Vardır traduction Portugais
39,942 traduction parallèle
Eminim bu yolculukta sayısız lojistik mesele de vardır.
Tenho a certeza de que há várias logísticas envolvidas nessa viagem.
Bir de daha alt katmanlardaki etli bitkiler vardır.
Depois, logo abaixo, tens as suculentas.
Senin ofisinde de bir çok eş cinsel vardır ama ne yazık ki gerçeği saklıyorlar.
Deve haver muitas pessoas gays no seu escritório também. Mas infelizmente eles têm que esconder o fato.
İş esnasında sadece iş vardır. Başka bir şey olamaz. Baba!
Durante o trabalho, apenas trabalho mais nada.
Her modelin kendine ait güçlü ve zayıf yönleri vardır.
Cada modelo tem as suas próprias forças e fraquezas.
Hadi ama, mutlaka bir şey vardır.
Vamos lá deve haver alguma coisa.
Bütün evrende herkesin ait olduğu 150 insan vardır.
Baseado no tamanho do cérebro humano que mostra que todo mundo tem cerca de 150 pessoas em todo o seu universo.
Bence hayatta bir çok ilişki vardır.
Acho que se pode ter muitos relacionamentos na vida.
Çok fazla farklı özel ilişkiler vardır.
Tantos relacionamentos diferentes e especiais.
Ama her zaman risk vardır.
No entanto, há sempre alguns riscos.
Co-Lin bizi yenmesinin ardından hâlâ birinci sırada ama ikinci yenilgiye kadar hâlâ şans vardır.
A Co-Lin continua em primeiro, depois de nos vencer, mas até à segunda derrota, há sempre esperança.
SAVUNMA KOŞUCUSU YX kesişimini bulmak bilgisayar için de kolaydır çünkü sadece iki noktaya ihtiyaç vardır.
Achar a interceção YX também é fácil em computador, porque sabem que só precisam de dois pontos.
Çünkü Kraliçe olsanız da olmasanız da Tanrı'nın herkes için bir planı vardır.
Porque Deus tem um plano para nós, quer sejamos a Rainha ou não.
E-eminim gerçek bir adı vardır, ama inanın ki bu şartlar altında hatırlayamıyorum.
De certo que tem um nome verdadeiro mas, honestamente, devido às circunstâncias não me recordo.
Çoğu hastanede, koridordan direkt morga inen bir tane vardır böylece hastalar ölü insanları ortada görmezler.
A maioria dos hospitais têm um directo até à morgue para os pacientes não verem os corpos.
En güçlü engellerin bile bir zayıf tarafı vardır.
Até o mais poderoso obstáculo tem uma fraqueza.
Bak, bir basın sözcüsünün çabuk düşmesinin üç yolu vardır.
Há três caminhos para a morte certa de um secretário de imprensa.
Her süper kahramanın bir isme ihtiyacı vardır.
Todos eles precisam de um.
Belki de söylediklerinde doğruluk payı vardır.
Que... talvez... Haja... algum fundo de verdade naquilo que me disseste.
Muhabirlerin isimsiz kaynakları vardır, bilirsin.
Sabes... os jornalistas, eles têm as suas fontes anónimas.
- Eminim bir ortağı vardır.
Aposto que ele tem um parceiro.
Belki de M'gann'la bir ilgilisi vardır.
Pode ter alguma coisa a ver com a M'gann.
Belki de hala içinde bir kahraman vardır.
Talvez exista um herói em ti afinal.
Eminim vardır. Ama ne biliyor musun?
Tenho a certeza que há, mas queres saber uma?
Yazık Benim kötü kardeşim ne kadar dengesiz olursa olsun yaptıkları için kendince sebepleri vardır
Infelizmente, por mais malvada que a minha irmã seja, por norma, tem as razões dela.
Pek çok kişinin sarı gözleri vardır ve ulurlar.
Muitas pessoas têm olhos amarelos e uivam.
Herkesin kör noktaları vardır kardeşim.
Todos temos pontos cegos, irmão.
Her harika icadın arkasında bir MIT zekası vardır.
Grandes invenções têm sempre um toque do MIT.
Earl Washington, yaklaşık 1.87 boyunda öküz gibi güçlü, kabarık ve kıvırcık saçları vardır hani?
Earl Washington, cerca de 1,88m, forte como um boi, e um cabelo afro grande? Querida, nós encolhemos o Earl.
Her kuralın istisnaları vardır.
Toda regra tem exceções.
Belki suyunda bir şey vardır.
Talvez seja alguma coisa na água.
Herkeste biraz da olsa Obsesif Kompulsif Bozukluk vardır, ama senin ki aşırı.
Todas as pessoas tem um pouco de distúrbio obsessivo-compulsivo ( TOC ), mas... você passa muito dos limites.
Ama çizimin bir açıklaması vardır öyle değil mi?
Mas há uma transcrição da descrição, certo?
- Bir yerlerde vardır.
- Nalgum sítio.
İnsanların sigorta güvencesine ihtiyaçları vardır.
Os humanos precisam de seguro. Somos a Scorpion.
Alamo hakkında bilinen iki şey vardır.
Há duas coisas que todos sabem sobre o Álamo.
Hükümet Binası tarihinde kıdemli üyelerin atadığı Kongre üyeleri vardır.
Havia vários gabinetes secretos para os membros superiores do Congresso.
Senin için her zaman vaktim vardır Kimble.
Tenho sempre tempo para si, Kimble.
"Ağzının ortasına yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır"
"Todos têm um plano até que são esmurrados na boca."
Trenlerle ilgili komik olan şu ki içinde fişekleri vardır.
Facto engraçado acerca de comboios... Têm torpedos a bordo.
Her zaman zor bir yol vardır.
Há sempre uma maneira difícil.
Hayır, her zaman... bir seçim vardır.
Não, há sempre uma escolha.
Belki de şununla bir ilgisi vardır?
Talvez tenha a ver com aquilo?
- Her kargaşanın içinde bir fırsat vardır. "
No meio do caos há a oportunidade ".
Evinden ayrılmaktan başka bir yol kesinlikle vardır.
Deve haver outra solução sem ser deixares o lar.
Aslında 90'lı yılların ortasına kadar burada oturan bir Goff ailesi vardı ama neredeyse 20 yıldır burada yaşamıyorlar.
Sabe, havia uma família chamada Goff que viveu aqui até meados dos anos 90, mas não vivem aqui há mais de 20 anos.
Hayır, ama daha çok garip bir duraksama vardı.. ve ben "Tamam." diyerek onu bozdum.
Houve um silêncio estranho e eu parei-o dizendo : "Está bem."
Çok aşırı Afrika olayı vardı. Birinin Aslan Kral'ı beğenmeme fikrine nasıl karşı vereceğimi bile bilmiyorum.
Sinceramente eu não consigo entender alguém não gostar do Rei Leão.
32 yıldır Han için havuzda kim vardı?
Quem apostou 32 anos para o Han?
- Hayır, eldiveni vardı.
- Não, ele tinha luvas.
Süre sınırı mı vardı?
Havia um tempo limite?