Utangaç traduction Portugais
1,184 traduction parallèle
Ne kadar utangaç olduğumu biliyorsun.
Sabes como sou tímido.
Benjamin, bu kadar utangaç olmayı bırak.
Benjamin, pare de se armar em tímido.
O sessiz, utangaç, tanıyabileceğin en içine kapanık genç kadındı.
Era a jovem mais calada, mais tímida e mais reservada que já conheceu.
- Utangaç değilsin ha?
- Não és tímida, pois não?
Aslında ben... utangaç... seçici biriyim.
Na verdade, sou... tímido... e selectivo.
Romantik bir arkadaşım var. Cidden çok utangaç.
O meu amigo é um romantico, é muito tímido.
Utangaç olduğunu duyduk.
Ouvimos dizer que eras tímido!
Utangaç mı?
Tímido?
Utangaç olma, bana iyice bak.
Não sejas tímido, olha bem para mim
Bilirsin, Finliler kesinlikle utangaç değillerdir.
Sabes, os finlandeses são muito desinibidos.
Ve bir şey daha şu kaniş doldurucu geldiğinden beri o kadar utangaç hissediyor ki, daha da duyarlı davranıyor.
E digo-te mais uma coisa. Desde que aquela embalsamadora de poodles surgiu, ele tem tido tanta vergonha de si mesmo que tem sido mais atencioso.
Neler kaçırdığını bilmiyorsun. Utangaç tiplerdenimdir. 200 Dinar.
Pode trabalhar no campo, cuidar do gado... e ainda pode aguentar uma boa sova.
Utangaç, pasif...
É melhor não mudar de ideia até eu ter ido!
Tam öyle biriydi aşırı utangaç, içe dönük, biraz öz güven eksikliği tam da dünyayı büyü yetenekleriyle şaşırtmak isteyecek tipte biri.
Ele parece do tipo certo, dolorosamente tímido, introvertido, leve falta de confiança... O tipo de pessoa que quer deslumbrar o mundo com os seus truques de magia.
Fakat "2Shy" ( Çok Utangaç ) bunu pek önemsemiyordu.
Mas o Demasiado Tímido não se parecia importar.
Sessiz geçen zamandan sonra Utangaç bir elveda istemem
Enrolados numa cambalhota E depois um tímido adeus
Çok utangaç.
Ele é tímido.
Dudaklarım, bu iki utangaç hacı, Yüz sürüp mihrabına Hazırdır bu kabalığı nazik bir öpüşle yumuşatmaya
Meus lábios, dois peregrinos corados, prontos estão para amenizar esse indelicado toque com um terno beijo.
" Küçük çocuklar utangaç ve beceriksiz olabilir.
"Os adolescentes podem ser tímidos e estranhos."
Utangaç olma.
Não tenhas vergonha.
- Çok da utangaç.
Tímida que nem uma borboleta.
Yani utangaç olduğu için mi?
Ainda não fala? É envergonhada?
Sadece burada yabancılar var. - Utangaç.
Estamos rodeados de estranhos!
Ray, para için yapmadım. Ne utangaç.
- Não o fiz pelo dinheiro.
Utangaç değilsin, değil mi!
A doutora não é nada tímida, pois não?
Utangaç biri değilsin demek istedim.
Quer dizer, não pareces muito tímida.
Biliyor musun Ally, bazı erkekler utangaç olurlar.
mas há um flash : Há tipos tímidos.
Utangaç, çekingen ve masum mu görünmeliyim yoksa özgür, tatminsiz ve girişken mi?
Será que quero parecer tímida, envergonhada e ingénua... ou sem regras, insaciável e agressiva?
Çok utangaç.
É demasiado tímido.
Anlaşılan utangaç birisi, garip olan kimsenin rahatsız olmaması.
Estão a achar-lhe piada e ninguém parece incomodado.
Onu bir çok kez öldürmeye çalıştığım için biraz utangaç davranıyor.
É um bocado tímido porque eu já o tentei matar várias vezes.
Çok utangaç.
Ela é um bocadinho tímida.
Utangaç davranmayın.
Não sejam timidos.
Pekala, söylesene Joe. Bir erkek bu kadar çekici, akıllı, güzel konuşan, baştan çıkarma işinde utangaç ve güçlü olup, bu dünyada nasıl yalnız olabilir?
Então, diga-me... como é que um homem atraente e inteligente... bem falante... discreto da forma mais sedutora mas... poderoso... está só neste mundo?
Bak, Robbie, utangaç olduğunu ve incindiğini biliyorum, bu yüzden bu işi senin için gerçekten çok kolay hale getireceğim.
Olha, Robbie, eu sei que és tímido... e eu sei que te magoaram... portanto vou tornar isto bem fácil para ti.
Tamamen utangaç kalacağım.
Vou ficar acanhado.
Kendisi çok utangaç. Herkesle tanışmaya hazır olduğunu sanmıyorum.
Acho que ele ainda não está preparado para vos conhecer.
İşte böyle. Utangaç olma.
Isso, não sejas tímida.
Hyde aniden utangaç mı oldu?
De repente o Hyde ficou tímido?
Bu karakolu ve beni aldığında böyle utangaç değildin.
Não eras tão envergonhado quando tomaste este Posto e a mim.
Utangaç bir zenci- -
Temos aqui um negro envergonhado...
- Utangaç. Beyin cerrahı.
É um neurocirurgião muito modesto!
Bir muhabir olarak aldığı ilk işi berbat ederek hem kendisinin hem de patronunun işini bitiren utangaç bir editör hakkında.
É acerca desta redactora tímida que troça totalmente dela e do seu chefe quando simplesmente consegue a sua primeira tarefa como repórter.
Utangaç olma. Hepimiz senin arkadaşınız.
Somos todos amigos, aqui.
Utangaç.
Tímido.
Utangaç olma.
Não sejas tímida.
Sessiz ve utangaç bir canlılık, ciddi ve iffetli sessizlik, saf ve hassas kalplilik, temiz, kibar bir ruhun işareti ürkek bir küstahlık, uysallık, suç işlemeden korku ve sakin bir hava, uzun ve söz dinleyen itina,...
"um despejo quieto e vergonhoso ; " um repouso gravíssimo e modesto ; " uma pura bondade,
Utangaç kız.
Que adorável!
- Aslında utangacım.
- Sou mais tímida do que pareço.
Utangacı oynama.
Não se faça de desentendida.
Ne kadar da utangaç.
Ela está envergonhada.