Yapabileceğim başka bir şey yok traduction Portugais
88 traduction parallèle
Sizin için yapabileceğim başka bir şey yok mu?
Posso ajudá-lo em mais alguma coisa?
Yapabileceğim başka bir şey yok.
Não me resta mais nada.
- Yapabileceğim başka bir şey yok.
- Só posso fazer uma coisa.
- Yapabileceğim başka bir şey yok.
Não posso fazer mais nada.
- Yapabileceğim başka bir şey yok.
- Não posso fazer nada.
- Yapabileceğim başka bir şey yok.
- Que mais posso fazer?
Sizin için yapabileceğim başka bir şey yok.
Nada mais posso fazer por si. Sinto muito.
Üzgünüm. Yapabileceğim başka bir şey yok.
Lamento, não posso fazer mais nada.
Yapabileceğim başka bir şey yok.
Não posso fazer outra coisa.
Şu an için yapabileceğim başka bir şey yok.
Só vê nisto um sítio para jogar às cartas porque agora há uma febre de jogo.
Yapabileceğim başka bir şey yok. "
Não posso fazer mais nada ".
Yapabileceğim başka bir şey yok.
Não há mais nada que eu possa fazer.
Yapabileceğim başka bir şey yok.
Não há nada a fazer.
Yapabileceğim başka bir şey yok.
Não posso fazer nada por si.
Şu an yapabileceğim başka bir şey yok.
Já não posso fazer nada.
Senin için yapabileceğim başka bir şey yok Paul. Polis yok.
Não há mais nada que eu possa fazer por si Paul.
Burada yapabileceğim başka bir şey yok.
Acho que não posso fazer nada quanto a isso aqui em cima.
Komutan Tucker için yapabileceğim başka bir şey yok... ama sizin hala birkaç saatiniz daha var. Deneyebileceğim başka şeyler olmalı.
Não posso fazer mais nada pelo Comandante Tucker, mas ainda tem umas horas, deve haver algo mais para tentar.
Ben de zaten yaptığımı sadece çirkin olduğum için yapıyorum ve benim yapabileceğim başka bir şey yok.
Bem, eu só o faço porque sou feio, e não tenho mais nada para fazer.
Burada yapabileceğim başka bir şey yok ama size Sheppard'ı bulmanız için gereken bilgiyi getirebilirim eğer geri dönüp benden kodları çalan adamları sorgulamama izin verirseniz.
Não há mais nada que eu possa fazer aqui, mas eu posso conseguir a informação que precisa... para encontrar o Sheppard se me permitir voltar e interrogar... o homem que roubou os códigos de mim.
Senin için yapabileceğim başka bir şey yok.
Não há mais nada que eu possa fazer por você.
Yapabileceğim başka bir şey yok mu?
Não há mais nada que eu possa fazer?
- Yapabileceğim başka bir şey yok mu yani?
- Então não há nada que possa fazer?
Yapabileceğim başka bir şey yok.
Não há mais que possa fazer.
Onun için yapabileceğim başka bir şey yok.
Não há mais nada que eu possa fazer por ele.
Benim yapabileceğim başka bir şey yok.
Não posso fazer nada.
Yapabileceğim başka bir şey yok mu?
Não haverá mais nada que eu possa fazer?
- Yapabileceğim başka bir şey yok.
- Não há mais nada que eu possa fazer.
Yapabileceğim başka bir şey yok mu?
Não há mais nada que posso fazer?
Onun için yapabileceğim başka bir şey yok.
Não há mais nada que possa fazer por ele.
Yapabileceğim başka bir şey yok.
Não lhe posso valer.
Ve, endişelendikleri konu bizim güvenliğimiz olduğundan, isteklerine uymayı önermekten başka yapabileceğim bir şey yok.
E, visto que a preocupação deles é a nossa segurança, não posso fazer nada se não sugerir para acedermos.
Bir dost olarak ise, şefi telefon edip yatağından kaldırmaktan başka yapabileceğim bir şey yok.
Como amigo, bem não há muito que possa fazer, exceto ligar ao chefe e tirá-lo da cama.
Başka yapabileceğim pek bir şey yok.
Há muito pouco que possa fazer.
Yapabileceğim başka hiç bir şey yok.
Não posso fazer mais nada.
Senin yanında durmak ve desteklemekten başka yapabileceğim bir şey yok.
Além de te dar o meu apoio, não posso fazer mais nada.
Bunları düşünüyor ve ağlıyorum... çünkü seninle yatmaktan başka yapabileceğim iyi bir şey yok.
Penso nisso e choro, porque não tenho nada melhor para fazer do que foder-te.
Yapabileceğim başka bir şey yok.
Eu sei.
Bu arada, gitmesine izin vermekten başka yapabileceğim bir şey yok.
Entretanto não tem nada que possa fazer excepto deixa-la ir.
Başka yapabileceğim bir şey yok.
Não posso fazer mais nada.
dışarı çıkıp, takımlarımı dondurmaktan başka yapabileceğim daha iyi bir şey yok mu?
Tu achas que eu não tenho mais nada para fazer que não estar no meio do campo a congelar as minhas nádegas?
Yanlış! İmzalamamamın tek nedeni... senin hoppa Kuzeyli bir fahişeye dönüşmüş olman... ve şimdi seni defetmekten başka yapabileceğim bir şey yok!
A única razão porque não assinei... é porque te tornaste numa maldita cabra Yankee... e eu não tenho nada para te dizer excepto para ires passear!
Not almaktan başka yapabileceğim bir şey yok.
Posso tomar nota da mensagem!
Oğlum gitti, Bayan Sullivan, hatırasına saygı duymak ve.. .. yaşamaya devam etmekten başka yapabileceğim bir şey yok...
O meu filho morreu, Miss Sullivan, e nada posso fazer, agora, a não ser dar descanso à memória dele e continuar a minha vida.
Summer, eğer dünyadaki yerini bulmayı başardıysan senin adına mutlu olmaktan başka yapabileceğim bir şey yok.
Olha, Summer, se tu achaste o teu lugar neste mundo, eu estou feliz por ti.
Gerçekten, yapabileceğim başka bir şey yok.
Não tenho escolha.
Bana iyi davrandın evet, ama benim seni uyarmaktan başka yapabileceğim bir şey yok.
Trataste-me realmente bem, mas não posso fazer nada, a não ser avisar-te.
Üzgünüm ama bundan başka yapabileceğim bir şey yok.
Temo que não posso oferecer um consolo maior do que este.
Çapraz bulmacaları çözmekten başka yapabileceğim bir şey yok.
As palavras cruzadas acabam por fartar.
Ninemle konuşma şeklimin yanlış olduğunu ben de biliyorum. Ama başka yapabileceğim bir şey yok.
Eu sabia que não eram maneiras de falar com a minha avó.
Bana bir fırsat daha vermeni istemekten başka yapabileceğim hiç bir şey yok.
Não há nada que possa fazer ou dizer para que tu me dês outra oportunidade?