Yazılı traduction Portugais
8,032 traduction parallèle
Geliştirdiğimiz yeni bir güvenlik yazılımıyla ilgili ve senin gibi yetenekli biri çok işimize yarar.
- Você é. É para um software de segurança que desenvolvemos e podíamos usar as suas habilidades nisso.
Yapılandırma yazılımını internetteki fotolarda çalıştırdım.
Comparei a minha reconstrução com as imagens on-line...
Hatta yazılı bir anlaşma bile imzaladı.
Ele até assinou o juramento por escrito.
Yazılımla uğraşan birisi.
Os programadores.
Saniyeler içinde yazılımım kaydı fonetik olarak parçalara ayıracak ve... sonunda sesimi öyle bir değiştirecek ki aynı Leonard gibi çıkacak.
Em segundos o meu programa vai dividi-la foneticamente, e mudar a minha voz para que na outra linha, se pareça exactamente, Como a de Leonard.
Babamdan Fulfude'yi ve Arapça'nın nasıl yazılıp okunduğunu öğrendim.
Através dele, eu aprendi "Fulfulde" e como ler e escrever em árabe.
Çek ne zaman yazılır Peter?
Peter, de onde vêm os cheques?
İç Güvenlik, bizden her bir mühimmatın kılavuz sistemini hacklememizi ve içlerine, Christoph'un malı kime sattığını bulmamızı sağlayacak bir GPS izleme yazılımı yerleştirmemizi istiyor.
A Segurança Interna quer que a gente ponha um GPS em cada munição, para rastreamos para quem é que ele vende. Então não há tempo a perder.
Yazılımım bir IP ağı içerisinde roketlerin erişilebilir olduğunu yeri bulabilir bunu da takip edilebilir bir ping atarak yapıyor, başka nasıl denir bilemedim.
O meu programa consegue ver se podemos alcançar os mísseis através de um IP, e criar um ping localizável, por assim dizer.
Tek bir telefon hattından 50 kullanıcıya izin veren bir santral yazılımı.
É um PBX de software que permite que até 50 utilizadores joguem na mesma linha telefónica.
Kötü bir yazılım ağımıza girdi.
Vou ver o ficheiro de raiz. Um vírus atingiu a nossa rede.
Mahvettiğimiz diğer yazılımlarının masraflarını karşılamalıyız.
E reembolsá-los por estragarmos o outro software deles.
- Yazılı isterim.
Quero isso por escrito.
Duyulduğu gibi mi yazılıyor o?
Escreve-se como se diz?
Hayatlarımızı dandik bir yazılım parçası için riske mi atacağız?
Arriscar-nos por um pedaço de "hardware"?
- Değerli bir yazılım parçası.
- Um valioso pedaço de "hardware".
Görünen o ki, bu özel yazılım, saat başı uydu güncellemelerini alıyor ve bunu bir girdiye dönüştürüyor.
Acontece que este software específico recebe actualizações por satélite de hora em hora, e gera um log.
Ama senin bir suç işlediğini istifa ettiğini ve şimdi de adının duvarda yazılı olduğunu biliyor. Ona ne söyledin?
Ele sabe que cometeste um crime e que te despediste e que agora o teu nome está na parede.
Bu bir yeminli yazılı ifade, Gerard'a verdiğin paranın ödünç para olduğunu belirtiyor.
- É uma declaração oficial em como o dinheiro do Gerard é um empréstimo.
Sadece "Rob" yazılı çünkü soyadını bilmiyorum.
E isso só diz "Rob" porquê... Eu não sei o teu apelido.
Bu bantlar ise orijinal olarak mikroskobik güneş pili içerecek şekilde üretildiler böylece şarj olabiliyorlar ve içlerinde GPS izleme yazılımı barındırıyorlar.
Mas estas tiras, quando originalmente fabricadas, tinham células solares microscópicas implantadas que eram carregadas e programadas com um programa de localização GPS.
Yazılı başka bir şey var mıydı?
Há mais alguma coisa escrita? Em algum lugar?
Ana bilgisayarınızı, muhteşem casus yazılımla CIA ağına girmek için arka kapı olarak kullanacağım. Böylece Pakistan istihbaratı CIA'nin yaptığı her şeyi gerçek zamanlı olarak bilecek.
Vou utilizá-lo para introduzir o meu spyware na rede da CIA, para que os serviços paquistaneses sabiam tudo o que fazem em tempo real.
- Yani bunu CIA'ye söyleyeceğim ve onlar da casus yazılımı bulacaklar.
O quê? - Agora vou dizer à CIA, e eles vão encontrar o spyware.
Modern fişler genelde termal mürekkeple yazılır.
Os recibos actuais são impressos com tinta térmica.
Adının yazılı olduğu bir kartvizit var.
Tenho um cartão-de-visita com o nome dele.
1980 yazılı etiketteki, o daha az.
Na etiqueta dizia 1980, que é menos.
Ay, yazılı bir önlük.
É um avental com letras.
Kutsal kitapta böyle yazılı.
Está nas escrituras.
Yazılımı ve yanında kurulum talimatlarının olduğu postaları gönderdik bile.
Já enviámos as cartas com instruções para reinstalar o software.
Hâlâ Cardiff'in yazılımlarını kullanıyorlar.
Eles ainda trabalham com o software da Cardiff Systems.
-... sanal çevresel yazılım teknolojisi.
Tem um programa com tecnologia imersiva.
Yeşil perde ile kullanılabilir fakat yazılımım sayesinde farklı kaynaklardan gelen çeşitli görüntüler alınıp kusursuz bir şekilde birbiri üstüne bindirilebiliyor.
Pode ser usado num ecrã verde, mas o meu programa permite que se coloquem várias imagens de fontes diferentes uma em cima da outra simultaneamente.
Sence Bağdat'ta ona yaptırdığın yazılımla gerçekte ne yapıldığını öğrenseydi, bu kadar iyi dost olabilir miydiniz?
Achas que tu e o Walter seriam tão amigos se ele soubesse o que aconteceu em Bagdad com o software que tu o fizeste criar?
Yazılımımı kullanmışsınız.
Usaram o meu programa.
- Ses değiştirme yazılımımı kullanıyor.
Ela está a usar o meu programa de voz.
Macintosh'taki işim departmanın sorunsuzca çalışmasını sağlamaktı. Görevim, bu makineyi çocukların oyalandığı donanım ve yazılım parçası yığını olmaktan çıkarıp ticari bir ürün haline getirmekti.
Senti que a minha função na Macintosh era harmonizar a divisão do trabalho para transformar uma desordem feita por crianças a brincar com hardware e software em algo que pudesse ser um produto comercial.
İnsanlar ilk adımın atıldığına inanacak mı ve ikincisi, yazılım ekibi geri döndüğünde ve 1987 yazına kadar neler yapabileceklerini söylediğinde bize doğruyu mu söylüyor olacaklar?
será que irão acreditar que já demos o primeiro passo? O segundo é : quando o software voltar e disser o que podem fazer no verão de 1987, estarão a dizer a verdade?
Kişisel bilgisayar ve yazılım sektörünün öncüsü olan Apple Bilgisayar zor zamanlar geçiriyor.
A Apple Computer, pioneira no sector de computadores e software, enfrenta tempos difíceis.
Geri dönüp Apple l'i kullanamazsınız. Çünkü o bilgisayara uygun yazılım yok.
Não se pode voltar a usar um Apple l. Não há software para ele.
Westgroup göstermelik hikayesinde ağ değerlendirme yazılımında bir hata meydana geldiğini belirtmiş.
A desculpa do Westgroup é que uma avaliação de software de rede correu muito mal.
Macmillan Utility antivirüs yazılım girişimi için 10 milyon dolarlık yardım aldı.
EMPRESA MACMILLAN LUCRA 10 MILHÕES DE DÓLARES COM PARCERIA PARA NOVO SOFTWARE ANTIVÍRUS
Yazılı resmi bir anlaşma istiyorlar.
Querem um acordo formal por escrito.
Şu senin Bağdat'ta kullandığımız takip yazılımının tozunu alma vakti gelmiştir belki de diye düşünüyordum.
E aquele teu programa de localização da operação em Bagdad de há anos atrás... talvez possamos usá-lo.
Bağdat yazılımımı kullanmak için ilginç bir alan.
É um uso interessante do meu programa de Bagdad.
Yazılımı bu duruma uyarlamak nereden geldi aklına?
Como é que pensaste em aplicá-lo a esta situação?
Orada durmadan çalışıyor, mektuplar yazıyor ve hesap defterini tutuyordum. Karşılığında mütevazi bir maaş alıyordum.
Trabalhava lá regularmente, a escrever cartas, e a manter os livros contábeis em troca de um salário modesto.
Zencilerin Kitabına isimleri yazıyor insanların özgürlüklerini nasıl kazandıklarını kaç yaşında olduklarını ve nerede doğduklarını kayda geçiriyordum.
Escrevi os nomes no Livro dos Negros, registando como é que as pessoas conseguiram a sua liberdade, quantos anos tinham e onde é que nasceram.
Nasıl olduğu yazıyor mu?
Aí diz como?
175 yıl önce, Amerikan iç savaşından önce yazılan kurallara göre başkan istediği zaman, istedği nedenle seçim yapabilir.
De acordo com as leis Kappa Kappa escritas há 175 anos atrás mesmo antes da Guerra com o Norte, a presidente pode pedir eleições a qualquer hora ou qualquer razão.
Bazen bir kağıda yazılanlar farklılık yaratır.
Às vezes, basta apenas escrever para fazer a diferença.