Yedek traduction Portugais
3,779 traduction parallèle
- Arkada bir yedek odam var. - Hayır.
- Tenho um quarto vago lá atrás...
Marvin, yedek silah ve mühimmatın var mı?
Marvin, aqui é o Presidente da câmara. Tens ai a tua pistola? Entendi perfeitamente, senhor.
- En azından yedek olarak.
- Pelo menos, como substituta.
Hava desteği ve yedek asker talep ediyoruz.
Pedir suporte aéreo e backup.
Hava desteği ve yedek asker.
Suporte aéreo e backup. Repito!
Yedek devrelere geçmek iki saatimi alır.
Levará duas horas a reprogramar o auxiliar.
Yedek lastiği yerinden çıkaramadım.
- Não consigo tirar o pneu.
Bir şey kaybetme durumuna karşın yedek şebekeyi kapatıyorum.
Verifica os backups das redes para o caso de perder-mos algo.
Hey, bu ne demek, yedek çağırdın biraz önce?
O que é isto, acabaste de pedir reforços?
Burada limonata satmaya başlamalıyım veya yedek bisiklet parçaları.
Eu devia começar a vender limonada. - Ou peças para bicicletas.
- Bu benim evimin yedek anahtarı.
Isto é uma chave extra de minha casa.
- Yedek anahtarı bana o verdi.
Foi ela que me deu a cópia da chave!
Makine odasında tonla yedek parça vardı.
Na casa das máquinas, havia algumas peças sobresselentes.
20 dolar daha verin yedek parça ve değiştirme bedava olsun.
Bem, por mais 20, podem ter seguro para peças novas e substituição.
Onlar sadece yedek kuvvetti onlar piyondular.
Tenho notícias para ti, Taco. Eles eram os reservas, os peões.
Pekala. Uçak bileti parasını aldım, çorabıma yedek para koydum.
Bom, tenho dinheiro para o bilhete de avião, tenho o meu pé-de-meia.
Yedek oksijeni ona bir 90 dakika daha verir.
A reserva do teu oxigênio dá para mais 90 minutos.
Son şansımız yörüngedeki gemiye bağlanıp yedek yaşam destek ünitelerini kullanmak.
A nossa última hipótese é ancorar com o veículo orbital... E utilizar o sistema de reserva de suporte de vida.
Yedek benzinin var mı?
Não tens um tanque de reserva?
Anahtarı sabahlığının cebine koydum ve kendi yaptığım yedek anahtarla kapıyı dışarıdan kilitledim daha sonra odama giderek, bunu yazmağa başladım.
Coloquei a chave no bolso do robe e tranquei a porta por fora com uma cópia que havia feito. Depois voltei para o meu quarto e comecei a escrever isto.
Üç nöbetçi, bir yedek jeneratör.
Três guardas, gerador de apoio.
Monitörler yedek güçle çalışıyor.
Os monitores estão a funcionar com o gerador.
Doğal olarak, yedek getirmeyi unuttum.
Naturalmente se esqueceu de trazer o estepe.
İşte bu da yedek anahtar...
E aqui está a... a cópia da chave que tu...
Kenarda yedek oturan 12. adam olabiliriz o adam hiç oyuna girmese de çok isteklidir.
Não é de ter vergonha ser o 12º homem no fim do banco que nunca entra no jogo, mas tem muito entusiasmo.
Eğer ikisi de kırılırsa başka bir yedek olmayacak.
Se ambos se partirem, não poderão ser substituídos.
Ben bu işte yedek kulübesine geçeyim.
Deixa-me ficar de lado.
Yedek birine ihtiyaç duyarsanız, o var artık.
Se procuram uma suplente, já a têm!
Tüm güç kaynaklarını kaybettik. 1 yedek kurtarma tüpü kaldı.
Estamos com energia de emergência, e perdemos uma cápsula de fuga.
Bruce, yedek sistemi aç!
Krauss. Liga o fornecimento de oxigénio de emergência.
Yedek plan çok acımasızca.
O plano 2. É brutal.
Wisconsin'den bir yedek asker grubu, Kentucky'deki Black Hills'ten geçerken kampınızı fark etmiş.
Uma milícia de Wisconsin localizou o teu acampamento ao passarem por Black Hills no Kentucky.
- Yedek bozuk para mı
- Pequena quantia?
Yedek anahtarı hala verandadaki gevşek tuğlanın altına koyuyorsun.
Continuas a guardar uma chave atrás do tijolo solto no alpendre.
- Yedek hoca. - O zaman sorun yok.
- Professor de substituição.
Bütün yedek sürücülerin arabada olmasını istiyorum, hemen.
Quero todos os discos externos no carro já.
Dolapta yedek ot var ama sarılması lazım.
Coloquei a marijuana extra no frigorífico, mas tenho de enrolar.
Yedek anahtar için kapıcıya para ödedi ve beni uyandırdı.
Pagou aos donos do supermercado por uma chave sobresselente e acordou-me.
Yedek olarak Paula Abdul'u görüşmeye çağırdım ve ne zaman çok geç iptal etsem, hemen haplara yöneliyor.
Tenho a Paula Abdul como reserva, para vir fazer uma entrevista, e quando cancelo demasiado em cima da hora, ela costuma lançar-se aos comprimidos.
Prius'un arka koltuğunda mıncıklanacağımı bilseydim yedek kıyafet getirirdim.
Se soubesse que ia ser apalpado nas traseiras de um Prius, teria trazido uma muda de roupa.
İyi birer yedek parça olabilirler.
Mas podem servir de peças de reposição.
Yedek dosyalarım, her şey gitmiş
Os meus ficheiros de backup, desapareceu tudo.
Tüm çalışmalarım. Yedek dosyalarım, her şey gitmiş
Todo o meu trabalho, os meus ficheiros backup, desapareceu tudo.
Sen, onun yedek planı mıydın?
Eras o plano de reserva dela? Bom.
Kesin bu gibi durumlar için bir yedek planımız vardır.
Certamente que há contingências para este tipo de situações.
Çık ve yedek birlikleri bekle.
Aguarde por reforços.
Tüm elektronik cihazlar için yedek şarj vardır.
Há baterias de reserva para todos os aparelhos electrónicos.
- Pendleton'da 316. Levazım Subaylığı'nda yedek subay. - Evet.
Reservista do quartel 316, em Pendleton.
Pendleton'daki 316. Levazım Subaylığı'ndan yedek subay. - Pendleton.
É um reservista, do quartel 316, em Pendleton.
Ana güç kapatıldı ama yedek sistem devrede ve onu kapatamıyorum.
A energia está desligada, iniciou no sistema automático e não consigo alcançá-los offline.
Hepsinin yedek silahı ve mermisinin olduğuna emin ol.
Vou certificar-me de que todos têm armas e muitas munições.