Verecek traduction Portugais
10,767 traduction parallèle
Ayrılırken vestiyer, paltonun astarının içine filmi koymuş bir şekilde geri verecek.
Quando sair, a rapariga dos casacos vai o devolver com o filme dentro do forro.
Bana verecek bir şey var sende.
Então, tem uma coisa para mim.
Benim Mehdi Ordusu üzerinde rapor verecek söyledi?
Ela disse-lhe que faço relatórios sobre o exército Mahdi?
İki taraf da amirlerine haber verecek durumda değil. Cidden.
Nenhum de nós está em posição de pedir algo ao nosso serviço.
Asla ailene zarar verecek bir şey yapmak istemedim.
Eu nunca faria nada para te magoar a ti ou à tua família.
Hastalık Kontrol Murphy'i teslim edene büyük bir ödül verecek.
O Centro de Controlo de Doenças oferece uma enorme recompensa pela entrega do Murphy.
Bize zarar verecek olanlar var mı?
Há outros que nos fariam mal?
Cezasını ben vermeyeceğim zarar vermek istediği adam verecek.
- A punição não virá de mim, mas daquele que ele tentou fazer mal.
Hem öyle ya da böyle, Mardon yaptıklarının hesabını verecek.
Com ou sem poderes, o Mardon vai responder pelo que fez.
Tavsiye verecek kişi ben değilim aslında.
Não que eu deva dar conselhos.
Yaptığın işin ne kadar harika olduğunu da haber verecek misin?
De que outra forma lhes vai dizer o fantástico trabalho que fez?
- Kim ateşe verecek peki?
Quem ateará os fogos? Eu.
Danlar da karşılığında on kişi verecek.
Os dinamarqueses também entregarão dez reféns.
Bir açık verecek mi bir bakın.
Vejam se conseguem perceber se foi ele.
Nereye gideceklerine yargıç karar verecek.
Um juiz decidirá para onde vão.
Karanlığı kontrol etmenin en iyi yolunun kendimi izole etmek olduğunu düşündüm. Ama öyle yapınca da etrafımda bana umut verecek ve aptallık ettiğimde durmamı söyleyecek hiç kimse kalmadı!
Pensava que a melhor maneira de controlar as trevas era isolar-me, mas quando o fiz, não havia ninguém por perto a dar-me esperança ou a dizer-me quando fazia algo estúpido.
21. yüzyılda medeni bir ülkede yaşıyoruz meclistekiler el kaldırarak mı oy verecek?
Vivemos no século XXI, num país civilizado, e os nossos deputados votam levantando a mão?
Kimin başta olacağına Ukrayna halkı karar verecek.
O povo ucraniano decide quem está no poder.
General Smith'e ulaşılıp ulaşılmadığı konusunda birisi bilgi verecek mi?
Alguém me avisará caso contactem - o Obergruppenführer Smith?
Sana bir tür ani başlangıç noktası verecek.
Eu dou-te um incentivo.
Tekrar yapmasına izin verecek değilim.
Não se repetirá.
Başkan Yardımcısı karşıtlarına saldırmak için her türlü sebebi verecek.
Dará aos radicais da C.V. todas as razões para atacar.
Biz ne kadar ozenle davayi sorusturursak sorusturalim sonuc olarak, bunu kanitlayacak ve buna hukum verecek olan kisi savci.
Sr. Sanga, parabéns. Parabéns para si também. - Não queremos repetir os erros do Ashwin.
- Gitar ve amplinin bende kalmasına izin verecek misin?
Vais deixar-me ficar com a guitarra e o amplificador?
- Ama sana ikinci bir şans verecek özel bir kural var.
Mas há uma regra em particular que pode te dar uma segunda oportunidade.
Bu, bize Laura'nın sık gitti yerlerin bir listesini verecek.
Isso vai nos dar uma lista de lugares onde a Laura vai com frequência.
Seninle konuşmayan ablan sana para mı verecek?
A que não fala contigo, porque roubaste-a?
Tezkerem üzerimde değil ve rüşvet verecek param da yok.
Não tinha a minha permissão e não tenho dinheiro.
Lynn Dravecky merkezden geliyor. Bize daha fazla bilgi verecek.
A Lynn Dravecky pertence à sede e vai falar mais sobre ele.
Birisine zarar verecek kadar mı?
- Ao ponto de ferir alguém?
Görüyorsunuz, Abby'e zarar verecek hiç bir nedenim yok. Hiç olmadı zaten.
Não tinha razão para lhe fazer mal.
Gideceğimiz yerle ilgili ipucu verecek misiniz?
Então, vais dar uma pista de onde estamos a ir?
Herkes bana hesap verecek. - İşte bu.
- Eu mando nos rapazes.
Bunu vücudundaki dalgalanmaları tespit etmesi için tasarladım böylece sana 30 saniye önceden uyarı verecek.
Programei isto para detectar as flutuações e dar-te um aviso de 30 segundos.
Sana zarar verecek.
- Ele vai magoar-te.
Bu La Reina de Los Muertos Ölüm Kraliçesi, bana ödül mü verecek?
Então La Reina de los Muertos. A Rainha dos Mortos. Ela vai dar-nos a recompensa?
Ve ödülü verecek bir CDC'de olmayacak.
E não será a ninharia que o CCD irá dar para vocês.
Değiştiğini söylemiyorum ama bize gözdağı verecek zamanı olmayacak.
Não digo que mudou, mas não terá tempo para nos ameaçar.
Senin hikâyen Kanada hükümetinin sana geçici sığınma verecek kadar nezaketli olması.
Muito bem, a tua história é... o Governo do Canadá teve a amabilidade de te conceder asilo temporário.
Yani verecek bir istihbaratın yok?
- Então, não tem informações.
İfade verecek misin?
Querem dar algum recado?
Neticede, karaciğerimden bir parçayı verecek olan benim.
Sou eu, que estou a dar um lóbulo do meu fígado.
Şüpheli muhtemelen Bahni'ye sarılıp yürüdü ve umumi yerde ona zarar verecek riske girmezdi.
É pouco provável que tivesse aproveitado a oportunidade de magoa-la em público. - Sim, mas então apenas desapareceram.
Kibar gazateci gözünün korkutulmasına izin verecek mi?
Será que ele irá permitir ser intimidado?
Bir an sizi, beni içeri girmenize izin verecek kadar salak zanneden bir avuç Illinoisli embesil zannettim de.
Por um segundo, pensei que vocês eram uns espertalhões de Ilinois, que me julgavam idiota ao ponto de vos deixar entrar...
Asher Sutton bana bunu verecek.
Asher Sutton vai dar-me isso.
.. otomatik olarak ödülü verecek.
O acesso do Delgado deve libertar automaticamente a recompensa.
Sylvester, Allah cezanı verecek.
Que raios, Sylvester.
Sana bir ödül verecek.
Ela lhes dará a recompensa.
Lorenzo buna nasıl cevap verecek?
Ele ia arrancando a perna direita de Dani Pedrosa ao sair da curva 11. Como irá Lorenzo responder?
Durumunun daha kötüye gitmesine izin verecek misiniz?
- Não há pulso.