Unvanlar traduction Portugais
92 traduction parallèle
Sizin yüzünüzden kardeşimiz hapsedildi, ben gözden düştüm, asiller aşağılandı. Öte yandan, daha iki gün önceye kadar beş para etmeyen insanlara büyük payeler, asalet unvanları verildi.
Está preso o nosso irmão por culpa vossa, eu próprio desgraçado, e a nobreza é desprezada, enquanto dia a dia se concede nobre condição aos que ainda há menos de dois dias mal valiam um centavo.
Bu bağlılığı talep ediyorum, onun unvanlarını da, hemen.
Reclamo essa lealdade... e seus títulos... agora.
Çoğunuz unvanlarınızı ve servetlerinizi bana borçlusunuz.
A maioria de vós deve a honra e a fortuna a mim.
Unvanlarını, haykıran kalabalıkları değil.
Não os títulos ou o barulho da multidão.
Unvanların ve yetkilerin ayrıntıIı bir şekilde belirtilmeli.
Os teus títulos e poderes devem ser definidos.
Eski unvanlarınızın burada bir anlamı yok, Kaptan.
Os vossos velhos títulos nada significam aqui, Capitão.
Unvanları ve ofisleri antik değere sahiptir.
Os seus títulos e cargos são muito antigos.
Ben, sadece seni değil, adını ve unvanlarını da seviyorum.
Não só te amo, como também amo o teu nome e o teu numeral.
Size bahşettiğim unvanları koruyasınız diye mi?
Para que todos possais manter os títulos que vos concedi?
Benim için söylediğiniz tüm unvanlar hoşuma gitti, kız kardeşim Drusilla'nın da.
Agradam-me todos os títulos que pensaste para mim.
Şık unvanları olan bir sürü şık insan.
Cheio de pessoas extravagantes, com títulos extravagantes.
Senin unvanların hayli az Edinburgh Dükü ve Kraliyet Tuvalet Muhafızı.
Teus títulos foram escassos - Duque de Edimburgo e Guardião da Latrina Real.
Ailen Yüksek Konseyden atılacak mülklerine el konulacak ve tüm unvanların geri alınacak!
A tua família será removida do Alto Conselho, as tuas terras serão apreendidas e a tua casa será despojada dos títulos!
Aptal unvanları bir kenara bırakalım.
Esqueçamos os títulos.
Houston Üniversitesi'ndeyken bütün unvanları birlikte kazandığımız o eski güzel günlerden beri.
Desde os bons velhos tempos na Universidade de Houston... onde ganhámos juntos todos aqueles títulos.
Beyaz olsaydı ve onu tutsak alanlar İngiliz olsaydı, ona madalyalar ve unvanlar yağardı.
Se ele fosse branco e os seus escravizadores, britânicos, seria por nós cumulado de medalhas e honrarias.
Sen bu ışıltılı mücevherler ve unvanlar dünyasında doğdun.
Nasceste num mundo de jóias brilhantes e grandes títulos.
Ondan boşanmazsam onlar için ölmüş olacağımı unvanlarına, paraya ortak olamayacağımı söylediler.
E que se não me divorciasse, estaria morto para eles... para o título familiar, posição, dinheiro.
Unvanlarını kılıçla aldılar.
Com a ponta da espada.
Fairfax ve Holles soyluluk unvanlarını aldılar.
TANTO FAIRFAX QUANTO HOLLES RECEBERAM O PERDÃO REAL.
Kuzgunlar, kısa bir moladan sonra sahaya döndü. Yenilmezlik unvanları tehlikede.
Após um breve desconto de tempo, os Ravens regressam, com a sua sequência de vitórias em risco.
Bugünkü asıl gündemimiz, eyaletteki hıyarlar... kuzenlerini gönderip bizi soyup soğana çevirmeden önce... unvanlar ve müdürlükler yaratmak.
Nossa pauta... é criar direitos e departamentos, antes que os malditos territoriais... enviem seus primos para nos assaltar e roubar.
Çok değil, ama unvanlarınız arasındaki farkı simgeler.
Não é muito, mas simboliza grandemente a vossa diferença de níveis.
Bununla birlikte üyelere kurtarıcı, prens veya şövalye gibi şaşaalı unvanlar verilir.
Não, é feito porque tudo nesta realidade é vibração. A consciência nesta realidade é vibração, tudo é um campo vibracional.
Unvanlarını da, kısaltmalarını da alıp götlerine soksunlar!
Podem ficar com o raio do título e o acrónimo que o acompanha.
Bundan böyle onları düşman savaşçıları olarak nitelendirmez uzun unvanlarıyla daha kesin tanımlarsınız.
A denominação mais correcta, é a que lhe damos, já não são, combatentes inimigos.
Artık Baronsunuz ve diğer unvanlarınız. Neydi onlar?
És Barão, neste momento, e outros novos títulos.
Böylelikle, ülkemizi geçmişte yaşandığı gibi bölünmelerden yani tahta çıkmak için uydurulmuş unvanları önleyerek koruyacak.
Isto feito, protegerá a Nação de grandes divisões como sofreu no passado, quando vários títulos diferentes pretendiam o trono.
Tüm bunlarla artık ilgilenmiyorum ve Kral ya da Papa'nın unvanlarını da artık tartışmayacağım.
Eu... liberei minha mente de tais questões e não discutirei mais os assuntos do Rei ou do Papa.
Aptal unvanları bir kenara bırakalım.
Vamos dispensar estes títulos patetas.
Unvanlar bir yana, soğuk yatak arkadaşın için bir zırh alabilirsin.
Tirando os títulos de parte, uma armadura transforma um tipo num parceiro sexual frio.
Unvanlarını çalan hırsızlardan unvanlarını geri almanın.
Reconquistar o título do ladrão que o roubou de mim.
- Asıl sen unvanları karıştırıyorsun. Sen kölesin, o efendi.
És tu quem está a esquecer o seu título, amo e escravo.
Biz hâlâ kendi unvanlarımızı bekliyoruz.
Ainda esperamos pelo nosso título.
Unvanlarından ve geleneklerinden, entrikacı ve kin güden bir kocadan kurtulmak istiyorsun. Bence burada uğraştığın olay, tipik bir anne-kız meselesi.
Se se abstrair das tradições, dos títulos, e dos maridos maquinadores e vingativos, acho que está a lidar com a típica situação mãe-filha.
Burada kod adları, departman unvanları ve güvenlik izinleri var.
Esta coisa tem pseudónimos, designações do departamentos, acessos de segurança.
Babamın hayatından çıkardığım bir ders varsa o da unvanların hiç önemli olmadığıdır.
Se há coisa que aprendi com a vida do meu pai é que os títulos não significam nada.
Her kimlerse, unvanları her ne ise.
Seja quem for, independentemente da sua posição.
Evler ve arabalar unvanlar ve kıyafetler hatta vücudun bile. "
Casas e carros... títulos e roupas... até mesmo o teu corpo.
Tüm rütbe ve unvanlarını topraklarını ve mallarını elinden alıp onu ölüme mahkûm ediyorum.
Despojo-o de todas as posições e títulos, de todas as terras e possessões e sentencio-o à morte.
Ama kalırsanız aramızdaki unvanlar sadece kardeş, karı, kocadan ibaret olacak.
Mas se ficardes, será como irmãos e irmãs, maridos e mulheres.
Şimdiyse bütün o unvanları bırakıyor ve çuval giyiyor.
Agora fala com sotaque, pinta-se e usa roupa de índio.
Ünvanları kesinlikle gerçektir.
Os seus títulos são genuínos.
Ben, Tiberius Claudius Drusus Nero Germanicus tüm unvanlarımla başınızı ağrıtmayayım, falan feşmekan işte bir zamanlar, ki çok önce de değil arkadaşlarım ve akrabalarım tarafından Ebleh Claudius, Şu Aptal Claudius ya da Pepe Claudius olarak tanınan ben, şu an hayatımın bu tuhaf öyküsünü yazmaya hazırlanıyorum.
Eu, Tibério Claudio Druso Nero Germânico
Ünvanlarını bilmiyorum.
Não percebo de cargos.
Ünvanlar, zayıf insanların arkasına saklandığı siperlerdir.
Titulos são escudos atrás dos quais se escondem homens fracos.
Ünvanları tamam, ama görevleri ve hedefleri yanlış...
Têm o posto certo, mas os objectivos e propósitos são uma confusão...
Ünvanların asla piçlerine miras kalmayacak.
Os teus bastardos... nunca herdarão os teus títulos. Não.
Ünvanlarınızın farkındayız.
Nós estamos a par sobre suas designações.
Ûnvanlar kazanmak ve iyi bir insan olmak aynı şey.
Ganhar títulos e ser boa pessoa são a mesma coisa.
Ünvanları ellerinden alınacak ve Güneye sürgün edileceklerdir.
Todos os seus bens serão confiscados e depositados no fundo nacional,