Uyuşturucuyu traduction Portugais
795 traduction parallèle
Elimdeki bütün uyuşturucuyu kullandım.
Dei-lhes todo o láudano que tenho.
Uyuşturucuyu nasıl ulaştıracaksın?
- Chekov. Como aplicará o tranquilizante?
Çünkü ben seni hâlâ seviyorum ve uyuşturucuyu bırakır bırakmaz...
Eu ainda te amo, mal esteja limpa...
Bak, Henry, uyuşturucuyu hemen bırakmamı istemeyeceksin, değil mi?
Ouve, Henry, não me vais fazer a ressaca a frio, pois não?
Uyuşturucuyu hemen kesenleri gördüm.
Já vi gajos em ressaca a frio.
Çekmekti uyuşturucuyu
Cuspindo tretas...
Sevgili Adonis de o uyuşturucuyu satın almak istiyor.
Que o nosso caro Adónis está a tentar comprar.
Ameliyat öncesi uyuşturucuyu çıkarması için ona narceine verildi.
Deram-lhe narceína para evitar os narcóticos pré-op...
Uyuşturucuyu yutma. Biliyoruz onu tutuyorsunuz.
Não engulam as drogas, nós sabemos que vocês as têm.
Hey, sakladığım son uyuşturucuyu biliyorsun değil mi?
Sabes aquela última barra de ácido que estava a guardar?
Ona Lin Duk Coo'nun elimizde olduğunu söyle. Sana General Chow karşılığında Lin ve uyuşturucuyu vereceğiz.
Diz-lhe que temos o Lin Duk Coo, e que trocamos o Lin e a droga pelo General Chow.
Uyuşturucuyu cebime koyan da o.
Foi ele que meteu a droga no meu bolso.
- Şimdi söylediklerimi. Sorunları, uyuşturucuyu falan.
- O que eu disse... sobre encrencas, drogas...
Los Hermanos Rodriguez uyuşturucuyu sevmezler.
Os irmãos Rodriguez rejeitam as drogas.
Uyuşturucuyu oradan satın alıp Miami'ye getireceksiniz.
Fazem a compra e trazem a droga para Miami.
Onun uyuşturucuyu nasıl aldığını merak ediyorum.
- Como é que ele arranjará a droga?
Ve bütün uyuşturucuyu aldı. İnanılmaz lanet bir durumdu
E sacou-lhe toda esta droga, e foi incrível, foda-se!
Ve bütün uyuşturucuyu aldı. İnanılmaz bir durumdu
E sacou-lhe toda essa droga, foi altamente!
Uyuşturucuyu satan adamı öldürdüğünüzü de biliyorum.
Também sei que você matou o tipo que lhe vendeu a droga.
Uyuşturucuyu saklayacak daha iyi bir yer bulamadın mı?
Não podias esconder as drogas num lugar melhor?
Yeni bir uyuşturucuyu içine çekmiş.
Serviu-se de um inalador...
Stalin'e rağmen yıkılmayan bir ülke, birazcık uyuşturucuyu da yener.
Um país que sobreviveu a Stalin... consegue sobreviver às drogas.
O da uyuşturucuyu çok severdi.
Caramba, ela era louca por drogas.
Nadine, hadi! Topla şu uyuşturucuyu.
Nadine, vá lá, apanha as drogas.
Dianne, uyuşturucuyu yine şekerli gevrek kutusu gibi aptalca bir yere saklamadın ya?
Dianne, não esconderam as drogas num sítio idiota como dentro dos Corn Flakes, não?
Uyuşturucuyu son bıraktığımda, kendi portremi yapmaya karar vermiştim.
Da última vez que larguei o ácido, decidi fazer um auto-retrato.
Dianne uyuşturucuyu toparlayıp otobüsle önden gönderdi,.. ... Kuzeybatı Pasifik boyunca olan depolara. Böylece gerektikçe uyuşturucuyu yerinde bulabiliyorduk.
A Dianne reuniu os narcóticos e mandou-os de autocarro para depósitos no Pacífico Noroeste para que tivéssemos acesso às drogas à medida que precisávamos.
Neden parayı alıp, uyuşturucuyu bıraksınlar?
Por que levaram o dinheiro e deixaram a droga?
Olay yerine girdiğimde, iki sanığı gördüm, tabancaları parayı, uyuşturucuyu, kurbanı.
Quando cheguei ao local, vi os dois acusados... ... dinheiro, armas, droga e o corpo.
Uyuşturucuyu bıraktığı için kendini yemekle oyalıyor.
Agora que largou a droga, deve ter de compensar de alguma forma.
DEA'nın seni suçlama nedeni,... bir Kanada polisinin gizli operasyonda kullandığı uyuşturucuyu senin çaldığını söylemesi.
A DEA está interessada nas acusações feitas por um agente canadiano que afirma que roubaste droga que era usada numa operação secreta.
Bence Laura'ya da uyuşturucuyu onlar veriyordu.
É até possível que tenham dado droga à Laura.
Uyuşturucuyu da bırak artık. Beynini sulandırıyorlar.
As drogas estão a roer-te o cérebro!
Uyuşturucuyu bırak Robby.
Não mexas nas drogas, Robby.
karakoldan birisi bu taktiği uyuşturucu kaçakçılarının kullandığını, uyuşturucuyu cesetlerle sevkettiklerini hatırlattı.
Alguém na polícia se lembrou de uma denúncia sobre um traficante de drogas... que traficava cadáveres junto com a droga.
Bu senin uyuşturucuyu nasıl taşıdığını açıklıyor.
Então é assim quedistribuem as drogas.
Ve uyuşturucuyu.
E também de drogas.
Tek yapman gereken uyuşturucuyu alırken sesini teybe kaydetmek.
O que tens que fazer é apanhá-lo... a admiti-lo durante a gravação, está bem? Que ele está a comprar a coca. Está bem, campeão?
Kendime bakıyorum, uyuşturucuyu bıraktım.
Estou a tentar cuidar dos meus, e larguei as drogas.
Haziranda uyuşturucuyu sana verdik, testlerdeki saflık oranı yüzde yüzdü.
em Junho, quando ta demos, a droga era 100 % pura.
Şu anda temmuzdayız, uyuşturucuyu alıyoruz ve test sonuçlarında yüzde doksan saf çkıyor.
Agora é Julho. Pegámos na droga e está 90 % pura!
Ben, ben özür dilerim, bak, uyuşturucuyu işlemediğini söylüyor.
Desculpa, é que ele diz que não cortou a droga.
Uyuşturucuyu biraz azaltsan iyi olur.
Devias era começar a cortar no speed.
- Hangi uyuşturucuyu aldın?
- Que tomaste?
- Andy'yi tanıdığımdan beri... benden hiçbir şey istemedi, seninle uyuşturucuyu bırakman... konusunda konuşmamı istemek dışında.
Desde que o conheço, Ele nunca me pediu nada, a não ser convencer-te a deixar as drogas.
Beni yeni bölge vekili seçin ve ben de bu tehlikeli maddeyi ve sokaklarımıza sızan bu sinsi uyuşturucuyu ve o hayvanları...
Elege-me Advogado do estado, e vais ver este elemento perigoso, que trafica esta droga nas nossas ruas, e estes animais...
Bir daha asla, Swanney. Uyuşturucuyu bırakıyorum.
Nunca mais, Swanney, vou deixar-me disto.
Bence uyuşturucuyu yasallaştırmalıyız.
- Sabes o que penso?
Uyuşturucuyu seviyorum.
Gosto de drogas.
Sonra ise buhar operasyonu. Böylece hâlâ vücudumda bulunan uyusturucuyu terleyerek atiyordum.
Em seguida um vapor para suar e tirar as drogas que ainda continuam no meu organismo.
Bu adam hangi uyuşturucuyu almış?
Que tipo de drogas toma aquele tipo?