Yasta traduction Portugais
1,964 traduction parallèle
- Deden olacak yaşta bir adamla- -
- Um velho suficiente para ser...
O yaşta gülerler.
Crianças riem.
Mel ve onun çocuk yaşta karısıyla kalacak değilim.
Não vou ficar a Mel e com a criança deles.
2000 sonrasında doğan üç Amerikalı'dan biri, erken yaşta şeker hastası olacak.
1 em cada 3 americanos nascidos depois do ano 2.000 irá contrair diabetes precoce.
Bu genç yaşta böylesi bir muazzam yeteneğe sahip olduğunuz söylendiğinde insanlar bunun için çıldırırlardı.
Quando alguém tem tanto talento numa idade tão jovem, o público dos EUA fica louco.
Ona karşı serttim. Çünkü erken yaşta benden daha iyi olduğunu anladım.
Fui exigente com ele, porque ao início, percebi que ele era melhor que eu.
Asla çocuklarınızın o genç yaşta bu kadar kötü şeyleri görmesini istemezsiniz.
Quando somos novos, vemos coisas que não queremos que os nossos filhos vejam.
İkisi de aynı yaşta, ikisi de kız.
São da mesma idade e do sexo feminino. É o suficiente.
uzun hayatı, mutlu evliliği ve 13 çocuğu ile ilgili... ve trajedileri... Sadece beş çocuğu yetişkinliğe ulaşabilmiş. Delicesine sevdiği ilk karısı genç yaşta ölmüş.
Sobre a sua longa vida, o seu casamento feliz e os seus 13 filhos, mas também sobre as suas tragédias, apenas cinco dos seus filhos chegaram à idade adulta, a sua primeira mulher, que ele adorava, morreu jovem,
Oğlum Nathan'la aynı yaşta gibi duruyorsun.
Deve ter a idade do meu filho, Nathan.
Genç yaşta ölmüştü değil mi?
Ele não morreu novo?
Yani, üstüne öyle çöreklenmesi çok kötü, babası olacak yaşta.
Ele está-se a fazer a ela, e tem idade para ser pai dela.
Kumar oynayacak yaşta olduğunu kanıtlamak ve her kumarhaneye girebileceğinden emin olmak için.
Assim os croupiers vêm que tem idade para jogar... E somos pessoas diferentes em cada cassino.
Erken yaşta nişanlandım.
E fui, fiquei noiva cedo.
Kardeşimi genç yaşta kanserden kaybettim.
Meu irmão morreu de câncer quando era um adolescente, só deste jeito.
Lily Gamboll'u o yaşta seven biri olmuş mudur?
Será que alguém amava Lily Gamboll, naquela época?
Annenden bahsederken durumunun iyi olmadığını ve küçük yaşta onunla ilgilenmek zorunda kaldığından bahsetmiştin.
- Claro. - Tens gasosa? Então, esta é a famosa máquina de café?
Bu yaşta, doğum günleri kutlanmaz.
Na minha idade, não se faz mais aniversários.
Benimle aynı yaşta olan bir evlat.
Um filho que tem exactamente a minha idade.
Bebekleriniz, babalarını önemli bir yaşta kaybettiğinden mahvolmuş.
As tuas filhas perturbadas porque perderam o pai ainda muito novas.
Her ikiniz de içki içebilecek yaşta değilsiniz.
Nenhum de vocês tem idade para estarem a beber.
- Büyükbabam buranın üyesiydi, bu yüzden bana erken yaşta öğretti.
- Sim, eu tenho começado realmente jovens. - - Meu avô, ele era um membro, Por isso, ele começou a ensinar-me cedo.
- Babam Clevelandlı'ydı, buyüzden genç yaşta beynimi yıkadı.
- Meu pai é de Cleveland, por isso foi lavagem cerebral precoce.
Bu yaşta hepsi...
Todos querem...
Değilse, hangi yaşta özel olmaktan çok da özel olmamaya geçiliyor o halde?
E se não, a partir de que idade se passa de especial, a nada de especial?
Sen kulübe gidecek yaşta değilsin, parti için kulüp kiralamayı unut.
Não tens idade suficiente para entrar num clube, quanto mais para dar uma festa num.
O yaşta bile.
Mesmo com aquela idade.
Bu yaşta kalçan falan çıkabilir.
Na tua idade és capaz de deslocar a bacia.
- Genç yaşta öldü.
- Morreu novo.
Senin yaşta bu titremenin 2 sebebi olur. Parkinson ve alkol.
E com a tua idade, sempre podes dizer que o tremor é por causa do Parkinson e não do alcoolismo.
Bu inancın sebebi çok genç yaşta maruz kaldığı İngiliz pop müziği... ve Aşk Mevsimi filmini tamamen yanlış yorumlaması.
Esta crença teve raízes numa exposição precoce à triste música pop britânica... e em não compreender completamente o filme "The Graduate".
Bu yaşta seni yeniden yarıştıran şey ne?
Então o que te fez competir agora?
Özellikle de genç yaşta...
Especialmente numa idade tão jovem. Tipo, achamos que temos tudo.
Bu yaşta hem de.
Numa época como agora. Achas que...
Aynı yaşta sayılırsınız.
Deves ter a mesma idade.
Gregory çocuk yaşta dünyadaki şiddet yüzünden aramızdan erken ayrıldı.
Georgy foi um rapaz... que nos deixou cedo demais... ceifado pela violência do mundo que escolheu.
Erken yaşta öldü.
Mas morreu jovem.
Peter çok erken yaşta milli oldu.
O Peter amadureceu sexualmente muito cedo na vida.
ÖImekten korkmuyorum ama bu yaşta ya düşersem sonra da hayatta kalırsam.
Tenho medo de cair de me machucar, de sobreviver.
Bu yaşta, insan iyice paslanıyor.
Estou a ficar enferrujado com a idade.
Affedersin. Muhtemelen çocuk yaşta cinsel saldırıya uğramışsındır.
Se calhar foste molestada em criança.
Çocuk yaşta cinsel saldırıya uğradın mı?
- Foste molestada em criança?
Neden yanında olmadığını anlayacak yaşta değil.
Ela não entende porque nunca estás por perto.
Bu yaşta ihtiyacım olmuyor.
Não uso há décadas.
Bu yaşta bu karamsarlık da nereden çıktı.
Você virou um cínico de meia-idade.
Aynı yaşta.
Ela tem a mesma idade.
Belki babası da o yaşta cömertti.
Talvez o pai dele também tenha sido generoso na idade dele.
İnsanlarımızın bu kadar erken yaşta mükemmelliğe ulaşmasının seni rahatsız etmiş olmasına üzüldüm.
Lamento que o perturbe o facto de os nossos funcionários alcançarem níveis de excelência tão precocemente.
Bu yaşta bir kadınla evlenince bebek de işin bir parçası değil midir?
Um bebé não faz parte do plano, quando se casa com uma mulher daquela idade?
Doğruyu yanlışı ayırt edecek yaşta.
Com idade suficiente para ter juízo.
Korkuyla çocuk yaşta tanıştırılırız.
É-nos ensinado o terror desde o berço.