voo 514 da Avias estão a recuperar bem dos efeitos da substância a que foram expostos a bordo.
Bu uçakta, kocanla birlikte kaç defa birlikte yolculuk yaptık ve bir defa bile bana kokteyl önermedi.
Não consigo precisar quantas vezes voei com o teu marido e nem uma vez me ofereceu uma bebida.
O uçakta kendisine ne oldu?
O que lhe aconteceu naquele avião?
Uçakta.. 3 Silahlı Japon teröriste ek olarak Furuya ve 200 bin dolarlık fidye vardı.
A bordo, os três terroristas japoneses da Embaixada, armados com pistolas além de Furuya e o resgate de 300 mil dólares.
Çantalarınız şu anda Şam'a gitmekte olan bir uçakta bulunuyor.
A sua bagagem está a bordo de um avião para Damasco.
Oceanic 815 yolcuları uçakta yerlerini almış, Los Angeles'a gidiyordu.
onde um grupo de passageiros embarcou no voo 815 da Oceanic com destino a Los Angeles.
- - o da uçakta mıydı?
- O seu marido estava no avião?
"man in black", Jacob'ın yerine geçecek kişileri biliyordu, ve Oceanic 815 düştüğü zaman Jacob'ın kıymetli adaylarının, o uçakta olduğunu biliyordu. Böylece onları kontrol etmeye başladı.
O homem de preto sabe quem são os substitutos e sabe que quando o voo 815 da Oceanic cai alguns dos preciosos candidatos de Jacob estão no avião e então começa a investigá-los.
Ki eğer şu anda uçakta olsaydık, muhtemelen kucağınıza atlamıştım.
Se estivéssemos agora num avião, provavelmente estaria no seu colo.
Bana Belarus'tan kalkmış olan bir uçağın kuyruk numarasını söyle birkaç saat içinde sana uçakta kimlerin olduğunu şu anda nerede olduklarını ve hepsinin geçen hafta ne yemek yediğini söyleyeyim.
Dê-me o número na cauda de um avião a hélice, que aterrou na Bielorrússia há duas horas e eu digo-lhe quem estava a bordo, onde estão agora e tudo o que eles comeram na semana passada.
Uçakta fena benzetmiştim adamı.
Acabei com ele uma vez num avião.
Beni boğazlamak istersen boğazla. Ya da uçakta da olabilir.
Se quiseres estrangular-me agora não há problema, ou podemos esperar pela viagem de avião.
Uçakta mıyız biz?
Estamos num avião? Sim.
Hatta uçakta internetten gemoloji dersleri bile aldım. Çok işe yaradı.
Além disso, tive uma aula online de gemologia no voo para cá... muito conveniente.
- Şu anda uçakta, geliyor.
Já está a caminho.
Yolcu listesine göre uçakta üç mürettebat ve dört yolcu varmış.
O manifesto do voo mostra uma tripulação de 3 e 4 passageiros.
Uçakta bir yolcu daha vardı, onunla gittiler. O bilebilir.
Havia outro passageiro no avião que saiu com ele.
Uçakta Iverson'la konuştun mu?
Falou com o Iverson no avião?
Iverson'la uçakta hiç konuşmadın ama şehre inerken aynı taksiye bindiniz.
Quer dizer... não falou com o Iverson no avião mas dividiu um táxi até a cidade?
O uçakta olduğunu ispatlayabilir miyiz?
Podemos provar que ele estava naquele avião?
Uçakta yanında oturanın yiyecekleriyle takas edersin.
Talvez possas trocar com o lanche do menino ao teu lado no avião.
Oğlanın elini sadece uçakta tut.
Apenas para consolá-lo.