Yaşında traduction Portugais
22,568 traduction parallèle
Mr. Nebojsa. Altı ay önce 96 yaşında öldü.
Morreu há 6 meses com 96 anos.
Bu Pakistanlı çocuk.. Delhi tren istasyonundan ailesinden ayrıldığında 11 yaşındaydı.
Este paquistanês tinha 11 anos quando ele separou-se da sua família na estação de Delhi.
Bianca Lewis, 37 yaşında. Çalışma izninde halkla ilişkiler uzmanı olduğu yazıyor.
Bianca Lewis, 37 anos, o visto de trabalho diz que ela trabalhava como publicitária.
Katherine Barker, 25 yaşında.
Katherine Barker, 25.
17 yaşında mıydın?
Tinhas 17?
Baş yaralanması olan 45 yaşında erkek.
Temos um homem de 45 anos com uma laceração na cabeça.
Kurbanın adı Robyn King, 20 yaşında.
A vítima é Robyn King, 20 anos.
18 yaşında, Robyn 2 yıldır uyuşturucu satıyordu.
Aos 18 anos, a Robyn já vendia drogas há dois anos.
Çünkü 150 yaşında Quentin. Sihir onu sonsuza dek köpek olarak tutacak. Ama kapması mümkün hiçbir hastalığı kapmasını önlemiyor.
O encantamento apenas o mantém como cachorro, não o impede de ter todas as doenças que um cão pode ter.
10 yaşında arkadaşım Quentin'le birlikteydim.
Tinha 10 anos e estava com o meu amigo Quentin.
Belki intihar şüphelinin hassas bir yaşında onda derin bir iz bırakmıştır.
Talvez o suicídio tenha deixado uma marca significativa no nosso suspeito, numa idade impressionável.
Bugün tarlada 16 yaşında bir kız gibi görünüyordun.
Hoje, nos campos, você parecia uma menina de 16 anos.
Neyiz biz, altı yaşında mı?
Temos 6 anos?
Soğuk ve sıkılmış beş yaşında bir çocuğunuz olmasının nasıl olduğunu anlayamazınız.
Devem imaginar o que é ter uma menina de 5 com um resfriado.
Ama 18 yaşında bir çocuk olduğunu düşün. İlk defa bir hap alıyorsun.
Mas, imagine que tem 18 anos, está a fazer a 1ª compra.
O 18 yaşındaki korkmuş çocuk Hades adında bir adamı mı seçecek?
Será que o jovem assustado escolherá o tipo chamado Hades?
Onun 170 yaşında olduğunu biliyorsun değil mi?
Sabes que ele tem 170 anos, certo?
Maya Roberts, 15 yaşında.
Maya Roberts, 15 anos.
Her yerinden kanser fışkıran 15 yaşında bir kızım.
- Tenho 15 anos, com o tórax cheio de cancro.
55 yaşında erkek, göğüs daralmasından şikayetçi.
Homem, 55 anos, queixou-se de um aperto no peito.
Hasta kaç yaşında?
- Quantos anos tem ela?
Şunu bulduğum anlamına geliyor Abby Carroll, 32 yaşında.
Significa que apanhei isto... Abby Carroll, 32 anos.
Mekan 44 yaşında Reginald Turner tarafından 6 ay önce kiralanmış.
O espaço foi arrendado há seis meses a Reginald Turner. 44 anos.
Üç gece önce kullanılmayan bir garajda dikilip 32 yaşında Kuala Lumpur adında bir silah tüccarının karaciğerinden 9 milimetrelik bir mermi çıkarıyordum.
Há três noites, eu estava numa garagem abandonada a tirar uma bala do fígado de um traficante de armas de 32 anos de Kuala Lumpur.
Ben arabamı durdurduğum sırada Ghazi Safar adında 20 yaşında bir Filistinli C4 ile donatılmış yeleği ile restorana girdi ve patlattı.
Enquanto estacionava o carro, um palestiniano de 20 anos chamado Ghazi Safar entrou no restaurante e detonou um cinto de C4. - Larga-me.
- Hasta kim? Ventriküler aritmi sonrasında karın ağrısı ve kanaması olan 31 yaşında 32 haftalık hamile bir kadın.
Uma mulher de 31 anos, grávida de 32 semanas, vítima de acidente.
- Evet, 17 yaşında.
- Pois, ela tem 17 anos.
Evde bir karım, 2 yaşında bir çocuğum var.
Tenho esposa e um filho de 2 anos.
8 ve 9 yaşımda yapılan zorbalıkların etkileri nedeniyle 17 yaşında çoktan özgürdüm.
Aos 17 anos, eu já era independente por causa dos impactos que o "bullying" tiveram sobre mim aos 8 e 9 anos.
Eşcinsellik, ırkçılık, cinsiyetçilik deneyimlerim, hepsi 20 yaşındayken bilinçaltında banyoda bir araya geldi, tam kendimi asmak üzereyken.
As minhas experiências com a homofobia, racismo, sexismo, tudo isso me encontrou, de forma subconsciente, aos 20 anos, no quarto de banho, pouco antes de... me enforcar. Foi... um grito a pedir ajuda.
Şu an 83 yaşında ve aşırı negatif aşırı mutsuz biri, bu benim için çok zor...
Ela tem 83 anos e agora é extremamente negativa, extremamente infeliz e isso tem sido difícil para mim...
Cidden, beş yaşında falan mısın?
Francamente, és assim tão estúpido?
Derek Steelman, 28 yaşında.
Derek Steelman, 28 anos.
Beş yaşında bir çocuğu kaçıran.
Que raptou um miúdo de cinco anos.
Taylor bugün 30 yaşında olacaktı.
A Taylor estaria a fazer 30 anos hoje.
Zavallı çocuk, daha on yaşında.
Ele só tem 10 anos.
Sanık, 75 yaşında tekerlekli sandelyedeki bir kadındı.
A arguida era uma senhora de 75 anos numa cadeira de rodas.
Joyce Arbour. 22 yaşında.
Joyce Arbour. Tinha 22 anos.
12 yaşında Tutankamon adında bir oğlan.
Um rapaz de 12 anos... Chamado Tutankhamon.
12 yaşındaki firavunumuz halkını Amarna'dan alıp götürdü babasının aykırı düşüncesinden uzaklaştırıp onlara Luxor'da, Krallar Vadisi'nin hemen dışında yeni bir başkent inşa etti.
O nosso faraó de 12 anos conduziu o seu povo para fora de Amarna, para longe da heresia do seu pai e e construiu-lhes uma nova capital em Luxor, mesmo ao lado do Vale dos Reis.
- Bir çocuk da 12 yaşında ülkeyi yönetebilir.
E um rapaz de 12 anos pode governar uma nação. Sim.
Yeğenim Meline on yaşında.
A minha sobrinha, a Meline, tem dez anos.
Kendra'nın dört yaşında bir oğlu var.
- Kendra tem um filho de quatro anos.
Cyndie'nin 11 yaşında bir erkek kardeşi vardı, torunum. Anneleri de öldü, kızımdı.
A Cyndie tinha um irmão de 11 anos, meu neto, e a mãe deles também, a minha filha.
Senin yaşındaki bir çocuğun mezuniyet balosunu kaçırdı diye ağlamak dışında hiçbir şey yapmayıp bunalım takılmasını beklerdim.
Esperava que um rapaz da tua idade fosse ficar aborrecido, sem fazer nada, excepto chorar por perder o baile de fim de ano.
Senin 30 yaşında ve çulsuz olman dışında.
Mas você tem 30 anos e não tem um tostão.
Lütfen o daha on yaşında.
Por favor, ela tem 10 anos.
Sokağın karşısındaki mavi binada, 3A numaralı dairede Kayleigh adında örgü ören bir kız yaşıyor.
Vai ao edifício azul do outro lado da rua, no 3ºA, uma rapariga chamada Kayleigh vive lá e faz tricô.
Bu alan yakınında birçok evsiz yaşıyor, kesinti boyunca gidecek hiçbir yeri olmayan insanlar.
Há uma enorme população de sem-abrigos nessa zona, pessoas que não têm para onde ir durante um apagão. Talvez identifiquem os criminosos.
Bu yüzden mi, sessizlik yüzünden mi mezarında yaşıyordun?
Era por isso que vivias num túmulo? Pelo silêncio?
Bu yaşında bile kaprisli bir adam.
O teu olho...