English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Y ] / Yasayacak

Yasayacak traduction Portugais

2,164 traduction parallèle
- Kes sesini, yaşayacak.
- Cala-te, ele vai viver.
Yaşayacak.
- Vai sobreviver.
Pişmanlıktan öldürme arzusuna gelene kadar pek çok duygu yaşayacak.
Dos remorsos ao desejo de matar novamente o suspeito vai atravessar uma gama de emoções.
Birini daha öldüreceksin ve Dante yaşayacak.
Só tens de fazer uma vez mais e o Dante vai poder viver.
Yaşamının geri kalanında burada yaşayacak.
Vai viver nele o resto da vida.
Buna karşın, çok azı bir yetişkin olana kadar yaşayacak, Anne onlara elinden gelen en iyi şansı verdi.
Embora só poucos cheguem a adultos, ela deu-lhes todas as oportunidades de que foi capaz.
Burada mı yaşayacak?
Ele vai viver cá?
Geçmişte, bugünde ve gelecekte yaşayacak ve bana verdikleri derslere kendimi kapatmayacağım.
Viverei no passado, no presente e no futuro e não negarei as lições que eles ensinam.
Eğer parasını dondurursan uğruna yaşayacak hiçbirşeyi kalmaz.
Se lhe congelares as contas, ele não vai ter nada com que viver.
Onlar, Kralınız büyücülüğe savaş açmadan önceki huzurlu dönemde yaşayacak kadar şanslılarmış.
Tiveram a sorte de viver em tempo de paz, antes do vosso rei ter declarado guerra à feitiçaria.
Binbaşı Coker epey hayal kırıklığı yaşayacak.
O Major Coker vai ficar muito decepcionado.
Savaşmak ve ölmek böylece bu sözde hükümet, lüks içinde yaşayacak ve savaşı kazanıyormuş gibi yapacak.
Estar preparados para lutar e morrer... para que este pretenso governo possa viver no luxo... e fingir que não está a perder a guerra. Jo, que estás a fazer?
Yiyecek ve yaşayacak bir yer bulmak ise balıkların karşı karşıya kaldığı başka bir sorun.
Encontrar alimento e um local para viver são outros desafios que os peixes têm de enfrentar.
- Johanna bizimle yaşayacak.
- Joana irá viver connosco.
Sadece birimiz yaşayacak.
Só pode haver um.
Başka bir ilişki yaşayacak zamanım var mı sanıyorsun?
Achas que eu tenho tempo para ter um caso?
Tom, sakinleştiricilerin etkisi geçecek ve bu adam ciddi sorunlar yaşayacak.
Tom, o sedativo não vai durar para sempre e ele pode ser um problema.
Yaşayacak.
Ele vai sobreviver.
Ona ne olduğunu ölecek mi, yaşayacak mı bilmiyorduk.
Não sabíamos o que fazer com ela, se iria viver ou morrer.
Çocuk yaşayacak ve yaşadığı sürece, hâlâ umut var demektir.
A criança vive. E enquanto viver, ainda existe esperança.
- Yani Brandt yaşayacak
- Todos morrem, menos o assassino.
Burada kalırsam asla yaşayacak bir hayatım olmaz.
Nunca conseguirei ter uma vida, se ficar aqui.
Yaşayacak mı?
Ela vai sobreviver?
Sizi temin ederim, soruşturmamız tamamlanana kadar tüm aile cüzi bir para ile yaşayacak.
Garanto-lhe, toda a família está a viver com uma pensão mínima até que a nossa investigação esteja completa.
Nasıl yaşayacak?
Como é que vai viver? Não sei.
Üç gün yaşayacak olan için yatağa vurdu.
Ele bate três vezes no pé da cama a quem só tem mais três dias de vida.
Bu masal uzun süre yaşayacak.
Este conto viverá por muito tempo.
Hayalimiz hep yaşayacak ve hep ilerleyeceğiz.
O sonho de viver juntos... Nossos caminhos agora estão juntos.
Bir süre burada yaşayacak, tabii senin için de uygunsa.
Ela vai morar aqui por uns tempos. Claro, se não te importares.
- Yaşayacak.
- Vai sobreviver.
Çok uzun yaşayacak o.
Ele vai viver por muito tempo. Acredita em mim.
Kahrolası Ozzy Osbourne, Miley Cyrus'tan uzun yaşayacak!
O Ozzy Ousborne vai viver mais do que a Miley Cyrus!
Çünkü hayatımda ilk defa uğruna yaşayacak bir şeyim var.
Pela primeira vez, tinha algo por que valia a pena viver.
Köpek yaşayacak.
A vida de cão.
- Yaşayacak başka yerim yok!
- Não tenho nenhum sítio para viver!
Eskiden ne ile uğraştıysa, yine ortalıkta onunla uğraşacak ve senin avukat maaşınla yaşayacak.
Ele vai viver do teu ordenado de advogada. Enquanto ele fica sentado a fazer o que quiser.
Bana geçici süreliğine yaşayacak bir ev yapıyorlar.
Estão construindo uma casa para eu morar temporariamente.
Sonuçta onlarla birlikte yaşayacak olan sensin.
Porque tu é que terás de te conformar.
Yurtdışında yaşayacak parayı nereden buldun Henry?
Como é que tinha dinheiro para viver no estrangeiro, Henry?
Bu gece olanlar, sonsuza kadar sizinle yaşayacak.
Os eventos desta noite ficarão para sempre.
O kız bu devasa evde yaşayacak. Bu sefer elde edeceğim, kızım. Bunu hissediyorum!
Já me estou a imaginar a viver nesta casa, já o sinto.
Bu dağ başından başka yaşayacak yer bulamadınız mı?
Obrigado por viveres na merda duma colina.
Tinh Võ Vôn sonsuza dek yaşayacak!
Viva Jing Wu.
Yaşayacak mı?
Vai sobreviver?
Daha yaşayacak çok yılımız var.
Ainda temos muitos anos pela frente.
Kötü yaralanmış ama yargılanacak kadar yaşayacak.
Ficou ferido com gravidade, mas pode ir a julgamento.
Bu adam yaşayacak mı?
Este homem vive?
Yaşayacak mı?
Ele vive?
- Yaşayacak mı?
Sobreviverá?
Önümde hala yaşayacak bir hayatım olduğunu fark ettim.
mesmo a dor, percebi o que ainda tinha para viver.
Ayrıca, odadaki desibel seviyesine göre kazıkların her seferinde biraz daha ilerleyeceğini unutma. Sesiniz yükseldikçe ölüme yaklaşacak. Nina ölecek mi yaşayacak mı, Bobby?
Lembra-te, os picos também vão avançar sempre que os decibéis na sala passarem de um sussurro, matando-a ainda mais depressa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]