Uğraştım traduction Portugais
2,664 traduction parallèle
Onu sakinleştirmek için çok uğraştım ama- - Ama panikledim.
Tentei tanto que ela entendesse, mas... mas entrei em pânico.
Öğleden sonra, yağ tankının arkasındaki çalılarla uğraştım.
Passei a manhã nos arbustos, atrás do tanque de gordura.
Evet uyuşturucuyla uğraştım çünkü Vücut kimyam bunu istiyordu.
Eu tomo drogas porque a química do meu corpo que me faz querer usar drogas.
Ben bu Sokma Operasyon'u için çok uğraştım.
Eu tinha realizado esta operação disfarçada, senhor.
Bununla her türlü sesi konuşmanı hatta osuruğunu bile koruyabilirsin. Bunu düzeltmek için çok uğraştım.
Se você falar ou peidar ele pode gravar o som para a posteridade.
Kendimden başka herhangi biri olmak için çok uğraştım bu acılara ya da hatıralara daha fazla katlanmamak için.
Passei muito tempo... A querer ser qualquer um menos eu, para que não tivesse a dor, ou as lembranças.
Ayrıca bunu yapmak için bir saat uğraştım.
E eu passei uma hora a fazer isto.
Bugün ömrüm boyunca yetecek kadar süper kahraman belasıyla uğraştım.
Hoje já tive problemas que cheguem com super-heróis... para durar uma vida!
O ejderha kostümünü dikmek için tam 19 saat uğraştım.
Quer dizer, eu passei 19 horas a fazer-te um fato de dragão.
Bütün gece Sissy'nin askılarını ve lastiklerini çizmekle uğraştım.
Passei a noite toda a desenhar as tiras de borracha no aparelho da Sissy.
19 gün uğraştım.
Demorei 19 dias.
Reagan'ı o resme Photoshop'lamak için çok uğraştım.
Passei tanto tempo no photoshop para pôr o Reagan nesta foto.
Onca zamanımı verdim, aylarca uğraştım, ciddi ciddi götüme kadar girdi. Sense am biti gibi bitiverdin birden.
Eu pus na hora, eu pus com meses de trabalho, eu literalmente levei no cu, e tu é que ficas a gozar.
Harry, seni buraya getirmek için çok uğraştım.
Harry, tenho tentado que viesses aqui.
Onu yetiştirmek için senden daha çok uğraştım. Sekiz ay boyunca onu savundum.
Passei mais tempo a treiná-la do que tu e oito meses a defendê-la.
Yeteri kadar uğraştım.
- Inacreditável!
Yemin ederim ki, çok çabaladım. İletişim kurmak için çok uğraştım.
Juro, tentei arranjar uma maneira, tentei ligar-me...
Beni hatırlaması için uğraştım ama işe yaramadı.
Tentei que ela se lembrasse de mim, mas não resultou.
Ama yapmak için çok uğraştım. Benim için çok stresli oldu ve- -
Mas eu trabalhei muito no vídeo, foi muito stressante e eu...
Bunu yapmak zor. Nelerle uğraştığımızı biliyorsun.
Temos bases sólidas...
Ama neyle uğraştığımı bilmem lazım.
Mas preciso de saber com que é que estou a lidar.
Ama eğer şu aralar ki bütün durgunluk zamanımı kim olduğumu ve geçen o beş yılda neler yaptığımı yansıtmayla uğraştığımı sanıyorsanız, emin olun ki bunun gerçekle alakası bile yoktur.
Mas se acham que passei este tempo recente a refletir em quem sou e no que fiz nestes cinco anos, deixem-me assegurar-vos que não podiam estar mais longe da verdade.
Yıllardır beni uğraştıran bir şeyle karşılaşmadım, o yüzden çabuk ölmemeye çalış. Bu sefer öncekiler gibi olmayacak.
Não vai ser como das outras vezes.
Neyle uğraştığına dair bir fikrin var mı?
- Sabes no que te estás a meter?
Her zaman tanıdığım, her zaman uğraştığım o yüzümü görmek benim için de zor oldu.
- Também a mim! Também a mim me custa encontrar a outra cara, a que sempre vi, com quem sempre lidei.
Deli gibi uğraştım ki dedektif eğitimi alabileyim. O yüzden ne yaptım?
Então o que fiz?
Kafamı boşaltmaya uğraştım ama başaramadım.
Tentei limpar a cabeça, mas não consegui.
Ama sen boşa uğraştığımı söyledin. Bir şey çıkmayacağını söyledin.
Disseste que era um desperdício de tempo.
Bu kadar uğraştıktan sonra onlarla sözleşme imzalamayı başardığım için çok mutluyum.
Fico feliz por, após um longo esforço, ter conseguido o contrato.
Hiç bahçeyle uğraştın mı?
Já alguma vez fez jardinagem? - Não.
Seni uğraştırmayayım madem.
Bem, vamos... vou poupar-te trabalho.
Şimdi, bunun sorumlusunu öğrenmek istiyorum ki neyle uğraştığımızı görebilelim.
Estou quase a votar nele. Quero saber quem são os responsáveis para sabermos com o que estamos a lidar.
Oh, telefonla uğraştığımı görünce yardım etmek istedi.
Ele viu-me preocupada e ofereceu-se para ajudar.
Fotoğrafçılıkla mı uğraştın?
Fizeste fotografia?
İtiraf edeyim, boşa uğraştığımızı sanıyordum.
- Achas que tem significado? - Admito, pensei que não ia dar em nada.
Oh, telefonla uğraştığımı görünce yardım etmek istedi. O gerçekten hoş biri.
Ouvi dizer que tu e a minha mãe estão a gerir um grupo.
Sen kiminle uğraştığının farkında mısın?
Com quem pensas que andas a brincar?
Çok uğraştın mı böyle meşgul olmak için?
É essa a vida que queres?
umarım sizi uğraştırmadım.
Espero não ter feito uma tempestade num copo de água.
Neyle uğraştığımı bilmiyor.
Ela nem faz ideia com o que eu tenho que lidar.
Kiminle uğraştığının farkında mısın?
Sabe do que se trata aqui? Parece-lhe algum tipo de brincadeira?
Kiminle uğraştığımı çok iyi biliyorum. Steve Butler.
Não sei, exactamente, do que se trata, Steve Butler.
Kiminle uğraştığının farkında mısın?
Fazes ideia de quem somos?
Nelerle uğraştığımı biliyorsun!
Tu sabes aquilo em que estou metida!
İkimizin aylarca, hatta yıllarca, uğruna uğraştığımız tasarıyı mahvetmemi mi söylüyorsun yani Amy?
Portanto, diz que quer que eu destrua a política na qual trabalhamos há meses ou até mesmo anos? - Sim.
Şimdiden söyleyebilirim ki her gece barda uğraştığım barzoların yanında sen melek gibi kalıyorsun.
Já te tinha dito que és uma lufada de ar fresco em comparação com os idiotas no balcão.
- Neyle uğraştığımı biliyorsun!
Tu sabes no que é que estou metida!
Para aniden hesabıma yatınca, babamın seninle uğraştığını anladım.
Eu soube que quando todo aquele dinheiro apareceu, ele estaria a meter-se contigo.
Gerçekten bu seneki kostüm için çok uğraştın mı?
Esforçaram-se bem nos disfarces este ano não é?
Neyle uğraştığımı bilmediğimi mi sanıyorsun?
Achas que não sei o que está em jogo?
Ne varsa var, bu kadar uğraştığımıza değsin yeter.
Seja o que for, espero que valha a pena todo este esforço.