Uçtu traduction Portugais
1,137 traduction parallèle
- Uçtu o ama!
- Mas ele voou!
- Fakat o uçtu!
- Mas ele voou!
Yeni tank mekanizmalarında test sürücüsüydü lanet şey havaya uçtu.
Ele estava a testar um desses novos tanques, e a maldita coisa explodiu.
Uçağım havaya uçtu. Bunu hatırlıyorum.
Lembro-me do meu aviäo explodir.
Bir şey uçtu demin!
Algo passou aqui a voar.
Kıçım çiftlik evinde yeterince uçtu, doğrudan aşağıda olmalılar
Temos que lá chegar rápido e descobrir alguém que nos ajude! As minhas botas precisam de chão por baixo delas!
Ayıldığında kurtulmaya çalıştı, araçtan çıkmak istedi. Ama o çıkamadan otomobil bir uçurumdan aşağı uçtu ve alev aldı. Hayal kırıklığına uğramıştım ve ertesi hafta inan bana en ön sıradaydım.
Ele acordou e tentou sair fora,..... mas o automóvel foi a um precipício antes de que ele pudesse escapar, e bateu e queimou, e eu estava tão desgostosa e excitada!
Tel örgülerin üzerine uçtu.
Ele sai a voar pela janela através da grade de arame.
Başkan Kimball, 27 ülkenin liderleriyle buluşacağı tarihi toplantıya katılmak üzere Roma'ya uçtu.
O Presidente Kimball parte esta semana para Roma onde se reuniará com lideres de 27 nações para uma convenção.
- Araban mı uçtu?
- O teu carro explodiu?
Depoları havaya uçtu diye tüm şehri kendilerinin sanıyorlar.
O armazém deles arrebenta e eles pensam que são donos da puta da cidade!
- O da tek başına uçtu!
- Teve que voar em 2º classe.
Arabaların üstünden uçtu, ama galip Çıplak Ayak'a çok yakın.
Passou por cima dos outros carros, mas ficou atrás de Barefoot, o vencedor.
Fabrika havaya uçtu ve bütün o insanlar öldü.
A fundição explodiu, e todos morreram.
Onun da arabası havaya uçtu.
- O seu carro também explodiu.
Sonra her şey aklımdan uçtu.
De repente, esqueci-me de tudo.
Hayır, onlar hemen uçtu ve gölü de beraberlerinde götürdüler.
Não, levantaram voo levando o lago com eles.
İki gün önce, Francis tıraş olup sakalını kesti ve Los Angeles'a uçtu.
o Francis cortou a barba e voou para Los Angeles.
Şapkam uçtu.
Voou-me a boina!
Tek delilim havaya uçtu gibi.
A prova que tínhamos foi pelos ares.
"Birlik Karpit fabrikası havaya uçtu"
"Fábrica explode"?
- Evet? - Pır diye uçtu gitti!
Foi-se assim, de repente...
Tanrı yardımcısı olsun, iyice uçtu bu.
Deus ajude-o.
Sonraki gün Emma Hala Cenevre'ye uçtu.
No dia seguinte, a tia Emma voou para Geneve
Şov'u bir koydum. Neredeyse koltuğundan uçtu.
Mostrei-lhe um, e ele ia caindo da cadeira abaixo.
Madame Giselle, daha önce sizinle uçtu mu?
A Madame Giselle já tinha voado convosco anteriormente?
- Uçurumdan aşağı uçtu. - Embesil.
Seu imbecil!
Arabası savruldu ve uçurumdan aşağı uçtu.
O carro derrapou, caímos num penhasco...
İşte uçtu tüm umutlarım kıymetli planlarım parlak hayallerim.
Lá se vão as minhas esperanças, planos, e sonhos.
Uçtu gitti Noel.
Lá se vai o Natal.
Kılıcın hızlıca bir rüzgar gibi uçtu ve bir kasırga çarpışı gibi düşmanını kesti.
Esplêndido! A tua espada voou veloz como o próprio vento... e matou o teu inimigo instantaneamente, foi maravilhoso!
Dün karşıdan karşıya geçiyordum. Bir arabanın üzerinden güzel bir çift ayakkabı uçtu ve ayağıma takıldı.
Ontem, ia a atravessar a estrada e este fantástico par de ténis voou de um carro e aterrou aos meus pés!
- George Detroit'e uçtu mu?
O George foi para Detroit?
Tıbbi malzeme içeren bir uçak dün gece havaya uçtu.
Numa outra noticia, um avião com medicamentos explodiu ontem.
Para uçtu.
Ele ficou possuído.
Ve sonra da dükkânım havaya uçtu.
O meu negócio foi-se.
Ne yazık ki hayır. Bu sabah KEN Konferansına katılmak için El Paso'ya uçtu.
Infelizmente não, viajou para El Paso para a conferência de KEN.
Rüyamda bana geldi "Bebeğim" dedi, pencereden uçtu.
Ele apareceu-me em sonhos. "Fofa", disse ele, ao sair pela janela.
Bir anda koltuğun arkasına uçtu.
Caiu atrás do sofá.
Ama ona olan inancın sayesinde uçtu.
Mas a tua fé deu-lhe coragem para ela voar.
Park için gelecek para uçtu. Tüm o değersiz arazi ona kaldı.
O Banco está cheio de propriedades sem valor.
Bir çığlıkla kuşlar siyah gökyüzünde uçtu insanlar sessiz, kanım tutuşuyor beklemekten.
Com um pio, os pássaros cruzam o céu negro as pessoas estão caladas, meu sangue ferve por esperar
Mekik yere değer değmez havaya uçtu.
Assim que ele pousou... o porto explodiu.
Öylece toz olup uçtu mu?
Desapareceu? - É o que parece.
Ken Mattingly, Apollo 16'nın pilotu olarak Ay'ın etrafında dolaştı. Sonra da uzay mekiğiyle uçtu ve hiçbir zaman kızamık geçirmedi.
O Ken Mattingly orbitou a lua como piloto do módulo de comando da Apollo 16... e voou a Space Shuttle, sem nunca ter tido sarampo.
Havaya uçtu.
Foi para o Inferno.
Kaltak uçtu.
É a viagem.
Önümden geçti ve buraya doğru uçtu!
Atravessou-se mesmo à minha frente!
- Basınçlı kapılar kapanmadan güverteden uzaya uçtu.
Ele foi projectado para fora da doca.
Hepsi elinden uçtu.
- Disparam das mãos dele, e uma delas acerta na cara dela.
- Böyle havaya uçtu!
Fizeste explodir o camião todo!