Yanıyorsun traduction Portugais
4,284 traduction parallèle
- İnanılmaz biri değil mi? - Frank, yine yanıyorsun.
Frank, estás a arder.
Ne düşünüyorsan, yanılıyorsun.
Seja qual for a intenção, está errada!
Korkarım ki yanılıyorsun.
Receio que estejas enganada.
Öyleyse, yanılıyorsun.
Se assim pensa, está enganada.
Burada olma sebebim, Sal'in burayı yaktığını düşünmen. - Ve yanılıyorsun!
- Pensas que foi o Sal, mas não!
Korkarım yanılıyorsun.
Receio que estejas enganada.
Neden yanımıza gelip bize katılmıyorsun?
Por que não te juntas a nós?
Yanılıyorsun.
Bem, estás enganada.
Yanılıyorsun.
Está errado.
Bu noktada yanılıyorsun dostum.
Bem, é aí que te enganas, meu amigo.
- Yanılıyorsun.
- Está enganado.
Bu şeylerin iyi yanı, uydu telefonları gibi takılma sorunları yaşamıyorsun.
O bom destas coisas é que é imune aos problemas e falhas que acontecem com telefones de satélite.
Beni kerizin teki sanıyorsan... çok yanıIıyorsun.
Se achas que sou alguma lorpa, estás muito enganada.
Kırıldım sanıyorsan yanılıyorsun.
Sabes que não me estás a insultar, certo?
Bunun yanında tüm gün kredi kartımı araklamak gibi işlerle de uğraşıyorsun.
E pudeste fazer alguma coisa, além de me limpar o cartão de crédito, todos os dias?
- Yanılıyorsun.
- Está errado.
Beni bir dinle. Dinledim, yanılıyorsun.
- Já te ouvi e estás enganado.
Yanılıyorsun.
Estás enganado.
Hayır, yanılıyorsun.
Não, estás enganado.
Bence Sırp bağlantısıyla ilgili yanılıyorsun.
Tenente... Acho que está enganado acerca desta ligação sérvia.
Yanında mı taşıyorsun?
Ena! Andas sempre com ela?
Benden ne istediğini bilmiyorum ama yanılıyorsun.
Não sei o que queres de mim, mas estás enganado.
Bu yanılsamalardan dolayı bunu sana yapanın ben olduğunu sanıyorsun. Anladın mı?
Sua mente acha que eu tentei matá-la.
Kibar yanın güven vermediği için, sert yanını öne çıkarıyorsun.
Parece que está insegura com a sua própria doçura, assim está a destacar a sua parte rija.
- Onun yanında çok tuhaf davranıyorsun.
Bem, certamente ages estranho perto dela.
Oyuna girelim, yanılıyorsun.
- Eu vou tocar. Por isso, enganas-te.
Onları neden yanına alıyorsun ki zaten?
Porque vais levá-los?
Benim hakkımda yanılıyorsun.
Estás errado sobre mim. Eu partilho.
- Alınma ama yanılıyorsun.
- E não te ofendas, mas enganas-te.
Hayır yanılıyorsun Tom.
Estás enganado.
Bence yanılıyorsun.
Acho que estás errada.
Niçin yan odaya gidip, biraz şekerleme yapmıyorsun?
Porque é que não vais dormir um par de horas aqui ao lado?
Bence yanılıyorsun ama anlıyorum.
Acho que estás errada, mas compreendo.
Savaşın seni değiştirmediğini düşünüyorsan yanılıyorsun.
Se pensas que esta guerra não te está a mudar, enganas-te.
Eğer bu çantandaysa ne zamandır bunu yanında taşıyorsun?
Desde quando tu te importas se eu vejo o que está na tua mala?
Son zamanlarda yanından hiç ayrılmıyorsun.
Ultimamente, és como a sombra dele.
- Yanılıyorsun bence.
- Acho que estás enganado.
- İşte burada yanılıyorsun.
É aí que se engana.
Bu konuda yanılıyorsun.
É aí que te enganas.
Yanılıyorsun.
Tu estás enganado.
- Yanılıyorsun.
- Enganas-te.
- Yanılıyorsun.
- Estás errado.
Ona yardım ettiğini sanıyorsun... ama yanılıyorsun.
Sei que acha que está a ajudá-lo... mas não está.
Neden sürekli seni yanında gezdiriyor sanıyorsun?
Porque achas que ele te mantém por perto?
Yanılıyorsun James.
Estás enganado, James.
Neden sana yaptıklarını yanına kâr bırakıyorsun?
Por que queres que ele se safe?
- Yanılıyorsun.
- Estás enganado.
- Yanılıyorsun.
Estás enganado.
- Yanılıyorsun.
Está enganado.
Bir dakika sonra şalteri attırıyorsun, ışıklar yanıyor.
Ligas o interruptor, as luzes acendem.
Hayır, hayır, hayır yanılıyorsun Andre.
Não, estás enganado, Andre.