Viola traduction Portugais
1,078 traduction parallèle
"Richard Valenzuela ve Uçan Gitarı."
Richard Valenzuela e a sua Viola Voadora!
RICHARD VALENZUELA ve UÇAN GİTARI
Richard Valenzuela e a sua Viola Voadora
Sen bana tecavüz etmezsen ben sana tecavüz ederim!
Se não me violar, vou ter de ser eu a violá-lo...
Bak ben ve Viola...
Ouve, a Viola e eu estamos -
"Viola!"
Ah, Bud.
Al buna tecavüz et!
Viola isto!
Sayın hakim, temyizde yeni kanıt sunulması hukuk kurallarının, yasaların, ihlali anlamına gelmektedir. Ve geçmişte örneği yoktur. Etik kurallarına da aykırıdır.
Meritíssimos, a introdução de novas provas em apelo viola todos os princípios de jurisprudência, todos os estatutos, todos os precedentes, todas as regras de ética.
Tamam, o zaman adam öldüren biri, şartlara uymayan ve ahlakdışı hedefleri olan.
Está bem, com um assassino que viola a sua liberdade condicional e só tem propósitos imorais.
Viola!
Viola!
Öncelikle, anayasaya göre siz benim haklarımı ihlal ediyorsunuz.
Primeiro, viola o meu direito da primeira emenda da Constituição. Não, senhor Baxter!
Sicili, itaatsiz, prensipsiz, yalnız kariyerini düşünen bir fırsatçı olduğunu ve kafasına estiği zaman komuta zincirini hiçe saydığını gösteriyor.
Os registos mostram que é insubordinado, sem princípios, oportunista, e que viola ordens superiores sempre que lhe apetece.
Bir viyola verin!
Uma viola!
Bana bir viyola verin!
me dêem uma viola!
Üstadımız çalacak! Bay Marré'ye bir viyola gerek!
Faz falta uma viola para o Sr. Marais!
Üstadım, o dönemde Londra ve Paris'te çok tutulan bir viyolonistti.
Ele ensinava a viola que, era moda em Londres e Paris
Viyolayı dizlerin arasında farklı bir biçimde tutmayı o keşfetmişti.
Ele inventou outra maneira de segurar a viola deixando a entre os joelhos.
Madeleine'in boyu, viyola öğrenmeye başlamaya yetecek kadar uzadıktan sonra... ona pozisyonları, akortları, arpejleri ve notaları süslemeyi öğretti.
Quando Madeleine teve idade para aprender a viola ensinou-lhe as posições, acordes e arpejos.
Hayır, istemiyorum... - Ne yiyecekten mahrum kalmak ne de mahzene kapatılmak Toinette'i vazgeçiremedi. - Hayır, istemiyorum...
Nem as privações de mantimentos nem os fechamentos puderam diminuir o despeito de Toinette por ser tão pequena para tocar a viola.
Toinette ise ileride küçük viyolasını terkedecekti.
Toinette abandonou sua pequena viola.
Sainte Colombe'ların üçlü viyola konserleri gitgide ünleniyordu.
Os concertos para três viola do Sainte Colombe foram renomados.
Beyefendi... viyola sanatında bir usta olduğunuzdan... sizi ders vermeniz için davet etmeyi görev bilirim.
Senhor... você é um professor na arte da viola e recebi ordem de convidá-lo a apresentar-se na corte.
Viyolamın yayıyla, fırçanız arasında kıyaslama yapıyordum.
Comparava o arco de minha viola com seu pincel.
Bak Madeleine, nöbetçilerden biri viyolamın yandığını farketti. Mızrağıyla bana işaret etti.
Olhe, um dos guardas avisou-me que a viola se prendia fogo.
Viyola hâlâ orada...
- A viola está sempre...?
Ustam altı ay boyunca konuşmadığı gibi viyolasına da hiç dokunmadı. Böyle bir isteksizliği ilk kez hissediyordu.
Não só não falou mais durante seis meses... tampouco tocou sua viola : esse desgosto lhe tocava pela primeira vez.
Viyolasının veya masanın tozunu aldığını duyuyordum.
Ouvia-o desempoeirar a viola ou a mesa.
Ayrıca ölü kızımın viyolasını da aramamız gerekiyor.
Temos que procurar a viola de minha difunta filha.
Fark etmedin, doktor hasta ilişkisini... bozmak için her şeyi yapmadı mı?
Você não percebe que tudo que ele fez, viola a relação doutor / paciente?
Elleri iyi çalışıyor!
- Tens as mãos grandes! - Para tocar viola!
- Hal Taylor ne ister bilirsin?
- Mas, que viola? Que viola?
Gitar çalmayı öğrenebilirim.
Vou aprender a tocar viola.
Onu çiğneyecek olursan, kariyerini tehlikeye atmış olursun.
Se a viola, poderia arriscar sua carreira.
Bize tecavüze uğradığınız söylendi.
Creio que tentaram violá-la. Ou melhor, violaram-na!
Emirler hoşuna gitmediyse git başka iş bul.
Se não gostas de ordens, aprende viola.
Bu santral işçi yasalarını çiğniyor.
Esta central viola todas as leis do código do trabalho.
Bir keresinde bizde gitar kutusu olan bir genç kalıyordu.
Uma vez, hospedou-se lá um rapaz que trazia uma viola num estojo.
Ona gitarda bir-iki şey gösteriyordum.
Estava só a mostrar-lhe umas coisinhas na viola.
Gitarı beğenmiştim.
Eu gostava da viola.
Gitarım ve sesimle boş bir sahnede olmak istiyorum.
Quero estar num palco vazio, só com a viola e a minha voz.
Keser, öldürür, tecavüz eder.
Corta, mata, viola...
Gitar teli gördün mü?
Viste umas cordas de viola?
Bu anlaşmamızı ihlal ediyor.
Isto viola o nosso acordo.
Ona tecavüz ettiğimi gördün mü Ken?
Viste-me violá-la, Ken?
Tecavüz planlıyor diye kimseyi tutuklayamam.
Não posso prendê-lo por planear violá-la.
- Memur bey, lütfen! - Bu kız ne dediğini bilmiyor, tamam mı? - Size tecavüze mi yeltendi?
- Ele não renrou violá-la?
Viyola hâlâ orada!
- A viola está sempre.
Çin bir kanun ülkesidir. Onlarla alay etmeyeceğim.
A China é um reino com leis, não pretendo violá-las.
Küçükken sizi öldürmek ya da tecavüz etmek istedi mi?
Em pequeno, tinha atitudes anormais? Alguma vez tentou matá-la, ou talvez violá-la?
Bereket, Ona tecavüz de etmek istediğimi bilmiyor.
Por sorte ela não sabia que eu queria violá-la também.
Sen Ona tecavüz et
Você, violá-la?
Tecavüz edelim ona
Vamos violá-la.