Ymış traduction Portugais
12,013 traduction parallèle
Tupac sonuna kadar haklıymış.
- Sim. E acho que o Tupac tinha razão.
Gerçekten de Noel Baba'ymış.
Ele é mesmo o Pai Natal!
Babası, annesini terk eden bir Amerikalıymış.
O pai era um americano que abandonou a mãe dele.
- Meksikalıymış.
É mexicano.
Televizyon insana kendini tanrıymış gibi düşündürebilir.
A televisão pode fazer qualquer um pensar que é um deus.
Ooo Plak çalar çok havalıymış Bunun parasını da ben mi ödüyorum Mike?
Um gira-discos? Isso é elegante. Eu estou a pagar isso, Mikey?
Çok havalıymış. Ne o, dans topu mu?
É uma bola dançante?
Şanslıymış ki, uyuyordu.
A sorte dela foi estar a dormir.
Odayı girmek ve sanki kışın ortasıymış sen de güneşmişsin.
Imagina que entras num quarto... estamos a meio do Inverno e tu és o Sol.
Haklıymış.
Ela tinha razão.
- Oh, o çok yakışıklıymış.
Ele é bonito.
Onların zamanı geçmiş ve bok gibi de pahalıymış.
É antiquado e caro como a merda.
Diyor ki, "Şuradan düz gidince, girişin altıymış."
Ela diz para irmos pela arcada.
Hayatınız buna bağlıymış gibi koşun!
Corram com intensidade! Descer, descer!
Güzel karıymış.
- É uma miúda bem bonita.
Sayın Yargıç. Er Doss ahlakını sanki bir tür onur madalyasıymış gibi öne sürüyor.
Meritíssimo, o Soldado Doss exibe-nos a sua moralidade como se fosse uma medalha.
- Yakışıklıymış. Tıpkı babası gibi.
- Ele é tão bonito, tal como o pai.
Haklıymış.
- A Dory tinha razão!
Gözlüğün çok havalıymış.
Os teus óculos são tão fixes!
Satış elemanıymış, annem de İngilizce öğretmeni.
Ele era vendedor e a minha mãe, professora de inglês.
Blake haklıymış. İnsanın önce özel bölgeleri yanıyor.
Bem disse o Blake que as partes baixas são as primeiras a chamuscar.
Nakit mi? Çok havalıymış.
Compradores a pronto?
Natalie, sosyal medya uzmanıymış.
A Natalie estava a dizer-me que é consultora de redes sociais.
Tim gezi yazarıymış.
O Tim é um escritor de viagens.
Esirleri serbest bıraktığında ağır yaralıymış ve yalnız başına ormanlık alana doğru at sürmüş bir daha gören olmamış.
Ela disse que ele estava gravemente ferido quando libertou os prisioneiros e entrou no mato sozinho, não sendo mais visto.
McKinney, evet. Aslında bu isimde biri var. Giepetto'nun bir arkadaşıymış.
Ele existe mesmo, é um amigo do Geppetto.
Tanrım, ne dandik kapıymış.
Caramba, que porta da treta.
Kendi canına kıymış. Bunu duyduğuma üzüldüm.
Cortou-se a si própria.
Birleşik Dünya Ordusu'nda binbaşıymış.
Foi major na Operação de Comando de Ataque Militar da Terra Unida.
Aslında biraz tatlıymış.
Ele até é giro.
Tatlıymış.
Ela é bonita.
Baban haklıymış.
O teu pai tinha razão.
Haklıymışım.
Eu tinha razão.
Haklıymışsın. Bu çizburgerler harikaymış.
Estes cheeseburgers são incríveis.
- Çok tatlıymış.
- Isso até é querido.
Mike haklıymış.
Mas o Mike tinha razão acerca de vocês.
Nard, gelen verilere karşı çok duyarlıymış.
Nard, ela é super sensível a qualquer dado novo.
Şu komandolar çok ısrarcıymış.
Os figurões daqueles Rangers são persistentes.
Kahretsin, Mutlu Hollanda'ymış, kıçımın kenarı.
Merda! Holanda Feliz é a merda do meu cu.
Küçük hanım haklıymış.
A senhorita estava certa.
Rocco eniştemle evlenene kadar çok ünlü bir Broadway dansçısıymış. Sonra kariyeri için Las Vegas'a taşınmaya karar vermiş.
Era uma grande estrela em Broadway, até casar com o meu Tio Rocko e ele achou que era melhor para ela mudarem-se para Las Vegas.
Ah. Üç, oda arkadaşı da orda mıymış?
C, ela disse se a colega de quarto vai estar lá?
Kulağa sanki damar hastalığıymış gibi geliyor..
Que, apesar de parecer uma doença venérea...
Bunu bir sihirbazlık numarasıymış gibi düşünmenizi istiyorum.
Quero que pensem nisto como um truque de magia.
Lafımı balla keseyim. Şunu söylemem lazım, sizler yüz yüze milletin bildiğinden çok daha yakışıklıymışsınız.
Deixem-me interromper, preciso dizer, que são tão mais bonitos pessoalmente do que imaginam.
Birebir ders ajandası yanımdaymış gelecek derslerimiz Perşembe ve Cuma'ymış.
Tenho aqui o horário das nossas explicações e diz que as próximas sessões são quinta e sexta.
Maelstrom seks kaçakçısıymış.
A Maelstrom são traficantes de sexo.
Haklıymış.
Ele tinha razão.
Çok yakışıklıymış.
- Não, esse é giro.
- Çok tatlıymış.
- Que amor.
Kararlıymış.
Ela teve coragem.