Uçagım traduction Portugais
2,288 traduction parallèle
Ya da belki eşyalarımızı arabaya götürebilirsin ve uçağı kaçırmayız.
Ou talvez devesses colocar as tuas malas no carro, para não perdermos o nosso voo.
Uçağı mı kaçırmış?
Que situação.
Uçağı mı kaçırmış?
Cancelaram-lhe o voo?
Uçağımı yakalamak için tam zamanında dönmüştüm.
Cheguei a tempo de apanhar o voo.
- Uçağı hazırladınız mı?
- Tem o avião pronto?
O uçağın kime ait olduğunu, kimin uçurduğunu, kimin kayıt altına aldığını bulmalıyım.
Preciso de saber quem é o dono do avião, quem o pilota e quem registou o voo.
Belki şansıma uçağım havada infilak eder.
Talvez eu tenha sorte e o meu avião explode no meio do céu.
- Maket uçağım.
- Os meus aeromodelos. - Pois é.
Uçağım bu akşam 7'de kalkıyor.
O meu voo parte esta noite.
Git uçağına yetiş, tamam mı?
Vai apanhar o avião, está bem?
Eskiden küçük bir uçağım vardı. Kar sezonu için Vermont'a giderdim.
Tenho um pequeno avião e uso-o na temporada de eski.
Akşam 6'da uçağım var.
Tenho um voo às 18h.
Biraz sonra uçağım kalkıyor, bu mesajı alırsan beni ara.
Vou partir daqui a pouco, por isso liga-me quando ouvires isto, por favor.
Daha da iyisi, arabam Heathrow yolunda bozuldu da binmem gereken uçağı kaçırdım.
E foi ainda melhor o meu carro ter um pneu furado a caminho de Heathrow, e que eu ter perdido o avião que devia apanhar.
- Uçağımız bir saat içinde kalkıyor. - Anladığınızı sanmıyorum.
- O nosso voo parte dentro de uma hora.
A : Uçağımız yok.
A ) Não temos um avião.
Dinleyin, kaba olmak istemem ama Paris uçağım on dakika sonra kalkıyor.
Olhe, não quero ser mal-educado, mas o meu voo para Paris
Sanırım benim uçağın anonsunu yaptılar.
Olha, acabaram de chamar o meu voo.
Bu uçağı hangarın dışına çıkarmak zorundayım. Bu benim yasal hakkım.
Eu tenho que vir buscar o avião fora do hangar, antes que ele seja legalmente meu.
Ben uçağımı geri almak istedim.
Só quero o meu avião de volta.
Gary Archer'ın uçağını geri istemesine şaşmamak lazım.
Não é de admirar que o Gary Archer queira o seu avião de volta.
Her şeyimi alan Howard Burgess, en azından bana uçağımı borçlu.
Depois dele me ter tirado tudo, o Howard Burgess devia-me o avião.
Sadece uçağımı geri almak istemiştim.
Estava só ali para que ele não levasse o meu avião.
Uçağın seri numarasına benziyor. Sana farklı bir anlam mı ifade etti?
É como se fosse a matrícula do avião.
Burada oturup sana uçağın nasıl kalktığını anlatmamı mı bekliyorsun?
Queres que me sente aqui e te explique como é que funciona um avião?
Bir uçağın arkasında geçen 18 saatten sonra 3 aptal film, 2 plastik gibi yemek, 6 bira ve kesinlikle uykusuz kaldıktan sonra nihayet ulaştım.
Depois de 18 horas encafuado num avião, de 3 filmes idiotas, duas refeições de plástico, 6 cervejas, sem dormir, aterro enfim... em Bangkok.
Uçağımız 11'de kalkıyor.
Vamos partir às 11 horas.
Baksana, Delfy, düşünüyorum da bu uçağın paraşütle atlama bölümü var mıdır?
Escuta, Delfy, tenho estado a pensar. Este avião tem alguma escotilha de fuga?
Uçağımızın hemen havalanmasını istiyorum.
Quero todos os aviões no ar imediatamente!
Şu uçağı da mı sen uçuruyorsun?
Estás a voar aquele avião?
Uçağınıza mı dönüyoruz?
De volta ao seu avião, Mr. Zimmer?
Uçağım Chicago'ya gitmek üzere bense İrlanda'nın ortasında cehennem gibi bir yere seninle birlikte sıkışıp kaldım.
Meu vôo está partindo para Chicago e eu estou presa aqui com você. No meio do "Apocalipse Now" irlandês
Eğer koridor kalabalık bir hal alırsa, kafasında gösterişli bir peruk olan adam sizi kanat çıkışına götürmeye çalışırken, ben çoktan uçağın arka tarafına tırmanmış olacağım.
Se o corredor estiver cheio de pessoas, rastejo por cima do assento 36D onde o gajo com o capachinho brilhante tenta chegar à saída na asa.
Benim kıymetli Mary'm sen şu an bunu okurken, ben yeni bir hayata başlamak için Yeni Zelanda uçağında olacağım.
Minha querida Mary, quando leres isto vou estar num avião para a Nova Zelândia para começar uma nova vida.
Uçağımız 4 : 30'da. Anladım.
- E o voo é às 16 : 30 h.
Uçağım sadece iki kişilk.
Meu avião só tem dois lugares.
Sen, uçağımı yağmalamaz mısın
Não estragas-te o meu avião, pois não?
Senin gibi Heathrowda. New York uçağımı bekliyorum.
Em Heathrow, a espera do meu voo para Nova Iorque.
Uçağım anons edildi.
Estão anunciando meu voo.
Uçağım havaalanında.
Meu avião está no aeroporto.
Veya bu akşamüstü de gelebilirim, uçağım akşam kalkıyor.
Ou posso voltar à tarde, o meu voo só sai à noite.
Uçağımı kaçırdım.
O último voo americano partiu.
- Uçağı kullanalım.
- Bem, e esse avião que tu tens?
JFK'e kalkan akşam 6.00 uçağını yakalayacaksak, yola çıkmamız lazım.
Temos de ir andando, senão perdemos o voo das 18 para o JFK.
Uçağı yakalayacaksak, yola çıkmamız lazım.
Temos de ir, se queremos apanhar o voo.
Sabah erkenden uçağımız kalkıyor.
Temos um voo logo pela manhã.
Uçağı tam vaktinde yakalayacağımıza inanamıyorum.
Não acredito que vamos apanhar um voo a tempo.
Şu Vegas uçağı kalkmadı mı daha?
O voo para Vegas já partiu?
5 kuruş alamadı. Bir gün Los Angeles Havaalanı'nda uçağımı bekliyordum ki zenci bir çocuk yanıma geldi. "Gazetede okuduğuma göre en çok tanışmak istediğin kişi Little Richard'mış." dedi.
- Houve uma vez num aeroporto aparece um gajo preto novito e diz-me :
Uçağımızı kaçıracağız, alamayız.
Vamos perder o avião.
Üzgünüm. Hemen gitmezsek uçağımızı kaçırırız.
Se não formos já embora, perdemos o avião.