English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Y ] / Yarısını

Yarısını traduction Portugais

15,682 traduction parallèle
Kent'teki esnafın yarısını ve hırsızların tamamını tanıyorum.
Eu conheço metade dos comerciantes de Kent, e conheço a totalidade dos ladrões.
Bu raylarda artık binlerce tekerlek dönecek ve dingilleri üzerinde dünya nimetlerinin yarısını taşıyacaklar.
Carris sobre os quais milhares de rodas irão girar carregando nos seus eixos a riqueza de metade do mundo.
Zaten ülkenin yarısının benden nefret etmesi yetiyor.
Já é difícil o suficiente com metade do país a odiar-te.
Daha ilk gecede halkımızın yarısını kaybettik.
Perdemos metade de nós na primeira noite.
Bak, kulağa delice geldiğinin farkındayım ama gördüklerimin yarısını bile görseydin bana inanırdın.
Sei que soa a loucura, mas se tivesses visto o que vi, acreditavas.
20 bine anlaştık ben yarısını istiyorum.
Tínhamos combinado 20 mil, estou a pedir-te metade.
Vaktinin yarısını sahne arkasında çantada geçiriyor.
Passa a vida enfiada num saco nos camarins.
- Ağzından çıkanların yarısını hatırlamıyorsundur.
Imagino que não te lembres de metade do que falaram. Ele nunca esteve interessado pelos negócios.
Paranın yarısını attın resmen!
Foi a tua metade que deitaste fora.
Canavarlar mı? Hugo Strange onları dışarı salmaktansa şehrin yarısını yok etmeyi tercih etti.
O Strange preferia destruir meia cidade a deixá-los sair.
Sadece bir insan tek bir ağzıyla nasıl bu kadar sesli çiğneme yapabilir onu çözmekle meşguldüm. Bu vaktimizin yarısını aldı çünkü tüm işi tek başıma yapmak zorundaydım.
E levamos metade do tempo para encontrar esta porque tive de fazer tudo sozinho.
Bu sırada koyunda Huddersfield'ın yarısını perişan edecek kadar kimyasal vardı zaten. - Ovenden'daki bir avuç başıboş melez köpekten bahsetmiyorum bile.
E nessa altura a ovelha tinha droga para acabar com meia Huddersfield, quanto mais com um punhado de rafeiros.
Yardımcı ekibin yarısını da.
Metade do nosso pessoal auxiliar, também.
- En azından yarısını aldın.
Pelo menos levaste metade.
Albümü yaparsın mağazalarda satılır mağaza yarısını alır, üreten alır...
Gravamos o disco, é vendido nas lojas, que ficam com metade.
İbrahim yarısını saklamayı başarmıştı.
O Ibrahim conseguiu esconder metade.
O hâlde tüm taraflar memnunsa ödemenin ilk yarısının Trade Pass'in hesabına yapılmasının onaylanmasını öneriyorum.
Então, se todos os envolvidos estiverem satisfeitos, sugiro que autorizemos a primeira metade do pagamento seja efectuado para a conta "TradePass".
Gece yarısını geçti.
Já é meia-noite.
Oranın polis şefi Kont Rostov ondan istenen adamların yarısını sağlayamadı.
O Marechal de lá, Conde Rostov, falhou em produzir metade dos homens solicitados.
Borodino'da ordumuzun yarısını kaybettik.
Perdemos metade do nosso exército em Borodino.
Diğer yarısını da kaybetmeyelim.
Não vamos perder a outra metade.
Alayımızın yarısını yitirdik. Çünkü bize söz verilen destek gelmedi.
Acabamos de perder metade do nosso regimento, porque não tivemos o apoio que nos foi prometido.
Yarın adımlarının sayısını şaşırırsan hayatının en kısa 800 metresi olur.
Cinco. Conta mal os passos amanhã e serão uns curtos 800 m.
Belli ki yanlış yarın Elf.
A parte errada, decerto.
Tanrım... Dünyanın yarısı inşa ediyor, yarısı da yıkıyor.
Caramba, quer dizer... metade de nós constrói o mundo, e a outra metade destrói-o.
- Cullen Bohannon'la zemin düzleme işçileri olmadan yarışırsın.
Ou pode competir com Cullen Bohannon. Bohannon.
Bay Bohannon, söylesenize. Yarışın sonuna kadar Central Pacific ile kalmayı planlıyor musunuz?
Sr. Bohannon, diga, pretende ficar na Central Pacific até ao fim desta corrida?
Yarın yokmuş gibi çalışın.
Como se não houvesse amanhã.
Suçsuz bölümümüzdeki insanların yarısı siyahlar içinde geziyor.
Metade das pessoas a usar preto estavam na porcaria da coluna de "inocente".
Sırtının ortasında bir hıyar olan hayvana ne denir?
Como chamam a um animal com uma pila no meio das costas?
Senin de kafan sandığının yarısı kadar çalışıyorsa ne yapar eder gidersin.
Se tiverdes metade da esperteza que pensais ter, encontrareis uma forma de sair, também.
Leydilerinin yarısı kadar dişli olsalar bile Boltonlar'ın işi biter.
Se tiverem metade da ferocidade da sua Senhora, os Bolton estão condenados.
Bayan. Marek yarın kumarhane için 1. rıhtımın satışı oylanacak
Sra. Marek, amanhã é a votação da venda do J1 para o casino.
Yarın dolaşacak mısın?
Vais estar fora amanhã?
Genellikle gece yarısından sonra ve fena hâlde kahve kokarak gelir. Anlarsın ya.
Geralmente depois da meia-noite a cheirar a café se é que me entendes.
Hepsi bu akşama yazılmış olsun. İmzala ve yarın ilk iş gönder.
Estas são todas para serem datilografadas esta noite, assinadas por si e enviadas pelo primeiro correio de amanhã.
Birmingham'ın yarısı gitmiş.
Metade de Birmingham está parada.
Kadın olan yarısı. Her biri greve gitmiş.
A metade das mulheres está parada, cada uma delas.
Bu sorunların yarısına içki yol açtı.
Foi a bebida que causou metade deste problema.
Ilgini takdir ediyorum ama... yarın sabah... uyanınca aynaya baktığımda... Utanç dolu bir yüz görmek yerine... dağılmış bir yüz görmeyi tercih ederim.
E embora eu aprecie a tua preocupação, amanhã de manhã, quando eu acordar e me vir ao espelho, prefiro ver um rosto cheio de hematomas... do que um rosto cheio de vergonha.
Şu anda şafak çizgisinde. İngiliz donanmasının yarısı tarafından yeniliyor.
Neste momento está a ser atacado por metade da Marinha Britânica do outro lado do horizonte.
Adamın biri gece yarısı bir hana girmiş. Adanın bütünlüğünü tehdit etmiş. Sonra da gidip metal bir ayakkabıyla bir adamın kafasını koparmış.
Um homem entra na taverna a meio da noite, ameaça a ilha, e depois arranca a cabeça de um homem com uma bota de metal.
Yarısında orgazm oluyorum ve nasıl mutlu olacağımı biliyorum, ancak bir adamın çekici bulduğumu göstermeye cesaret edemiyorum bile.
"Alcanço o orgasmo em metade do tempo e sei como satisfazer, " mas nem me atrevo a mostrar a um homem que o acho atraente.
Roper'ın sevgilisi adamın ev telefonundan gecenin bir yarısı seni arıyor ve kendini güvende mi sanıyorsun?
- A namorada dele liga-lhe do telefone do Roper a meio da noite, - e acha que está seguro?
Türk dağlarındaki kamyonların aşağı yukarı yarın saat 6 sularında Suriye sınırında olması gerek.
Os camiões estão nas montanhas da Turquia. Devem chegar às 18 de amanhã à fronteira com a Síria.
Matthew'e göre, vaftiz babası John, İsa'yı vaftiz ettiğinde gökyüzü yarılıp kadının sana söylediği sözlerin aynısını haykırmış.
De acordo com o Evangelho de Mateus, quando João Baptista baptizou Jesus Cristo, o Céu abriu-se, e uma voz gritou estas exactas palavras.
Ey bulutlu gök, yarın bulabilecek miyim ışığı?
"Céus nublados, encontrarei a luz amanhã"?
Onunla bir daha görüşmeyeceksin toplum içinde adını anmayacaksın bu gece yarısından sonra seni Moskova'da görürsem seni öldürürüm.
Nunca mais faça contacto com ela de novo, nunca fale o nome dela na sociedade, e se eu encontrá-lo em Moscovo depois da meia-noite, eu o matarei.
Sıcaklığın bu akşam düşmesi bekleniyor. Öğleden sonra ve yarın boyunca aralıklarla sağnak yağış olacak.
Espera-se que as temperaturas caiam hoje, com chuvas dispersas à tarde e amanhã.
Yarın bölge savcısına gideceksin ve yeğenimin silahının aslında senin olduğunu açıklayacaksın.
Amanhã, vai ter com o promotor público e vai explicar-lhe que a arma do meu sobrinho era sua.
Gecenin bir yarısı bu süslü hapishane hücresinde kıçını yırtıyorsun.
Estás aqui, à meia-noite, nesta prisão glorificada, a matares-te a trabalhar para quê?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]