Uçuna traduction Portugais
1,262 traduction parallèle
Güzel, Chenille, başparmaklarının ucuna.
Isso, Chenille, pés bem esticados.
Ucuna bağla.
Liga-o ao terminal.
Ama üzgündün. Sanırım ülkenin öteki ucuna taşınmaktan.
Mas tu estavas triste... por te mudares, com certeza.
İpin ucuna sabun bağlamışsın.
Isso é sabão de banho.
Mertle vurunca masanın altına kaçıp odanın öbür ucuna kaydı.
MertIe deu-lhe um pontapé, rolou por debaixo da mesa O.R....... vai pelo corredor.
Oklarının ucuna zehir sürecek.
Ele envenenará as suas flechas.
O halde, ucu ucuna kazanmaları için çift altı yapmaları lazım.
Têm de ganhar a penaltys só para cobrirem as apostas.
Toprağa saplanmış bir tüfeğin ucuna takılmış bir miğfer... ve künyeler.
Uma espingarda enterrada no chão com um capacete em cima e umas chapas de identificação.
Yanlışlıkla ayak ucuna basmak.
A pisadela acidental no dedo.
- Bir kez, bayım. Bir kez sadece silahımın ucuna kadar geldi. Ona ateş ettim.
Ficou desorientada, mas manteve-se firme de pé.
Ucuna bak.
Repara no corte.
İpin ucuna gelmiş durumdayım.
Já estou pelas pontas do dedos.
Programlanmamıştım, ama galaksinin öteki ucuna savrulduğunuzda, burada kendim için sizlere yardımcı olabilecek bazı altyazılımlar ekledim.
Não fui. Mas quando lhe enviam ao lado mais profundo da galáxia, rodando esquecido um bom tempo como fui sido, isso o incentiva a desenvolver algumas novas sub rotinas.
Odanın öteki ucuna fırlattı.
Mandou-te de um lado ao outro da sala.
Ama ben hattın her iki ucuna da bir şifre cihazı kurdum.
Só que eu instalei um dispositivo de codificação no fim das duas linhas.
Şu küçük şey şeye benziyordu... dilimin ucu, bir yılanın dilinin ucuna benziyordu.
Aquela coisa que parecia...? Sabes a minha língua parecia... como as das serpentes...
Oltacı, sopanın ucuna bir kanca takar ve dükkanların arkalarından, camlarından veya kapılarından sarkıtır.
Um'pescador'coloca um gancho na ponta de um pau Para chegar à parte de trás das janelas e portas das lojas.
Gerçekten ülkenin diğer ucuna bununla mı gideceğiz?
E vais levar isto pelo país fora?
Ben köyün öteki ucuna gidene kadar, 9 kişi katledilmişti.
Quando cheguei à outra ponta da aldeia, tinham matado 9 pessoas.
Köyün güney ucuna koştum, ama çok geçti.
Corri para o extremo sul da aldeia, mas era tarde demais.
Ucuna vur.
Sacuda-a.
Ve vücudumda kalan son gaz zerrecikleriyle geğirip... köfteyi odanın öbür ucuna fırlattım.
E com todo o gás que ainda tinha no corpo, atirei aquela almôndega pela sala.
Ne yapacağız, ülkenin öbür ucuna yürüyecek miyiz?
Que devemos fazer, atravessar o país a pé?
Ve annen. Odanın ucuna yürürken, herkes donakalırdı.
E a sua mãe, era capaz de passar na sala e toda a gente parava.
- Kayıp çocukları bırak! Bırakacağım senden hemen sonra, teker teker kalasın ucuna gidecekler!
- Serão soltos logo a seguir a ti... um a um, da ponta da prancha!
Ve ben dünyanın öbür ucuna bile gidebilirim ona yaptıklarımı telafi edecek her şeyi yaparım.
e que eu iria até ao fim do mundo faria qualquer coisa para remediar o que lhe fiz.
Bu konuyu daha önce parti başkanıyla görüştüm ve ona açıkladım, bir arkadaşla ava gitmiştik ve bir atın penisinin ucuna kaydım, ne yazık ki çiftleşme mevsimi olduğundan dolayı kalkıktı.
Já justifiquei essa ocorrência com o líder do partido, e, como lhe expliquei a ele, andava à caça com um amigo quando escorreguei para cima da ponta do falo dum cavalo, que, por azar, sendo a época do cio, estava erecto.
Sol elinizi masanın ucuna koyacağım.
Vou pôr a sua mão esquerda na borda da mesa.
Evet, onu dünyanın öbür ucuna götürmem beklenemezdi.
Sim, não posso querer que ela se mude para o outro lado do mundo.
Kafanızı sopamın ucuna takacağım "
"A vossa cabeça estará espetada no meu varapau".
Ama çok nefis bir pas verdim. Omar " ın parmaklarının ucuna giden ve sayı olan... mükemmel bir toptu.
Mas houve aquele maravilhoso passe... uma espiral perfeita para os dedos do Omar... e um golo.
Şehrin öbür ucuna gidip, fırını kontrol etmemi ister misin?
Queres que volte para a cidade para verificar o fogão? Não.
Ucuna bakın.
Vejam a ponta do reservatório.
Yatağın ayak ucuna.
É possível ver aqui a sombra da porta, aos pés da cama.
Bir insanı namlunun öbür ucuna koyan kişi Tanrı olur.
Colocamos um ser humano na extremidade do cano da arma e tornamo-nos Deus.
Şehrin diğer ucuna ne kadar hızlı belirebilirsin?
Qual é a velocidade máxima com que consegues atravessar a cidade?
- Sadece ucuna çişini yapman gerektiğini biliyorum.
Só sei que se deve fazer chichi na ponta.
Eğlenceli olabilir. Evet, öte yandan bir çubuğun ucuna işemekten ibaret olabilir.
Sim, ou então pode ser fazer chichi para um pau.
Üzgünüm ama düşmanın biri elimizden lazer silahımızı alır ve odanın diğer ucuna atarsa diye göğüs göğüse muharebe çalışmamız gerek.
Desculpa mas temos de praticar combate cara a cara para o caso do inimigo nos tirar as armas laser e as mandar bem para o fundo da sala.
Gaz maskesiyle, kaskı ayaklarının ucuna koysak nasıl olur?
E se mudarmos a máscara anti-gás e o chapéu tropical para junto dos pés?
Bu dairenin herhangi bir ucuna gitmeniz yasak.
- Desculpa?
Kırbaçlanmalılar! En yüksek seren ucuna asılmalılar! - Bunu yapamayacağımı biliyorsun.
Deviam ser açoitados ou pendurados do mastro dum navio!
- İstediğin seksse ülkenin öbür ucuna gitmen gerekmez.
Tenho tido sonhos em que vou a correr ter com estranhos e começo a beijá-los.
Restoranın öbür ucuna git yeter.
Se queres sexo, não tens de atravessar o país.
- İşi ucu ucuna yapıyorsun, değil mi?
Esperou mesmo até ao limite, não foi? Eu vou dar-lhe o meu número de telemóvel.
İşin garip tarafı, Ridder oltanın ucuna Patrick'i taktı. Böylece davanın bütün sorumluluğu onun üzerine kalacaktı.
O estranho é que, acabámos de descobrir, o Ridder preparou tudo para o Patrick ser o culpado da acção judicial.
Onları Meksikanın bir ucundan bir ucuna taşıyacak güç yok.
Não posso passá-los totalmente para o México. Não com a força disto.
Delik, Antarktika'yı tamamen kaplayıp, Güney Amerika'nın güney ucuna doğru uzanan dev mavi bir leke gibi görünüyor.
O buraco aparece como uma gigantesca mancha azul, que cobre totalmente a Antarctida... estendendo-se até à ponta sul da América do Sul.
1870 yılında doğan Bay Fish ucuna çivi çakılı sopalarla kıçına şaplak yemekten ve kasıklarına dibine kadar iğneler sokmaktan hoşlanırdı.
O senhor Fish, nasceu em 1870 e apreciou espancamentos... ... espetando enormes agulhas nas suas virilhas...
Dünyanın bir ucundan diğer ucuna ;
Por todo o mundo o Mar Vermelho, o leste da África, Maldivas, Filipinas.
Titanik'in gördüğü son sabah, güneşin doğuşunu kendi başına selamlamak üzere geminin pruvasının en ucuna kadar gitmiş.
Uma manhã, ao nascer do dia, o último para o Titanic, foi até ao ponto extremo da proa, sozinha, saudar o nascer do sol.