Yabanî traduction Portugais
954 traduction parallèle
Yabani soğan. Dediklerine göre günde iki soğan yersen 100 yaşına kadar yaşarmışsın.
Cebola do mato, os locais dizem que se comer uma todo dia você vive até ser velho.
Piedmont, South Carolina, Cameron'ların evi. Yaşamın bir daha olmayacak şekilde yabani ve hoş akıp gittiği bir yer.
Piedmont, Carolina do Sul, o lar dos Cameron onde o tranqüilo decorrer da vida nunca voltará a ser assim
Kral beni özel olarak Batı Yerlileri için bu gezide görevlendirdiğinde... Yabani hayatı dört gözle bekliyordum.
Quando o Rei me mandou nesta viagem, como emissário às Índias Ocidentais, antecipei com algum temor uma vida entre selvagens.
Ama bu yabani hayatta yerlilerin arasında sizi bulunca, gözlerime inanamadım.
Mas quando soube que era um desses selvagens, a voltar para a sua terra, os meus olhos mal podiam acreditar.
- Evet. Siz gittiğinizde bazı yabani ördekler başkenti düşmanın insafına bırakarak bir korsanın peşine düştüler.
Mas partiu numa perseguição inútil a um pirata, deixando a sua capital à mercê do inimigo.
- Yabani hindiba.
Dentes-de-leão, meu velho.
Kendime bir yabani hindiba salatası ziyafeti çekmeyi düşünüyorum.
Sim! Sonho com uma salada de dente-de-leão.
Adam gibi oturup yemeklerini yiyeceklerine yabani hayvanlar gibi birbirlerine uluyup kükrüyorlar.
Em vez de se sentarem à mesa sossegados a comer, andam para aí a uivar e a gritar como um bando de bruxas.
De Lautruc yabani değildir.
O De Lautruc não é louco.
Benim yabani Ninotchkam... benim imkansız, romantik olmayan, istatistiki...
Minha bárbara Ninotchka, minha impossível, prática, estatística...
Karımın vatanı Avusturya'da çok güzel av hayvanları var, yabani horoz mesela.
É o galo dos bosques. - De noite?
Belki benim gibi siz de anlarsınız... onları geri getiren bir güç olduğunu... eğer yaşarken kalpleri yeterince yabani idiyse.
Talvez saiba, assim como eu... que existe uma força que os traz de volta... se os seus corações foram suficientemente tempestuosos em vida.
Hayatım, yabani, küçük Cathy.
Minha querida, pequenita Cathy.
Cathy tekrar, Heathcliff'e olan yabani ve kontrol edilemez tutkusu ve... Grange'da bulduğu ve unutamadığı yeni hayat... arasında kalmıştı.
Cathy continuava dividida... entre a sua selvagem e incontrolável paixão por Heathcliff... e a nova vida que tinha encontrado na Granja... que ela não conseguia esquecer.
Yabani olmaktan zevk alıyor sanki.
Parece ter prazer em ser bruto e rude.
Hoşça kal, benim yabani, tatlı Cathy'im.
Adeus, minha selvagem e doce Cathy.
Havuz da çok karanlık, yabani otlarla dolmuş. Kendi yansımanı bile göremiyorsun.
E a piscina, escura cheia de ervas, nem dá para ver seu próprio reflexo.
Ne yazık O tam bir yabani oldu.
É uma pena ter saído tão incivilizado.
Neden John Aysgarth bir yabani dedin, baba?
Por que disse que John Aysgarth era incivilizado, pai?
Bazıları oldukça yabani.
Alguns são... bastante selvagens.
- Yo, at yabani.
- Não, cavalo selvagem.
Jaynar yabani at.
Jaynar ser cavalo selvagem.
- Orası yabani bir yer olmalı.
Deve ser um local bastante remoto.
Demek üç gün boyunca yabani otları yolacağız son hasata geçeceğiz.
Quer dizer, são três dias de folia e depois vem a parte séria.
O gün, küçük bir yabani yaratık gibi saklanıp dövüşmeni izlemiştim.
Eu era uma estranha criaturinha que se escondeu e o viu a lutar naquele dia.
Ona yabani hayvanlarla birlikte bir yol ver.
Concedeste-Lhe um dom para com a criaturas selvagens.
Bunun gibi yabani bir hayvan için ağılda yerimiz yok.
Não há lugar onde que mêta um animal selvgem como aquele.
Güneşten kemikleri kurumuştu ve yabani arılar oraya üşüşmüştü.
O sol tinha descorado os seus ossos, E as abelhas selvagens fizeram um favo lá.
-... Yabani ot.
- Uma erva daninha.
- Ben yabani ot değilim.
- Não sou uma erva daninha.
Aslan, kaplan ve yabani domuzları müzikle eğitirim.
Treino qualquer animal, leão, tigre, até mesmo um pardal
Texas yakınında, yabani atları getirmeye çalışıyor.
Foi ao Texas.
Onunla kalmak istiyorum Yabani hayvanlar parçalar onu
Não vai querer deixá-lo aqui para ser devorado por algum puma ou um urso.
Damat David olduğuna göre, yabani pirinç kullanmalı herhalde.
Com o David como noivo, é melhor usar arroz bravo.
Yabani çiçekleriniz var.
Há lá flores selvagens.
Yabani biri midir?
É muito louco?
Yabani olmanin tersi gibi bir ºey.
Acho que é o oposto de selvagem.
Bu adam bir yabani Riordan.
O homem é um selvagem, Riordan.
Sevgilim, son zamanlarda yabani ot öldürücü ya da güller için herhangi bir sprey aldın mı?
Querida, comprou herbicida ou algo para as roseiras?
- Yabani çilek topluyorum.
- A apanhar morangos silvestres.
Evlendiğinde eşini tanıyordun, gururlu ve kıskanç olduğunu tapındığı tanrılar ve geldiği dağlar kadar yabani olduğunu.
Sabia como ela era quando se casaram : orgulhosa, ciumenta... Selvagem como a montanha dos deuses que adora.
Yani birkaç yabani turp veya öyle bir şeyler bulursam belki çocukların neşesi biraz yerine gelir diye düşündüm.
Quero dizer, pensei que podia alegrar os rapazes se encontrasse alguns rabanetes selvagens, ou assim.
Ben de dedim ki : "Eğer empresyonist tablo alacak kadar delilerse bu onların yabani olduğunu kanıtlar."
Eu disse, "Se são suficientemente loucos para comprar impressionistas só prova que são selvagens."
Normal, yetişkin ve düşünceli bir adamla buradaki yabani, aptal insanlar arasındaki farkı görüyorsun işte.
Agora irás ver a diferença entre um homem normal, maduro, ponderado... e esses idiotas selvagens que por aqui andam.
İki yabani genç.
Pareciam uns selvagenzinhos.
Kaba ve tatsız davrandık hatta, bazen de düpedüz yabani.
fomos mal educados, às vezes, uns autênticos burros.
Kovboylar kalan gerçek erkeklerdir ve yabani tavşanlar kadar güvenilirdirler.
Os cowboys são os únicos homens verdadeiros que restam no mundo mas são tão fiáveis como lebres.
Hayvanlar için deli olurlar ve yapacak işleri olmayınca da, dakika şaşmaz dağlara kaçıp, o zavallı yabani atları rahatsız ederler.
São loucos por animais, e no minuto seguinte em que não têm nada melhor para fazer correm para as montanhas e chateiam aqueles pobres cavalos selvagens.
Bu yabani atları da vurup, akbabalar için bırakırlar.
Disparam contra os cavalos selvagens e deixam-nos aos abutres.
Göründüğüm kadar yabani değilimdir.
Não sou o ogre que aparento.
- "Çimlerin yabani büyüdüğü yerlere"
- "Aonde o pasto cresce selvagem"